Ana içeriğe atla

Kayıtlar

didem madak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Mr. Parkınson

Hergün uzak ülke kırpıntıları dökülür Güneşin ceplerinden. Yoksul aile babası cebi gibi, Biraz kasvetli ve susam kokulu. Sanki gretagarbo artisti ölür gibi Gün batana dek karabasanlar dolaştırır Sokaklarda hırdavatçılar, Gecenin her köşesinde sarhoşlar gündüzü kusarlar. Güneş vergi iade zarflarında saklanır. Ucuz elbise askılarında tiril tiril Amortiden bir deniz sallanır. Sabaha karşı nemli bir ıslık, Bir köşede siftinip duran sokak kedilerinin Tüylerini tarazlar. Yampiri bir yağmuru seyreder Dizilip rengârenk, pis kediler. Boyozcular Elleri yağlı, gözleri yağlı, Gönülleri yağlı pis adamlar. Güvenoyu alamamış martılar. Kemeraltı çarşısına alışverişe çıkarlar. Otuziki yerinden bıçaklanmış aşklar damlar gözlerinden. Kulenin altında bekler her öğlen Mr.Parkinson. Bu şehirde adamın biri Her öğlen bir deprem bekler. Didem Madak

Sempozyumda 'Mavi bir kelebek': Didem Madak

Ben Didem Madak'ın şiirleriyle çok geç tanıştım. Şiirlerini bulduğumda onu kaybetmiştik. Sevgili Mahmut Temizyürek, konuşmasının sonunda "Şiir turna kuşudur, döner gelir, kaybolmaz" dedi. Onun bu harika tespitine katılıyorum ve küçük bir ekleme yapmak istiyorum. Şiir bana göre nereden ve nasıl ne vakit geleceği belli olmayan bir mucizedir. Onunla karşılaştığınızda eğer gerçekten severseniz hayatınızın geri kalanında onu karnınızda, yüreğinizde, bakışlarınızda, kelimelerinizde taşıyacağınızı da sezersiniz.  Didem'in kitaplarından birini rastgele açıp efsunlu kalemi nden dökülen tek bir mısra okuduğumda onu bir daha hiç unutmayacağımı anlamıştım. Farklı iklimiyle has olduğunu hissettiren şiir fena esir alır insanı. Bunu öğreneli çok olmuştu ama o ansızın hayatıma sızıp 'Hiç borcu olmadığı için çok acıyan şiirleriyle' bilerek acıttı canımı.  Didem Madak'ın 'Grapon Kağıtları' ismini verdiği kitap için yazdığı cümleler, hayatıyla iç içe geçen şiirin...

Bütün bu karışıklığın üstesinden gelmek için şiir yazıyorum

Hayat hikayelerine bayılırım. Ben toprağa 36 numara ayaklarıyla basan, biraz şaşkın bir kadınım. Tuhaf bir masal. Yerde ne var yer boncuk, gökte ne var gök boncuk, işte ortasında ben varım. Hayatım uzun süren bir şaşkınlıktan ibaret olacak sanırım. Uslu, içine kapanık bir çocuktum ben. Ancak nedense birdenbire olmadık şeyler yapardım. İlkokul 1. sınıftayken evden kaçtım mesela. Lisenin bahçesine gidip ayaklarımı kırmızı balıklı havuzun içine soktum. İğde ağaçları vardı bahçede bir de. Beni akşama buldular. O gün annemden yediğim dayak beni epey idare etti. 18 yaşıma kadar bir daha evden kaçmadım. Sonra 18 yaşımdayken bir daha evden kaçmaya karar verdim. Babama hitaben artık büyüdüğümü ve diğer bazı ehemmiyetli hususları belirten bir mektup yazdım. Sanırım kırmızı balıklı havuzu özlemiştim. Ancak bu kaçışımda bir daha eve dönmedim. Hatta evlenip kaçarak evlenen ilk şehirli kız unvanını aldım. Yine ilkokuldayken, bizim sınıfta hep şımarık zengin çocukları vardı. Müstahdemin oğlu d...

