SÜMER’DEN, YOLUNU ŞAŞIRAN KRAL’A; GÜLEÇ AŞK BİLGESİ’NDEN, KARAC’OĞLAN’A, ANADOLUNUN ŞİİR BAHÇESİNE, AŞK ATINA BİNEN SÖZÜN ZAMANDA YOLCULUĞU Çöl… Bedevi özgürlük… Kum tanelerinin arasında savrulan bir yanık gözyaşı,bir derin “ya leyli” değil mi hayat.. Çöl kadar ölü ve sessiz, çölde batan gün kadar dingin,çöl kadar kımıltısız… Çöl kadar öfkeli ve acımasız değil mi… Bir o kadar derin… Çöl gecesi kadar gizemli değil mi aşk, öylesine yıldız sağanağı… Ve ay kadar aydınlık… Kum taneleri gibi savrularak yaşardı orada insan. Yüzyıllar önceydi. Cahiliye adı verilen zamanlardı. Mekke’yi çevreleyen yüzlerce kabile, belirli zamanlarda Kâbe’ye gelip,orada duran kendi putlarına tapınır,bayram ederdi. Şiir yarışmaları yapılır. Beğenilen şiirler Kâbe duvarlarına asılırdı. Delikanlılar sokakta genç kızlara laf atacakları zaman, bir şairin adını söyler,böylece o şairin en ünlü dizesini söylemiş olurlardı. Genç kızlar, adı anılan şairin o dizesini anında bilirdi çünkü. Onlar da aynı yolla,bi...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"