Kördüğüm olmuş misinayı çözüyor -sıradan bir el çabukluğu onun için- ağzında sigara, gülümsüyor gibi küçük çakısıyla yem kesecek birazdan ölü ahtapottan. -Saat kaç, diyor -üç buçuk... Hasır sepetin kenarlarına tutuşturulmuş yüzlerce iğnede gözüm. -Nasıl karışmıyorlar birbirlerine, diyorum ahtapot gibi, konuşmuyor. Ellerinde havlularla bir düğün alayı geçti az önce. Evin yamacındaki dağdaydım, bütün otlar yanmaya hazır sararmış yüzleriyle. Kısık zil sesleri geliyordu uzaktan ve koyunların kokusu. Önce kısa boylu çoban çıktı karşıma beline çapraz asılı, dedesinden kalmış eski tüfeğiyle cebinde ayı parlattığı el feneri. -Merhaba, dedim, -hayvanlar aldı sesini, dedi. Koyunlar yön değiştirmişti. Elimdeki taşı yere attım. Mustafa Kaptan adanın tek kedisi Tekir’le kayıkta yaşıyor. -Deniz bana ne verirse onu yeriz, diyor, bir de şu dünden kalan ıslatılmış bayat ekmek. Kendi suratını görmüş gibi şaşırarak, kurumuş iskorpiti kesiyor kedisine. Soğuk su veren kuyunun ağzına d...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"