Karınca Kumu

Işıl'a Yine gittin o karanlık odaya Karanlık uykularına. Sen hep gülerdin oysa, gülüverirdin Bir bakardım eğilmiş su içiyor Gamzelerinden kuşlar. Bir bakardım gözlerinde Güneşli ve sıcak iki hurma. Bir bakardım hayata dikleniyor Diktiğin horoz ibikleri saksılarda. Biriciğim, kardeşim ne oldu sana? Karşıyaka vapurunda alıştı dilim en çok acıya Acı çaylar içer ve bakardım karanlık sulara Bir balığın uykusunu düşlerdim Karanlık sularda kaybettiği rüyaları, Sigaramdan kopup giden iki kıvılcım Merak ederdim ne konuşurlar aralarında? Sen beni hep merak ederdin, Sen beni hep yemeğe beklerdin, Seni sıcacık evimizde bulduğumda İki kıvılcım buluşmuş gibi olurdu Balığın karanlık uykusuyla. Bir kesmeşeker koymuş gibi olurdun sanki Dilimin ucuna. Berekettir diye hani geçen hıdrellezde Karınca kumu toplayıp getirmiştin Kimse bereketi öyle getirmedi bana Küçük, küçücük bir torbada Az gerçi cüzdanımda hala kağıtlar, Ama bozuklar harmandalı oynuyor, Zil oluyor parm...

128 Dikişli Şiir

İlk defa bu kadar sağlam yazıyorum. Haç şeklinde 128 dikişle. Galiba ahbap artık sana ulaşacağım. Yeteneğim geri geldi, göreceksin artık kutsal dizeler yazacağım. Hiç yapmadığım şeyler yapıyorum ahbap Maç seyrediyor ve devamlı topa bakıyorum Telepati yapıyorum. Hey ahbap ben arada bir fikir buluyorum. Kuşlar için küçük şemsiyeler yapabiliriz Böylece yağmurda ıslanmazlar Ve içimdeki ağır sözler için de şemsiyeler Böylece paraşütle iner gibi hafiflerler Şiirin içine girerken Bana bazı şarkılar lazım ahbap hafif şarkılar, acı olmayan şarkılar çok şarkıya ihtiyacım var Tutam tutam saçlarımı savuracak şarkılar Saçlarımla ne yapacağını bilemeyenler Bir gün onları kaybederler Böyle bir şey yani ahbap Çok acıyor. Saçlar zaman zaman Bana neşeli şarkılar B harfine notalardan sütyen yapan şarkılar Bir mutfak cadısıyım şu sıralar Çeşitli şeyleri çeşitli şeylere karıştırmak Ve seni düşünmek, mırıldanmak Bazı büyülü yemekler yapmak B...

Ağrı

sonbaharların kralı gelirmiş meğer istanbul'a ciğerlerimin filmini çektiler ciğerlerim artiz oldular icabında akut alevlenmiş kronik bir sonbahar gibi bakıyordu sigara figüran falan. ben kırmızı bir yaprağı oynuyordum esas kız olarak uçuşuyordum, uçuşmakmış meğer benim anlamım ben bunu geç anladım. senin için şiir yazacaktım istanbul ismini ağrı koyacaktım. oysa bir şiir niyeydi sanki yer içer sevişir miydi sanki bir şiir hamsi ısmarlar mıydı mesela bir şiir insana? fotoğraf çektirebilir miydi mesela hipodromda atlarla? rakı içebilir miydi samatya'da bir şiir uyur muydu kuş gibi başını alıp da kanatlarının altına? oysa bir şiir neydi sanki ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun istanbul? bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara bana kerametinizi gösterin keramatenizi gösterin bana! bir dikişte içtim bir şişe geceni yıldız komasına girmek istiyordum, istiyordum dolunay çarpsındı ben...

