Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Esra Güzelipek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Kelebek Kanadında Aşk

Zamanlar; Güneş ekilip, yıldız biçilen zamanlardı, Hatırlıyorum... Ya önce sen vardın yürek olarak içimde Ya da aşk vardı önce Gelip içimde kestiğin, Hatırlamıyorum... Ben, imkansıza dudak bükerdim Sense halime gülerdin... Olsun! O günlerde ben Biraz mutlu, biraz umutlu, Biraz içliydim. Doğrusu en çok da Kelebeklerin kanadına işlediğin, Aşkından dertliydim! Ama o zamanlar Güneş ekilip yıldız biçilen Zamanlardı, Aşk dediğin belki de Geceye veda etmeyen bir ay’dı... Türküler saklardın derinlerinde, Sazından kaçak... Bilmezdin... Ben görürdüm duyardım da, Sen; bir kez olsun söylemezdin, Korkularını zaten, Kimselere vermezdin... Ve böylece, Sen yağmura, Yağmur benim gözlerime hasret Yaşardık... Heyhat! ! ! Hep ama hep O imkansıza takıldın da sen Ve belki de bu yüzden Aşk gelip bizi sarsınca yüreklerimizden; Ben ağlardım, gözlerim gülerdi... Sen gülerdin, gözlerin susardı... Şimdi ben, O zamanların renklerini unuttum. Belki mavi, belki sarı, bel...

Bir “Zaman” Masalı / Düş Ağacı

Kimine göre Bulutlarda yürüyen bir annedir zaman Kimine göre Bir boşluktur aramızda duran... Acaba hangisi? -Hiç birisi, hiç birisi... /Toz rengine boyanıp, gözyaşlarına bulandı ‘zaman...’ Bir düş masalı savuracak birazdan, Duymak istiyorsanız, bayramlık elbiselerinizi Giyip de gelin.../ Ben yoktum. Ben hiç olmadım aslında... Şu anda duyduğunuz da kendi sesiniz... Siz ki, düşlerinizi Çocukken, oyunlarda kestiniz Ve can çekişirken onlar Büyümeyi seçtiniz... O ağacı da hiç seyretmediniz... -Düşler hemen ölmezler... Büyüdünüz... Sonu olmayan yollar ararken Yorulup, tökezlerken Gözlerinize çarpıp da Parçalanan düşlerinizdeydi aşk... Sonsuzluk ondaydı... Nasıl da ağlardı... Farketmediniz... O ağacı yine seyretmediniz... -Düşler kırılınca gülmezler... Ben yokum! Dedenizin seccadesinde Ninenizin çemberinde Büyüleyen renkleriyle 'oya'lanır zaman... İp değil, renk değil, düşlerdir İğneyle ince ince batırılan... Benim olmadığımı Bir tek onlar b...

Sonra Sen Geldin

Bu, insanın içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de, neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği, hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikayedir! Bu hikâye senin için ’Anlamak’ kelimesini sözlüklerden çıkartıp elimle dokunacağım kadar somut hale getirdiğin ve yüreğime yerleştirmeme yardım ettiğin için... ’Anlamak’ ve ’anlaşılmanın’ en güzel denilen sevişmeleri kıskandırdığını bildiğin ve bana da öğrettiğin için... Durum ne olursa olsun, dilinde bu kadar güzel bir ’özgürlük’ şarkısıyla yaşayabildiğin için... Senin için... ..................... Bu, insanın içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de, neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği, hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikâyedir! ..................... Sonra sen geldin. Yaşayıp gidiyordum... ’Yaşayıp gitmek!’ Ne saçma! Bu fiili nedense, hayatımızın sıkıcı olduğunu, bir günün diğerinden farklı geçmediğini d...

Yangın ve Saklambaç

Bir şubat gecesine saklanıp Aralık kapısında kalan adama: Ona kadar sayacağım Önüm arkam Sağım solum AŞK Saklanmayan ”sobe! ” I Dualı köy yollarından Meleklerin sofralarına uzanan Hem herkes hem hiç kimse olduğun Efsunlanmış bir rüyanın Cennetten indirildiği Yolculuktur aşk. Aşk gelir Yangın başlar... (Yangın ısıtır, yangın acıtmaz.) II Yanına bir adam gelir Ve Gelincikler artık Son yazda da açmaya karar verir. Söyleme aşkı sus! Sus gözünü seveyim Aşk kocaman bir gizdir. Haramlar helal Helaller haram Hem de kızböceklerinin Kanadından saydam! (Yüreğin kamaşır Yangın minnacık bir sızı bırakır.) III Onun öpüşlerinde seversin Kaç yıllık dudağını... Onun kollarında fark edersin Yıldızların Akşam olmadan da çıktığını... Yangında ne de güzelsin! (Yangın azıcık acıtır.) IV Lavanta mavisi sabahların Kendine nazar değdiren güzelliği... Yaşamayan anlayamaz Kaç kez sevişirsin Zaman seni yakalayamaz Ve özlem Sevişirken de ayrılmaz. İçinde bir ye...

Turuncu Tren

Güneşte gülüp Yağmurda ağlamak Kolaydı... Düzenin çocuğuydun sen! Uslu Ve Mutlu... Duydum ki, Haksız zamanlarından kurtulmak için Umutlu; Pazara çıkarmışsın mevsimlerini... Bir kasım akşamının âhını alan Sonbaharmış elinde kalan... O yalnız ağacın selamı var! Halâ tek başına O eski yerinde Bakışlarını sayıklar Baharın feri söndüğünde... Oysa; Güneşte de ağlayan bir kadın vardı Yalnızlığın çok güzel olduğu bir şehirde... Sadece gözleri Değişmeden kalmış yüzünde... Gelmemiş senden aman Ağlamaya alışmış, Çaresiz, kocaman Bulutlarla yarışmış... Ey sen! Düzene düşüp aşka küsünce Oyuncaklarını toplayıp giden çocuk... Hala eski aklında mısın? En sevdiğin turuncu trenin Bende kaldı... Farkında mısın? Esra Güzelipek