Ağlattı beni nehrin sahilinde feryat eden güvercin, (kumru) Sabaha karşı, bahçedeki dala konmuş iken. Seher, eliyle gecenin mürekkebini silerken Papatyalar, dişlerinden şebnemler dökülürken, Erkenden gülistana geldim, dağılmış oradaki şebnemler. Kızların gerdanında saçılan inci taneleri gibi. (Nehirdeki) su dolapları oluk oluk göz yaşı akıtmada. Meyve ağaçlarının dallarını eğen ejderler gibi. Dallar, hacağı saran halhal gibi kıvrım kıvrım olmada, Bütün bunlar gülistanı bir bilezik gibi kuşatmada. Şebnemlerin elleri tomurcukların yakasını yırtmada, Saba rüzgarı, çiçeklerin misk kokularını taşımada, (Semadaki) tildişi parlaklık, bulutlara misk süm1ekte, Nesim (-i nevbahar) eteklerini çiçeklere atarak kokularını yaymakta. Bir güvercin gördüm, yapraklar arasındaki dalda, Islanmış tüyleri şebnem taneleriyle, Gurbetteki dertli bir sevdalı gibi fıgan etmede, Rida içinde yeni bir elbiseyle üstünü büriimede Lakin kırmızı gagası ve renkli hacağıyla İncileri dizip boynuna takma...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"