Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Özdemir İnce etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Anlatı

Ağlayarak yürüyor bu adam  kimse bilmiyor neden ağladığını  kimi yitik sevgililer için diye düşünüyor  yazın deniz kıyısında gramofonlarla  bize nice çile çektiren sevgililer benzeri.  Kendi gündelik işleriyle ilgileniyor kimileri:  Eksik kâğıtlar, büyüyen çocuklar,  güçlükle yaşlanan kadınlar.  Onunsa iki gelincik gözü var  baharda toplanmış gelincikler gibi  ve göz kıyılarında iki kaynak.  Sokaklarda yürüyor hiç uyku girmiyor gözlerine  arşınlıyor dünyanın sırtındaki ufacık dörtgenleri  artık hiçbir anlamı kalmayan  sınırsız bir acıyı yaşama makinesi.  Onu konuşurken duymuş kimileri  geçerken yapayalnız  yıllarca önce kırılan aynalardan söz ediyormuş  artık kimsenin onarıp diriltemeyeceği  aynaların içindeki kırık yüzlerden.  Uykudan söz ettiğini duymuş kimileri  uykunun eşiğindeki korkunç hayallerden  sevecenlik yüzünden dayanılmazlaşan yüzlerden. Alıştık ona, dürüst, sakin b...

Lodos

Batıya doğru sıradağlarına kavuşuyor açık deniz.  Çıldırtıyor bizi solumuzda esen lodos,  bu, eti kemiğinden ayıran rüzgâr.  Çam ağaçlarının, harnupların arasında evimiz.  Kocaman pencereler. Kocaman masalar  yazmak için sana seslendiğim mektupları:  Aylar boyu yazdığımız ve ayrılığı dengelemek için  ayrılığın yüreğine attığımız mektupları.  Sabah yıldızı, gözlerini indirince sen,  yaraya sürülen yağdan daha tatlıydı,  daha neşeliydi damağa değen soğuk sudan  daha durgundu kuğunun kanadından  saatlerimiz.  Senin avucundaydı yaşamımız.  Acı ekmeğinden sonra gurbetin,  ak duvarın önünde durursak geceleyin  yoluna bağlanan umut gibi yaklaşır bize sesin  ve bu rüzgâr gene biler sinirlerimizin üzerinde bıçağını.  Hepimiz aynı şeyleri yazıyoruz sana  ve susuyor ötekinin karşısında herbirimiz  bakarak herkes kendi adına o aynı dünyaya  karanlığa, sıradağlardaki ışığa ve sana.  Kim söke...

Adejda Mandelstam'ın Ossip Mandelstam'a Son Mektubu

Yerine varamayan bir mektup iki yaprak samanlı kağıda yazılmış belki de bir rüzgara, uykunun sınırlarında milyonlarca kadının Türk, Fransız, Rus, Alman, kocalarına, oğullarına, kardeşlerine, babalarına yazdıkları milyonlarca mektuplardan. Gönderilemedi ama bu mektup iki yaprak samanlı kağıda yazılan tam otuz yıl bekledi bir sandık köşesinde arasında öteki kağıtların şimdi yer alıyor son sayfalarında Nadejda imzalı bir kitabın:                                                          22 Ekim 1938 (“Ossia, sevgilim, uzak dostum benim! sözcükler uçup gidiyor sevgilim, yazarken belki de hiç okuyamayacağın bu mektubu, ama ben boşluğa postalayacağım gene de onu. Hatırlıyor musun Ossia çocuk hayatımızı nasıl da mutluyduk, sen ve ben! Kavgalarımız, oyunlarımız ve aşkımızla! Şimdi gökyüzüne bakmıyorum ar...

Çok sürdü bu âlemde konukluk

Çok sürdü bu âlemde konukluk, Tam zamanı artık mutlak bir kucaklaşmada Bedenimin çölü bu beldeye egemen olmalı. Midemi bulandırdı bu dünyada yaşamak. Öyle bir milletle birlikteyim ki Kötü yönetmekte hükümdarları. Bit gibi ezmekteler zavallı kullarını, Aldatmaktalar saf insancıkları Saygı duymaksızın hak ve çıkarlarına. Ama gel gör ki koyun benzeri bu insanlar Kulluk etmekte zalim hükümdarlara. Ebü’l-Alâ el-Maarrî Çeviri: Özdemir İnce

Bir eski yapıydı babam

IV (EK) Bir eski yapıydı babam Kapısı vurulmadan girilen Kapandı artık, 13.3.1978. Özdemir İnce

Yakarı

-Şairler esnafı pîri Hasan bin Sâbit’e- İdris peygamber, terzilerin pîri, izin ver güzel bir şiir yazayım ben de, yaşım kırkı geçti yaşlanıyorum artık, izin ver güzel bir şiir yazayım ben de, “ozan” desinler bir kez ölmeden önce. İdris peygamber, terzilerin pîri, el ver artık kendi dükkânımı açayım, bir kaftan keseyim kendime ben de, astarı sözcüklerden dikişi ibrişimden. Ben de güzel bir şiir yazayım artık, okudukça kıskanıyorum öteki kalfaları, şarapları bol, ilham perileri oturaklı, biliyorlar geceler kaç saat sürer günler kaç fersah. El vermiş ustaları. Ben de güzel bir şiir yazayım artık, cebine kuş üzümü, sarı leblebi doldurayım, parklara götürüp simitler alayım ona kıvırcık saçlarını rüzgârla tarayayım. Ben de güzel bir şiir yazayım artık, son günlerimde yalnız kalmayayım. İdris peygamber, terzilerin pîri, ey bütün pîrleri bütün mesleklerin, izin verin bir tek dize yazayım, tek bir dize, bir kez “oldu” desinler ölmeden önce. Özdemir İnce

Bir Ülke Olabilir Sevda

Kaç cemre düştü yüreğine şimdiye kadar, kaç unutulmuş nisan var vişne sürgünü kollarında? Dağılıyor uyku kokusu gövdenin dilim meme uçlarına dokunduğu zaman; ateşten sapı üzerinde dönüyor ayçiçeği, bir güneş doğuyor bacaklarının arasında. Kollarımla sarıyorum, örtüyorum seni, günler ve geceler uzuyor ve savurmaya hazırlanıyor gövden gövdemi. Özdemir İnce