Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Murathan Mungan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gün

Hatıralar lafa tutuyor insanı bir sokağın başında birdenbire büyük bir dalgınlık oluyor hayat eski bir yaz açıyor pencerelerini şimdi yağmurunda üşüdüğün sonbahara zamanı arıyor gözlerin tanıdık biri kalmış mıdır acaba yanından geçip giden şemsiyelerin sakladığı yüzler arasında rüzgâr pencerelerin yüzünü örtüyor bir bir çoğalan korna sesleriyle geri geliyor gün şimdi bir sokağın başında nice yazlardan sonra Şubat 2019 Murathan Mungan

Yonga

Her dalgada yalpalayan, günün suyuna gitmenin tekinsiz salı külüstür nehir köhne kader kâğıt üstünde kalmış yongası onca döktüğü alın terinden yazıp söylemiş de  şimdi hiçbiri görülmeyen her kayıp biraz daha kayıp bir diğerinden 10 Ocak 2017 Murathan Mungan

Yaprağın uzun öyküsü

Dalından kurtulmak isteyen yaprak Sonrası, ağaç hasreti çocukluğum. 24 Kasım 2017 Murathan Mungan

Kapı nasıl açılır

Kapı nasıl açılır bir başkasına nasıl açılır birinin hayatının bir çağında, kapanır nasıl kendini bile tanıyamayacak kadar bir başkası olduğunda insanın sabit sayısıyla çarpılan insan zamanla nasıl çarpılır birikenlerin beklettiğiyle hiç beklenmeyenlerin ortasında yarılır nasıl 1 Ağustos 2019 Murathan Mungan

Açık pencerede pars

Bazıları bir gövdedir pars zıpkın ve fermuar: gençlik imgeleri nice çarpışmadan geçmiş hayal ve hayat dinen gövdede etin zaman dinlemeyen titreşimleri terlik giyen karanlık kör alfabesiyle aradığın kendin ne varsa aile ocağının  söndürmek istediği... adımlarını bulmuş zamanın, içindeki pars hatırda hâlâ gençliğin yaza bakan pencereleri... 4 Şubat 2017 Murathan Mungan

Çapraz öğrenmek

yaşlılığına yetiştiğim şairler kendimin ağzı çiçekli baharında kitaplarıyla konuşmayı öğrenmek onların zamanına yüzdüğüm sularda ömrümün dumanı üstünde yaşlarından şimdiye, toza, tozana hayat hep açık ara yaşamayı öğrenmek havada, karada, suda 26 Ocak, 16 Şubat 2017 Murathan Mungan

Çapa

Sabahın demiriyle kapalı sular sönmesini beklediğin dün yaraları zamanı gelen aşkın çağırdığı rüyalar açık deniz korkular kara parçası yıldızımın sahibi kalbime saldığın çapa birlikte yaşlanmayacağımızı bilmenin yaş farkı Murathan Mungan

Âh!

Her aşkın öldüğünde gittiği yer aynı değil. aynı değil kalbin kaldırdığı hasat, uğradığı zarar Ben çıkamazken yüzüne kan oturmuş akşamlardan dışarı serde bu heves, bu ümit, bu humma aşk adaşım olana kadar bendeki bu kalp imkânı! Biliyorum aynı şafağı sökmüyor gecelerimiz bu aşk benimle benim aramda artık gerisi yas tutan kelimelerin âhı! Murathan Mungan

Öldürdüğümüz Aşklar İçin

                                                             Ziya Yağtu'ya Bir akşam yemeğinde Şerefe! niyetine söylenmiş Fransızca bir sözün yanlış çevirisi: "Öldürdüğümüz aşklar için!" İstemediği kadar çok şeyi birden tanımlayarak Bir zemberek gibi boşalır İçinde yaşanan ham gerçekliğe Birbirimizden kaçırdığımız gözlerimiz Şimdi birbirimizden kaçırdığımız gerçeklerle göz göze Ne çok karanlık nokta ışığa çıkar Ne çok şey birden ölür Kalabalık masaların sessizliğinde, böyle gecelerde, Bir kahkaha, bir söz, bir bakış Bekletilmiş ayrılığa ad koyar "Öldürdüğümüz aşklar için!" kaldırılan kadehlerde eski zehirler bütün gücüyle kendini tazeler sağ kalmak ne mümkün öldüre öldüre Bu söz doğru çevirisinden daha güzel, der biri Aşkın ve şiirin çevirisi olmaz, diyeri geçirir içinden bir diğeri Tıpkı doğrusunun da olmadığ...

