gece sessiz düş soğuk delikanlı uyuyor
ayın aydınlığıyla ürperiyor uykusuz gözleri
alnına akıyor perçemi su inceliğinde
eşya da kımıldayacak yüreği gibi
saatinden bir kuş çıkıp geceyi bildirse
adını unuttuğum sevgili arkadaşım
bu şiir tutkuyla yazdırıyor kendini
gece bir yağmur olmuş yayılıyor yüzüme
saçları azalıyor yüreğinden su içmemiş gibi
gergin ağzı düşlerinin yıkandığı bir ırmak
defterinde resimler solgun yüzler geçidi
kimlikleri okunmaz elyazısıyla ıssız
gecenin içinde karartılmış deniz feneri
uzun uykulardan birazdan
gecikmiş bir düşü uyuyacağım
sorgusuz belleksiz yazısız
olur mu olmaz mı bir lacivert düşü
hiç kimseye yolu anlatmayacağım
kentin ortasındaki çan kulesini de
beyaz bir uyku gibi üstüme
evlerin arasından yağan kar da yok artık
tütünümü şiirlerimi bir bavula doldurur gibi
sevinci de yüreğime gömdüm
kaldıysa bir anılar kalmıştır
uçuşan bir sessizlik gibi benden geriye
acısı yalnızlıktan el alan bir ülkeye sürülmüş
geceyle eriyen içli şarkılarda geziniyor sesi
kederi durdukça koyulaşan şarabının son rengi
yüzünün yumuşak çizgilerinde boyveren bir derinlik
binlerce aldanışın ağır sularında deneniyor
her şeyin bir anlamı olsun adını koyun
uğultunun adını koyun çürüyen görkem olsun
özgürlük deyin gevşetilmiş yürek bağlarına
bir dokunuşla bozulurken gizi eski aşkların
kadınların parlatılmış göğüslerinde yalana inciler
temiz sular irinlerden bulanmaz çekinmeyin
kuzgunlar üleşirken her yerde çocuk ölülerini
okunmuş kitapların acısı anımsansın yeniden
her harften bir yara doğuran gece bilinsin
kimliğim yanımda gözyaşlarım da
ne adım yazılı ne çocukluğum
gençliğimse benden biraz ötede
kesiksiz uyuyan taşralı bir yolcuyum
şiiri gençliğinin geniş sokaklarından
odalara dolanan rüzgârların yaralı sesi
uykuları gün günden gözlerinin kıyısında
karanlığı çoğaltan kanlı düşler birikintisi
gözyaşlarım kimliğimin tanığı ablam öldü
koşar gibi duraklar gibi ağlar gibi
adı yüreğimde kök sürer gibi birden
nehre çiçek atacağım ablam öldü
artık her gece beşinci kattan düşen
kristal bir kadeh inceliği kaldırımlarda
ölüm kadar anlamlı bir suskunluğu seçti
ablam yaşarken de kırılgandı inceydi
gecesi karşılıksız bir mektup gibi sessiz
ölü bir ozandan söz edercesine saygılı
susuyor ince ince geceyle konuşuyor
sevgilisi tütsülenmiş kitap ölüleri
şarkısını dilsizler korosu seslendiriyor
geceyarısı kentin kimsesiz sokaklarında
ablam yoksul çocukların söylediği
karlı dağ şarkılarında göğe çıkıyor
ve durup geçmişle gelecek arasında
pırıltılı inciler döküyor kara gözleri
rengi yok gecenin rengi yok
karanlık kara değil ölüme açılan boşluk
beşinci katın balkonundan eski bir büyü gibi
çıkıp rengi alınmış gökyüzüne gülümsüyor
1981