Sevgili “emri olur” a… Geldiğinde geceydi. Yara deşti. Gitmedi… Katran çalınan saatlerdi, iyi hatırlıyorum. Uzaklardan gelen ve yılların hasretini damar damar içine çeken bir hâlle hüzün, kemanlar sokağındaydı. Caddede küçük bir dereyi andıran yağmur akıyordu âheste. Söylenecekler birikiyor, suskunluklar tezini hazırlıyordu. Üzerime üzerime geliyordu bilindik acılar. Bu acılar binip de nereye gidiyordu. Hüzzam denilen ağır bestenin davetlisiydik. Vakitlerden ölüm, mekânlardan boşluk. Bir dolduruş tarifine özenmiştik belki de. Beynimde küçücük evlerine koşuyordu karıncalar. İçimdeki yuvanın kapısı kapanıyordu, bilirsin. Toprağı karanlık basıyor ve bir araba lâstiği karınca yuvasını eziyordu. Tahammülü güç, evet; bunun anlamı sen gelirken gidiyordun, ben varacakken düşüyordum. Farların, sokak lâmbasının ve bir de hatırı hep kalacak olan mumun ortaklığında o geceye girdim. Yapabildiğim tek şeydi seni dinlemek, vazgeçmedim. Israrla, vefâyla derledim duygularımı. Düşüncelerimi düşleri...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"