Sevgilim

Sevgilim, yetimim benim, aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken kapılar kapalı, dünya buzlu cam uyuşmuş gözlerimin önünde hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan ikimizin yerine dinliyorum sevdiğin şarkıları siyah tişörtünü giyiyorum yatarken gömleklerini, kazaklarını, kokunu senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken gün boyu elimde kahve fincanı kapıyı açmıyorum telefonlara çıkmıyorum başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların Sevgilim, yetimim benim, nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata öldüğünden haberi yok fotoğraflarının Murathan Mungan

El Yazısı

el yazımı istiyorsunuz benden ne yapacaksınız el yazımı, diyorum, ben bile bir şey yapmıyorum artık onu çocukluk hatırası kadar uzak bana elimin altındaki yazı el yazısı çocukluğudur insanın ilk öğrenmelerin izini bütün ömrüne taşır ilkin gözleri öksüzleşir insanın, bakışları zamanla kendinin olan şeylere bile yabancı gözlerle bakmaya başlar tanıdıkları azalır kendi hayatının okuldayken yazım güzeldi, zamanla çirkinleşti, derler, ben de öyle diyorum, biliyorum izi kalır her güzelliğin geçtiği yerlerde. özendim mi güzel yazıyorum bir tek, örneğin yeni başladığım defterlerin ilk satırlarıyla coşup akan satırları arasında el yazım ayak değiştiriyor, hız her şeyi kendine benzetiyor okunaksız oluyor bazen insan kendine bile ne de olsa yıllar geçiyor el yazısını geçiriyor zamana büyüklerimizin altın sorusuydu çocukluğumuzda el yazın güzel mi bakalım? beğenilmek arzusuyla yabancı gözlere uzattığımız defterlerde renkli kalemlerle kenar süsleri yaptığımız sayfalar el yazımı...

Özenle

Özenle sürdürüyorum seni Kendimde Başkalarını severken bile öylece duruyorsun çekip gitsen de Yalnız kalmıyor geride Özenle sürdürdükçe Yabancı gövdelerde bile Özenle sürdürüyorum seni İzini sürer gibi yaşadığının yaşadığım serüvenlerde Önceden bilmediğim bir aşk biçiminde Murathan Mungan

Sahaf'ın Söylediği

İnsanların okudukları kitapların sayfalarına karışıp kayboldukları günler çok geride kaldı.. Kitaplarına uğrayıp kahraman olarak dönenlerin zamanı çoktan geçti. Yazmakta olduğu kitabın içinde karşısına çıkan bir diğer kitabın içine girdikten sonra ve bir daha kendisinden haber alınamayan hayalkârlar da yok artık. Kelimeler âlemi kalmadı artık. Sayfadaki sihir söndü. Hayat ağır, acımasız bir hakikatle boşalmış ruhların uğultusunda ne şiiri ne sözcüğü ne yazıyı ne kitabı duyuyor. Yalnızca uğultu. Tohumu, ağacı yaradılış zamanlarına kadar giden en eski orman aynı vahşetle uğulduyor dünyada sanki. Dükkânı kapatıyoruz bu uğultuda. Birkaç yıla kalmaz hiçbirimizin dükkânı kalmaz hayatta. Hayatta kalma pahasına kaptırdıklarınızın hesabını siz yapın, siz düşünün. Yarın dükkânın mülk sahibine teslim edeceğimiz yalnızca anahtar değil, bir dünyadır efendiler. Kiminizin içinde yaşayıp hiç uğramadığı dünya.. Murathan Mungan

Geçiyordum uğradım

Geçiyordum uğradım boynuz boruların uğultusundaki bulanık zamanlara belki bir gömüde birkaç eski eşyanın ışıltısı vurur şimdiye. merdiven altında unutulmuş bir zaman ya da eski yüzümle karşılaşmak girişteki aynada dinmiş uzaktaki nehrin gürültüsü ağaçlar yer değiştirmiş çekmiş küçülmüş onca hayal oyun ve atlıkarınca sığdırdığım kurak peyzaj Doğduğum ev artık yavrusunu tanımayan bir hayvan gibi bakıyor uzaklara Toz yalnızca toz Zaman geçiyor içimizden adılını mırıldana mırıldana elim çoktan düşmüş kalbimin üzerinden gözlerim yabancı hatırladıklarına üzeri tırnak izleriyle kaplı bakır çanın dağıtacağı hiçbir sis kalmamış oysa ne burada ne hayatımda dibi görünen bir sarnıcın çiğ kuraklığıyla bakıyor gözlerim anlamından çıplak kalmış dünyaya Neden dönüşler loş zamanlara saklanır Neden kimse yola çıktığı gibi dönmez geriye Zaman nerde adılın? Kimbilir kaç yüz kulaç derininde kalmış yüzüm Şimdi ezberini unutmuş kapalı bir ırmak gibi önümde bomboş akan bu aynanın...

gümüşali

adı, Gümüşali tanımazsınız onu saklanmayı bilir, yanınızdan geçip gitmeyi saygılıdır, sessizdir öfkesine saklar kendini bana arkası kuşlu bir cep aynası vermişti bazı baktıklarımda ansızın çıkagelir kaç dağ bildim onun için, kaç memleket ezberimdir el yazılarına girdim çıktım görürüm diye kaç hikayenin içinden selamsız geçtim kayalar, kuşlar, kafiyeler şahidimdir uçurumlarda yitirdim sesimi han rüyaları uykularımı aldı benden gazabı tenha tüfekleri yağladı yıldız yoksulu gecelerim tenimin tülüydü yüzümde saklanan peri, suya düştü ummadığım köprüleri geçerken bir tas suyu Fırat bildim iki yıldız yetti bir gece yapmaya bir tutam ottan çattım içinde kaybolduğum ormanları kuş gömleğimdi uçmak için tutulmak için ateşe attım kendimi dedim, Gümüşali bildin mi beni? uçarı hançerdi belimin kunt kuşağında kor zamanların sularında yıkadım ellerimi günahlarını ödediklerimin kanını dokundurmadım masumluğuma koç ile bıçak arasında durdu adanmış boynum eğdikçe kılda...

