Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Diğer Kayıplar

1 ahmet bir kadın dehlizlerinde kayboluyor 'garplılaşmanın neresindeyiz' diye soruyor kasılırken o kadının geçmişinde bedeni hiçbir yerindeyiz ahmet, aşkın da garplılığın da hiçbir ışık yok tünelin ucunda hiç alkış yok ahmet bu temsil-i ömrün sonunda. ışıklı bir caddede yürümek gibidir sevmek ahmet, kalbinin kitabını yürümek gibidir yağmurlu bir havada ilan-ı aşk eylemek hayrettin de kayboluyor ama o nişanlısının masa işlemelerinden kendine bir şiir hazırlayarak kayboluyor o şiiri okumayacaktın hayrettin çocukların olacaktı bir karın bir evin olacaktı mutluluktan uçacaktın kaldıysa mêlamî duvarlarda öğütmek kaldı kalbini hayrettin çektiğin yeter çıkar at şu kalbini. yağmurlu bir havada yürümek gibidir sevmek hayrettin, kalbinin kitabını yürümek gibidir ışıklı bir caddede ilan-ı aşk eylemek II süslü beyler için kalkıyor leningrad treni yataklı vagonu dolaşarak izmarit topluyor anna karenin tükenen aşkların izmaritini. 'o heryerde olmanın hazz...

35

işte kayıp giden bir gezegen tuhaf bir soğuma orman diplerinde vaşakların irkilmesi ailenin saadet saatinde tık diye durması yelkovanın ömrün en canlı yerinde izlerin yitip gitmesi çölün derinliğinde 35 yaşımdan ardıma bakıyorum saklayabildim mi kendimi ânın gürültüsünden sırrımı bildim mi ayak sesinden bir yurt olabildi mi bana dünya ve kurtarabildim mi hikayemi güzel bir sözle bitmek hevesinden 35 yaşımdan bakıyorum da ardıma yok sanki, olamaz bir ömrü dönüştürecek hüner neyse odur hayat, başladığı gibi biter soğuk koridorları yatakhanenin iyileşmez bir gurbet olarak uykularına girer tek sırrı şu ki hayatın insan Tanrı'yı özler hayat giderek ağırlaşan bir uyku aldığın her yarayla gövdene kazdığın mezar bavulları topladın, denkledin bohçanı göçebe ruh, o isteksiz gölge eğlensin istediğinde canı bilirsin uzun yola çıkar tut beni diyor,bırakma,bırakırsan ardımda kalacak bir iz yok üşürsem bunu bilmeyeceksin uzatacağın bir mendil olmayacak ağladığı...

Ricat

Kelimelere inanabilir miyiz İnandığımız gibi dünyanın döndüğüne Denkleri toplayın yoldaşlar Havada korkunç ve ağır bir şüphe Savaşı kaybetmiş olmalıyız Eve dönme zamanı Ay kente girmeden önce Kitaplarımız açık ve târümar Nasıl olsa bir rüzgâr Bir gün onları okşar Belirir bir işaret Aşk ve ölüm kaldığı yerden başlar Ruhsat verilinceye kadar Saklar bizi rüyalar Yüzlerde bize dair bir ima Okuyacağız eve dönerken Mağrur bir edâ için Hayır henüz erken Türküler söyleyecek değiliz Uğruna arza dağıldığımız Dâva ocağımızda sönerken Kemal Sayar

Bitmemiş Bir Şiir ve Hrant ve Zahrad

ikna ettiler güvercinleri. Kimse dediler, ateş açmaz üzerlerine. inandı Hrant. Gerçi ürkekçe, inandı bir güvercin olduğuna. Gel gör ki, ateş açtılar işte! Öngörmüştü, birkaç yıl önce söylemişti bana: - Ayakta olacak ölümüm, dimdik, Değil yatarak yatakta ••. Yatıversin ışıklar içinde şimdi. Bize sorarsanız, o hep muzaffer kalacak Lekesiz bir heykel gibi. * Bitmemiş Bir Şiir ve Hrant ve Zahrad Yukarıdaki satırlar, Hrant'ın aramızdan kopartılışının hemen ardından, Zahrad tarafından Hrant için yazılan "şiir"in Türkçe çevirisi... "Şi ir" diyorsam, besbelli bitmemiş bir şiirden, tamamlanamamış bir yazınsal metinden söz ediyorum. "Şiir", çatılamamışlığı ve düzyazı görünümüyle, şairine özgü dilsel ve yapısal özniteliklere muhtaç duruyor. [Sağlığında yayımlanmış kitaplarında] Başlıksız tek bir şiiri bulunmayan Zahrad'ın, şiirde tire dışında noktalama işaretlerini tercih etmediği de düşünülürse, söz konusu "şiir"in bir taslak me...

ŞAiR

Deli dolu şeyler yazmıştı bir hayli Bugün şöyle aklı başında bir şey                     yazayım - dedi Gel gör ki - yarı yolda                     bıraktı kalemini Başladı seğirtmeye                     serçelerin ardından Zareh Yaldızcıyan

AŞK YAMA TUTMAZ

Aşk yama tutmaz - belli değildi kime söylediği gözleri bakıyor mu bakmıyor mu belli değildi Aşk yama tutmaz - Şarap kadehine döktü içini - Aşk yama tutmaz - Tere alkole kesmişti her yan sirke tadındaydı şarap diye içtiği - Kara yazgısına karşı savaştığında herkes O saatte bir yabancı girdi kapıdan - Terziyim - dedi ve sustu Yama yapar mısın? diye sordu biri Aşk yama tutar mı? diye sordu bir başkası Kadın kadehine baktı - boştu - Ayağa kalktı - baktı içerdekilere sanki bir söyleyeceği vardı da - söylemek istemedi - döndü sırtını ve sözlerini dışarıdaki sise gömdü - Aşk yama tutmaz - Zareh Yaldızcıyan

İnsanlığın ortak budalalığı olan milliyetçilik, siyasetin bedava yakıtıdır.