Yüzüm Güvercinlere Emanet

Gecenin vitrinine konulmuş Büyük bir yakut parçasıydı sabah Mahalle kahvelerinde Sıcak çaydan adamların Yüzleri ağarırdı ilk ışıklarla Gençlerin güzellerinin makbul olduğu Tek ülkeydi ülkem Benimse yüreğim Koltuk altına sıkıştırılmış, Yenik bir tavla maçı ertesiydi. Kumların görmeyeceği yerlerime dokunurdu sabah Akşamdan kalma titrek ellerini Sevecenlikle dolaştırırdı kirlenmiş atmosferimde Dişler arasında çıtırdayan bir çekirdek gibi Açardım gözlerimi birden Kırık tahta masalara öykünür, bir sigara yakardım Dudaklarıma yapışır, yakardı dudaklarımı Gu-guk-guk! gu guk-guk! taneleri Sarhoşluğuyla avunurdu tırnaklarım Bardak diplerinden vişme-cin pıhtıları kazırdı Herşey açıklığa kavuşurdu Gözlerim ormanda kaybolmuş çocuk gözü renginde Acemi ve pazartesi olurdu Kara sürmeler çekerdim gözlerime İzinliydim nasıl olsa dezavantajı bol şiirler yazmaya Tartıl be abla! derlerdi Karınca gibi ince belli çocuklar Güvercinlere yem at Sevgiline bir gül hediye et Bulvar...

Kedilerin Alışkanlıkları

Kayboluşumun beşiğini sallıyorum bu akşam Büyüyor yavaş yavaş Sırtında parmak izleriyle zamanın Bir tekir kedi ile beraber Seyrediyorum hayatı: O meleklerin cebinden düşen anahtardı, Son zikrin halkası Allah’ın son hatırası O bizim kaçırdığımız fırsattı Uğurböcekleriyle parmak uçlarında Küçümserdi hep ona olan aşkımı Gözünün yaşına bakmadan şimdi ben Kovuyorum ihtiyarı Ardımda kırık bir ayna Üvey anneleri hayatımın. Batsın diye güneşe tempo tutan o kız çocuğu... Evden kaçışımın pembe spor ayakkabıları vardı. Hüzün neydi sanki o zaman Artık kullanılmayan dikiş makinesi annemden kalma. Ölüm neydi sanki o zaman Bir önseziden başka. Evden kaçabilirsin artık çocuk, ama kaderden asla! Babam Çıkarılmış bir adam bütün fotoğraflardan Kader neydi sanki o zaman, Masada açık unutulmuş Turuncu kulaklı bir makastan başka. Bir ağaca bakıyorum şimdi Başladığı yerde bitiyor dünya Alışıyor dil şimdi Azı dişin bıraktığı boşluğa. Bastırıldı nihayet hayatın kadife kalesinde...

Paragraf Başı

Bir roman yazmaya başladığım o gece için..... Yalnız bırakma beni bu paragrafın başında Bu boşluğu bir masal doldurmaz Kanalizasyondan fırlar bir cadı, Başını engizisyona çarpar. Ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda. Patlamış mısıra benzerdi senin mısraların Isınır ve patlardı Beyaz çiçekler açardın sonunda Bahar dallarının hatırına beni anla. Küçük bir tırtıl gibi büzüştüm yatağımda Hep böyle uyudum yıllarca Sanırdım, Bir gün doğuracak beni bu yatak Son ve o en büyük sancıyla Sanırdım Tanrı bırakmış beni kocaman parmağıyla Bir yumuşak çiçeğin ortasına İçimde bir kedi durmadan oynardı Parmak kızın DNA sarmalıyla Alice’den çalıntı gözyaşlarım Çiğ taneleri olurdu sabahları yastığımda. Ömrüm geçti bir çiçeğe benzemekle Hangi hayat süslendi senin için bu kadar. Su getirdim perilerine küçücük avuçlarımla Beni anla. Kurşun kalemin hatırına beni anla Razıyım uçsun bu şiir silgi tozlarının kanatlarında. Toprağın seviyesine ineceğim Anlamalı beni...