Sözler, Yaprak

bazı sözler karanlıkta söylenir, diyorum uykularımın birinde bazı sözler hiçbir zaman, diyorum kendi sesime uyanırken bazı sözler karanlıkta söylenir bazı sözler hiçbir zaman diyorum armaların birinde öyledir, iki yanı ağaçlı yollar, arasından geçip gitmektir şiir ağaçla, yolla, ne tarafa ve hangi zaman imgenin şiddetiyle çoğalır anlam parçalana parçalana geçtiğimiz yollardan onca yaprak düşer birkaç şiir kalır yalnızca o derin ağaçlardan kendi sesimize uyandığımız rüyalarda Murathan Mungan

Bekleme Hattı

I. Neden gücenmiyorum beni sevmeyenlere Benim de bazı şairleri sevmem yıllar aldı. biliyorum, insan bazen yıllar sonra tanır bazı akrabalarını biliyorum, sevmek için yitmemi bekliyor bazıları gözlerini kaçırıyorlar şiirlerimden uzağımda duruyor yakınlıkları Yollarına çıkmam sanıyorlar, bir gün Kendileriyle karşılaşmaya gittikleri bir kavşakta bekliyor yaprağını dökmemiş kelimelerim elinden tutmak için zamanla birbirine benzeyen yalnızlıkları Nasıl herkes hayatında bir büyük gün beklerse, şairler de başkalarının  gününe bağlar ömür düğümlerini boşinan, karaumut, belki, yoksa şairler de şiirler de ölüp giderler II. ne zaman konur saklı vaatlerle içini gülümseyen kitabın adı kitabın adı kitabın adı kitabın Bir ada sebep yapılır bazı büyüler Anlamı tenhada duran yalınlıkta gizlenirken Kitaba adını veren şiir Gün gelir almasını da bilir. III. Opak doku, kapalı çıplaklık gözle görülmez som sanatın yasaları birbirine benzemeyen ketum kurallarla işle...

Gördüm

bir pazar gününe sabah nasıl iner                 göklerden nefesi tıkanmış                              soluk soluğa bir parka kuşlar gibi kimsesiz                 nasıl iner yoksul kanatlarıyla siz hiç ağaçların sarsıla sarsıla                ağladığını gördünüz mü? babanızdan sürgün olduğunuz gün. Murathan Mungan

Aşkın Cep Defteri

· Daha iyi bir insansam, bunu aşka borçluyum… · Aşkınızı herkesle konuşmayın: Ben bu hatayı, hayatım boyunca yaptım. Bazı konular, herkese göre değildir. Hayatın diğer alanlarında kendimize, iyi-kötü bir sınır, bir ölçü getirirken, aşk söz konusu olduğunda, herkesle konuşulabilir bir şey sanırız onu. Oysa aşk da siyaset gibidir, herkesle tartışılmaz. Aşk korkutur. Kendi aşkınızla başkalarının korkularına dokunmayın! Bırakın aşksız yaşasınlar ve bunu hayatın gerçeği sansınlar. · Bazı aşklar, kendi yangınında ölür. Yeterince tutuşmadan, alevine doymadan kül olur. Erken rüzgar, fazla har, ne derseniz deyin artık. Geçip gitmiştir... · Aşkı var ama aşkının ahlakı yok! Aşkın sorunları biter mi? · Bazı durumlarda onu beklerken bildiğin şudur: “Gelirse mutlu olacaksın, gelmezse huzurlu…” · Aşk ölümden daha soğuktur, der ya Fassbinder. Öyle, bazı soğuklar yakıcıdır… · Bir zamanlar yaşadığın aşk, öldükten sonra bile seni yaşatır! · Karşılıksız aşk, sahibine emanet… · Aşk, kalbimin tilkisi, kuyru...

Kim Gölgesinden Kaçabilir ki?

Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini tekrar, tekrar hatırlatmalarıdır. Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir. Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir. Hep ama hep hatırlarız. Ne biçim kaybetmektir bu? Kim gölgesinden kaçabilir ki? Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır. Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu... Durup, durup ardına bakan kadınlar vardır. Geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar. Her şeyi didikleyip duran mazisinin gölgesinden, anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan gözleri ufuk yorgunu kadınlar. Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer, hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun. Zaman ilerledikçe birçok şey, daha zor olmaya baslar. Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar, bir daha iflah olmuyor, geçip gittiğiyl...