Sayın Yargıç, Ben bugün buraya yargılanmaya değil yargılamaya geldim. Binlerce masum insanı hapse atmak için yargıyı soğukkanlılıkla öldürenlerin işledikleri cinayetleri yargılayacağım. Bunu, hukuk tarihine bir “cinayet belgesi” olarak geçecek olan hakkımızdaki iddianame üstünden yapacağım. Benim insanları cezalandıracak, hapse attıracak bir gücüm yok, öyle bir gücümün olmasını da istemem zaten. Ama benim cinayeti ortaya çıkaracak, katillerin kimliklerini belirleyecek, kullanılan kanlı ve kalleş silahları sergileyecek, olanları dünyaya anlatacak ve işlenen suçları kayda geçirecek bir gücüm var. Yargılamak, hapse atmak yetkisine sahip olmak değildir. Yargılamak, gerçekleri kanıtlarıyla anlatmaktır. Her dürüst insan bu hakka ve yetkiye sahiptir. Bırakın darbe yapmayı, kendilerini hedef alan zulme itiraz etme imkânına bile sahip olmayan binlerce masum adına da konuşma hakkına sahibim çünkü onların uğradıkları haksızlıkları gördüm, taş duvarlar arasında onların kaderini p...

“Birikmişlik” bi tutam da “tükenmişlik”

"50 yıl yarım asır ediyor Ahmet biliyor musun? Benim hayatta yorulduklarımın 2 katından bile çok yorulmuşluk ediyor. Söylemesi; benim nazarımda dile bile kolay değil. Böyle düşününce neden ufacık şeylere birden bu kadar çabuk, büyük sinirlendiğini, hemen dudağını sallandırıp surat astığını anlayabiliyorum. “Birikmişlik” bi tutam da “tükenmişlik”. Bu kadar yorucu şeyin en büyük parçalarını 3 evladının doldurduğunu biliyorum. Ama bizi nasıl sevdiğini, bize ne kadar gururla, gözlerin dolarak baktığını da biliyorum. Hayatının içinde süzülen o güzel balonun içinde Leman ve Murat’la durduğumuzu biliyorum. Ne çok sevildiğimizi biliyorum. Bir tek sizin sevginizden, samimiyetinizden şüphe duymama lüksümüz var sanırım. Ya da anne babanın en güzellerine sahibiz, o yüzden böyle düşünmem. Ama hayatımda doldurduğun yerin hepsi kocaman güzelliklerle dolu babam. Herkes çok kıymetli benim için, çok kolay çok büyük sevebiliyorum insanları ama seni kusursuz seviyorum ben baba. Sana kötü hiçbir şeyi ...

Sigara Yaktıran Bir Mektup

Yaşını saymayı bırakalı epey zaman oluyor. Bilmiyorum kaç oldun... Rakamın her sene artması küçük çocuklar için ne kadar heyecan veriyorsa, babamın yaşının artması da bir o kadar hüzünle kaplıyor yüreğimi. Murathan Mungan bir kitabında; "Bu yaz çırak olmaya verecekler beni. Oysa daha ellerime bakıyorum, büyümemişler." diyor. Bende senin saçlarına bakıyorum. Akların çoğalmış iyice. Yaşlı bir babam, yaşlı bir partonum var ve kalbi hâlâ çocuk. Bu doğum gününde sana ne saat, ne kitap, ne de başka bir şey almak geliyor içimden. Sana çok kıymetli bir hediye veriyorum baba. Senin hiç bilmediğin, çok seveceğin bir anını hediye ediyorum sana... Bir ay evvel, seni miden için hastahaneye götürmüştüm. Operasyonun ardından gözlerini açtığında hâlâ narkozun etkisindeydin. Bundan dolayı hatırlamayacağın o hazin ve bir o kadar kıymetli anıyı unuttuğunu düşünüyorum. Başında bir hemşire ve yaşlı babasını hastahaneye getirmiş bir hanımefendi vardı. Gözlerini açtığında "babanı mı ge...

"Talih her felâkette, çare olarak açık bir kapı bırakır,"

Kısacası, asilzademiz okumaya kendini o kadar verdi ki, gecelerini baştan sona, gündüzlerini de sondan başa okuyarak geçirmeye başladı. Ve böylece, az uyuyup çok okumaktan beyni kurudu, aklını yitirdi. Hayali, kitaplarda okuduğu şeylerle, büyüler, savaşlar, düellolar, yaralar, iltifatlar, aşklar, işkenceler, inanılmaz saçmalıklarla doldu. Okuduğu hayal icadı âlemin gerçek olduğu, kafasına öyle bir yerleşti ki, onun gözünde, dünyada daha gerçek bir öykü olamazdı.. * Nitekim tamamen kaybettiği aklına dünyanın en çılgınca fikri geldi ve hem şerefini yüceltmek, hem de ülkesine hizmet etmek amacıyla, gezgin şövalye olmayı uygun ve hattâ gerekli buldu. Zırhını kuşanıp atına binerek dünyayı dolaşacak, serüven peşinde koşacak, okuduğu kitaplarda gezgin şövalyelerin yaptığı her şeyi yapacak, bürün haksızlıkları düzeltecek, tehlikeleri göğüsleyecek ve bu sayede, ebedî şan ve şöhret kazanacaktı. * Atına bu çok beğendiği ismi verdikten sonra, kendine de bir isim bulmak istedi; bir sekiz gün de bun...