Müsveddeler

“Tekirdir tekerlenir bir saranı bulunmaz” diyen o adama.... 1- Anlatarak bitiriyorum hayatımı Bilmiyorum başka nasıl bitirilir bir hayat Bir çiçek çizdim bu akşam avcuma İsmini herşey koydum. Simli ojeler sürdüm yalnızlıktan sıkıldığımdan. Müsveddesi gibi şimdi tırnaklarım Yıldızlı bir gecenin. Yıl 2000 Tekke ve zaviyeleri kapatıldı kalbimin Tombul güvercinler dolaşırdı kiremit çatısında Bulutlar akardı paçalarından, uğuldarlardı. Kuşların şarkılarından anlarım. Kimse hayra yormaz beni Kuşbaz ve uçmaya meraklı, Ütüsüz giyerim karabasanlarımı Sakarım, sık sık çarpar deviririm yazgımı İçimdeki suyu döktükten sonra işte, ondan sonra Şikayetim yok, rahatım. Taşralı ve safım. Yağmurda unutulmuş bir Tanrı’yla ahbabım Balkonda asılı kalır günlerce gökkuşağım, Deterjan reklamına çıkacağız biz ikimiz Tanrı’yla Ben böğürtlen lekeli çocuğu oynayacağım, O kirli beyaz gömleğim. Ah bir de şu gömleğe, göynek diyecek kadar Cesur olaydım. Teyzem öldü. Kırkı yeni çıktı ...

Kalbimin En Doğusunda

Aşkın kanununu tahsil etmiştim kalbimin en doğusunda içimde yağmur duasına çıkmış birkaç köy Birkaç köy sular altında Kalbimin doğusu, her resme güneş çizen bir çocuktu. Gam yükünün kervanları yürürdü dudaklarımda Kavruk ve çatlaktı dudaklarımın toprakları Ölümün ötesinde bir köy vardı Orda, uzakta, kalbimin en doğusunda Şimdi bana yalnızca Dertli türkülere duyduğum karşılıksız aşk kaldı Güzel beyaz bir tay doğururdu her sene hafızam Yorgundu oysa Durmadan, durmadan hatırlamaya koşmaktan. Kalbimin doğusunda bir yalan dünya vardı. Okyanusları mavi olmayan. Benim için hayat, Kalbi kalpazanlıktan kırk sene yatmış çıkmış bir adamdı. Geçmişim acıyor şimdi, yalnız benim değil Benim ülkemin geçmişi de acıyor mesela. Bilirdim oysa ilk badem ağaçları çiçek açar baharda. Bilirdim çiçek satan çingene kızlarını Onlar bütün şimdileri, bütün zamanlara Bir gül parasına satardı. Oğlan kıza bir gül alsa Bilirdim odur en kırmızı zaman. Adına aşk diyorlardı Kalbimin doğusunda b...

Mutsuza kim bakacak?

                        Müjde Bilir'e İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne İki muhabbet kuşum. İki kendim varmış maviş anne Biri benmişim, biri mutsuz Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? Dünyaya bile bir dünya anne lazım. Biri sen ol maviş anne, biri ben. Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da birlikte gidelim maviş anne Bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt, Şefkate söyle o da gelsin. Özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun Bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür Temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası... Hepsi, hepsi ninniyle büyür. Bilir misin maviş anne? Ben çekildiğim her fotoğrafta Defolu bir kelebek gibi çıkarım. Mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı Kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı Sanırım ben assolist oldum maviş anne Şimdi mutluyum Geçmişini mi yok ettin kızım diye soran Bir babadan kurtuluşumu kutluyorum Babama söyle, o gelmesin mavi...

