Diyelim ki mühürlenmiş bir kapının önünde
Bıçağın ucunda belki, karanfilsiz sabahta
Yüzümüzü boydan boya geçiyorken bir nehir
Dağlar oynarken yerinden, çırağı paylarken usta
En son nerde karşılaştık seninle?
Yarım bir şiirde belki, tamamlanmamış acıda
Yeni kamçı siparişi veriliyorken örneğin
Yarası kabuk tutmayan atın adına
En son nerde karşılaştık seninle?
Sevinçli ikindi vakti, karanfilsiz sabahta
Uçurum imgesinden vazgeçmişti bir şair
Kendini uçuruma fırlattığı sırada
İpi kopmuş uçurtmanın, lunapark kapatılmış
Ve ilk çocuk grevi başlamış mıydı acaba?
Ağzımızın kıyısından kuş sürüsü havalandı Çarmıhına yakışan İsa'dan konuşunca
En son nerde karşılaştık seninle?
Yeni desenler isterken tül perde cam kenarında
Beyaz kadın arzularken zenci bir erkek
Bir köprü tutunurken kendi korkuluğuna
En son nerde karşılaştık seninle?
Kırık aşk öyküsünde, bir kitap kapağında
Ok terk etmiş yayını, dile düşmüşüz artık
Sana Leylâ diyorlar, Abdülkadir Budak bana