Mahallede Bomba Patlıyor

Mahallemizde bomba patladı Martılar çok uçtular Mahallemizin çığırtkan gözyaşları olup havaya saçıldılar Bu bir çocuk romanıydı, artık anlaşılmıştı Çocuk sonunda ölecekti, geleneklerimize göre Son duası olarak patlamış mısır sunacaktı tanrıya Bu bir oyun romanıydı, bir araf Sırtından bıçaklanacaktı daima çocuk Sendemibrütüs balığı kızartacaktı şiirin kara tavasında Yanında roka, üstüne tahin helvası Şangur şungur bir romandı bu, anlaşılmıştı Gözlerdeki buğu camlar gibi kırılıp inecekti aşağıya. Biz de ölmüş olabilirdik dedi Leman Bu söz nedense aklımda kaldı. Bazı geceler uyanıp sigara içiyorum karanlıkta Odamdaki aynada yanıp sönen küçük kırmızı bir yıldızım Musevi bir kadının ruhu dolaşıyor evde, ya da Müslüman Ya da ateist bilmiyorum Gelip yamuk tabloları düzeltiyor, biraz çorba içiyor mutfakta Sanırım yağmuru yapısalcı bir yaklaşımla karşılıyor Saçma bir kadın, anlaşılmaz Ama iyidir saçmalamak dostlarını satmaktan İyidir adanmak, yalandan Bir çocuk romanı ol...

Ah'lar Ağacı

1- Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik vazoyu kırıyor Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına. Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başrolde kadınlar. Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım Tanrı’nın eliydi. Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, Çok şey görmüşüm gibi, Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, Ah...dedim sonra Ah! İç ses, diye söylendim Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan ...

Enkaz Kaldırma Çalışmaları

I- Bir tezgahtar parçasıyım ben Üç kuruşluk acıya müdahale edemem Kanatlarımda sigara yanıkları Gül diye okşadım onu yıllarca Sen istersen derdim müşterilerime Sen istersen kalbimin hepsi de melek olsun İnanırdım bazen bir kase bal bile umutsuzdur. Gül tutan bir adam aradım yıllarca Rakamlar büyür, şehir küçülürdü. Vazgeçtim, vazgeçtim sonra Beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler. Kalbim neden isli bir şehir? Kalbim! Neden ben? Bir tek aşk sözü söylememiş gibiyim. II- Bir tezgahtar parçasıyım ben Kendime alıştım bodrum katlarında Geceleri yokluğum karşıladı beni Kuru yapraklar sererdi merdivenlerine Viks sürdüm burnuma, coca-cola içtim Ağlamaklı oldum kaç kere çilek reçeli yüzünden. Büyülendim Sibel Can çalınan taksilerden Büyülendiğin şeyler, Büyülenmediğin şeyleri döverdi bilem. Neden sen böyle çocukluk resmiydin kalbim? Kendime alıştım bodrum katlarında Artık bir karanlık bağımlısıyım. Kezzap attı yüzüme sokak lambaları Tenekeden bir aydınlıkla ...

Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila

Gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan Sicim yağmur taklidi Bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan Bardağa bir kaç çiçek ıslamaktan. Parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut Onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla Parmağıma düşen bir damla kandı aşk. Seni sevince pazara çıktım sevinçten Enginar aldım “süper enginarlar” diye bağıran adamdan Oturup ağladım sonra, şaşırdın. Bu, “süper” oluşta canımı acıtan birşeyler vardı. Canımın acısıydın. Ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım. Sevişmiştik. Evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri Sevişmiştik. Biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü boşaltmış gibi Seni sevince kıpırdayan her şiiri Kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum. Sonra gittin. Birlikte kışlıkları naftalinleyecektik. Söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini Bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim. Herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine. Sonra gittin. Çocuk oldum bir daha, ağladım. ...

Şimdiden Bir Hatırasın

Şimdiden bir hatırasın Bulutsa, tozsa, uçarsa Bütün (aşklar) paranteze alınsın Rüzgar çanısın, rüzgarın diline dolanırsın Ne bir şarkısın, ne de dillerde nağme adın Artık bazı şarkılar kadar yaralısın Günler izmarit diplerinde biriksin O zaman mutlaka bir trenle gelirsin Köpüklerdensin, mavisin, sakinsin istesen suyun tenine bitişirsin ellerimi bıraktım, artık bunu sana yazsın İçimde iki yaşlı balık varsa, İçimde biri pulsuz, iki balık varsa Biri sensen, gelirsen ve yok edersen Bunu yazmak istiyorum sana Sonra postalamak istiyorum Pulsuz bir zarfla Hiçbir mektup artık ikna etmiyor beni hayata Bu kırmızı oyalarla saçlarımda Beyaz bir tülbent gibi kalırsam tenimde, süzemediğim tortularla Gün olur sararırsa sayfalarda Bıraktım ellerimi, sana bunu yazsın Şimdiden bir hatırasın Kırık kalplerle süslü bir sayfaysan Camsan, saydamsam, beni kırarsan Simlerimle sevişirim seninle O süslü sayfaların üzerinde İçimde iki mutlu yıl varsa, İçimde biri simli iki kadın v...

Samson Ve Dalila

Heceleme beni artık Allah’ım Bırak okunaksız kalayım Kaderimin hepsi pek iyi olmasın varsın Bak, ömrüm eriyor işte Çocukluk fotoğrafımdaki kardan adam gibi yanı başımda Bak, ilkokul talebesi kalbimden Yine karne parası istiyorlar Bir gecekonduda oturuyor kalbim oysa Yağmur yağdıkça Bir gecekondunun damı gibi içine doğru ağlıyor Saçlarımda dolunay taneleri eriyor Saçlarımda bir kızılderili reisi Oturmuş barış çubuğu tüttürüyor İsmi: Mehtapta öpüşen iki sevgili Kalbim küs oysa, kalbim yalnız bir kovboy Nedense şimdi evinden çok uzakta Saçlarım düşler görüyor Rengarenk uçan balonlar havalanıyor her telinden Saçlarımda kiraz bahçeleri Salıncak kuruyor dallarına çocuklar Hep ben düşüyorum, hep ben, Ben: İsmim kara bereli iki çocuktan biri Ben çocuklardan biri, Fazla yaramaz. Ne zaman ağlasa İskambil kupası damlıyor gözlerinden Rest diyor hep, rest. Ne demekse? Ben çocuklardan biri, Fazla yaşamaz Ne bir sarmanı va okşayacak Ne zamanı. Zamanı sarışın bir k...

Pollyanna’ya Son Mektup

“Aşk mektupları elbette yakılmalı, geçmiş en soylu yakacaktır.” (Nabokov) Muhabbet kuşumuz öldü Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna Uyuyamadığım gecelerin sabahında Gözaltlarımdan mor çocuklar doğardı Mor çocuklarıma ninni söylerdi sabah ezanları Fırtına ters çevrilen şemsiyelere benzerdi Duaya açılan avuçlarım Avuçlarıma kar yağardı Kimi zaman tipi... Kaç kere avuçlarımda mahsur kaldım. Birkaç kış geçti Pollyanna Ben hep mahzun kaldım. Kocaman bir kardan adam yaptı içime bir çocuk şair Tuhaf şarkılar mırıldanarak: Şiirime kenar süsü olsam ben Bir kenar süsünün gülü olsam ben Sarı deftere tuttuğum bir günlük Aşk olsam ben... Sonra yazları Yaseminlerle sarmaş dolaş bir balkonum oldu Balkon yaseminlerle sevişirdi Rüya hülyayla sevişirdi. Ben o beyaz ve güzel kokan çadırın altında Geceyle sevişirdim. Bir davet gibi otururdum balk...

Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!

‘Zenciler prensesi olacağım. Hayat işte asıl o zaman başlayacak.’ Pippi Uzunçorap Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım Bilmiyorsunuz. Darmadağın gövdemi Çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum. Karanlıkta oturuyorum. Işıkları yakmıyorum. Çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor Acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum. Bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu. Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum. Bir yağsam pahalıya malolacağım. Ben bir bodrum kat kızıyım bayım Yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum Bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum Fakat korkuyorum. Birazdan da Kırküç numara ayakkabılarınızla Bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız Bu iyi olmaz bayım! ‘Gün akşam oldu’ diyorum Ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara Cam kırıkları yiyorlar Rüyamda; bir kase dolusu suyun içinde Rengarenk yap-boz parçacıkları Anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz. Hayır,sanırım sabahı bekleyemem Bilmiyorum. İnsanlar rüyalarını...