Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yakup Yaşa etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KUŞLARIN ÖLÜMÜ

La mort des oiseaux Akşam ocak başında, ormanda bir kuşun  Bir yerlerde öldüğünü düşündüm uzun uzun.  Can sıkıcı, hüzün dolu kış günleri boyunca,  O bomboş, o sahipsiz yuvalar, rüzgârda,  Külrengi gökte savrulup duruyor şimdi.  Kuşlar şu kış günü ne diye ölüyor sanki !  Bereket versin ki menekşeler açtığında,  Güle oynaya koşacağımız nisan çayırlarında  Rastlamayacağız artık o narin iskeletlerine  Kuşlar ölmek için bir yere mi gizleniyor ne? François Coppee Çeviren: Yakup Yaşa 

HABERCİ

Signe Baş eğdim sonbaharın o en büyük müjdecisine Meyveleri seviyor, nefret ediyorum çiçeklerden Pişman oluyorum verdiğim her öpücüğe  Çıplak bir ceviz ağacıyım, rüzgâra içini döken Ebedi Sonbahar, ey düşümdeki mevsim Eski zaman âşıklarının elleridir örten toprağını Bir kadın izliyor beni, gölgem benim, kaderim  Ve bu akşam güvercinlerin son uçuşları Guillaume Apollinaire Çeviren: Yakup Yaşa 

VEDA

L'Adieu Yerden topladım şu çalı demetini  Çekip giden sonbaharı hatırla  Bir daha görmeyeceğiz birbirimizi Havanın kokusu ve çalı demeti  Ve seni beklediğimi unutma Guillaume Apollinaire Çeviren: Yakup Yaşa 

YAĞMUR DAMLASI

La goutte de plule Az önce denize düşen bir  Yağmur damlasını arıyorum.  Acele acele aşağı indiğinde,  Daha parlaktı diğerlerinden.  Çünkü tüm damlalar İçinde,  Biraz sonra, o güzelim tuzlu  Suda, sonsuza dek kaybolup  Gideceğini bir tek o biliyordu.  Denizde aramam bu yüzden,  Kudurmuş dalgalar arasında.  Bir tek benim tanık olduğum  O hoş, o nazik habra, kafamda  Yeniden canlansın istiyorum.  Uğraşmam nafile, biliyorum.  Zira kudreti her şeyi kuşatan,  Ve, ol dediğinde her şeyin  Oluverdiği şu fani dünyada,  Tanrı ermiş mi ki muradına. Jules Supervielle Çeviren: Yakup Yaşa 

AYRILIK

Absence Beni terk ettiğin an,  Gittiğin an değil inan ki. Git, küçüğüm, bırak beni, . Git de bir an önce kurtar kendini !  Yoksa buluşmalarımızın bitmesini  İstemezdim hiçbir zaman.  Daha içimde, daha dışımdasın,  Benimle konuşuyorsun İşte, bak,  Daha meraklı, daha uzaktasın,  Daha cansız, daha acıtansin.  Hep aklımdasın, âşığım sana ! Artık sana ihtiyacım yok;  Şimdiden solmuşsun, bir hayalsin, Bulanık, tereddütlü, vefasızsın, Eriyip gidiyorsun zamanla;  Anlaşılmaz, isyânkar, kuralsızsın, Ve gidiyorsun, sesimi duymuyorsun,  Artık yoksun, bekleyeceğim ama ! Paul Geraldy  Çeviren: Yakup Yaşa 

TEFEKKÜRE DALMA

" Anlaşmak için aynı telden çalmalı; Aşık olmak için ise ayrı dünyalardan olmalı." Paul Géraldy Méditation İnsan öylesine sever önce,  Bir zevk ve merak uğruna,  Belki bir umut görür diye,  Hayran olduğu bakışlarda Ve zamanla seven kalpler,  Sevgi ve muhabbetle dolar  Karışır gözyaşı ve gülüşler  Artık iki yürek birlikte atar Sevda köprülerinden geçip,  Aynı kelimelerle konuşurlar,  Ve tatlı bir alışkanlık edinip,  Her gün her gece yazışırlar. Ve bir gün hep aynı sözcükleri  Kendi kendine sayıklamaya  Başladıysan, Tanrı'm ! Anla ki,  Çoktan boyun eğmişsin Aşka. Paul Geraldy  Çeviren: Yakup Yaşa 

SUSMUŞUZ

Nous nous taisons İki söğüt, yalağın üstünde  Salınır beşik gibi. Susmuşuz.  Hiçbir şey söylemesen de  Biliyorum, bu son gecemiz. Hoşça kalın, solan yapraklar,  Gökteki Ay, dekorlar anlamsız !  Kumrular, alacakaranlıklar;  Hoşça kal son noktadaki yıldız ! Senin yüzünde acı bir gülücük,  Benim yüreğimde ise tütsü tütsü  Uzaklardaki ıssız, boynu bükük  Bahçelerin o tatlı şimşir kokusu. 1922 Tristan Dereme Çeviren: Yakup Yaşa 

Maurice Careme: OYUN OYNADIĞIM BİR YERİN YAKININA GÖMÜLMEK İSTİYORUM AMA MEZARLIĞA DEĞİL

Mozolesinde şairin şu mısraları yer alır:  Ecel gelip elim kolum bağlayınca, Ruhum çıkıp dağlarına erişince,  Çayırda uyuyakalan bir çocuk gibi ben de  Ebediyen dinlenebilecek miyim koca bağrında ! Maurice Careme "Wavre'de - oyun oynadığım bir yerin yakınına veya belediye meclisinin benim için ayırmak istediği başka bir yere - gömülmek istiyorum ama mezarlığa değil.  Puissé-je, quand la mort me croisera les mains Tandis que mon esprit rejoindra tes collines Reposer à jamais sur ta large poitrine Comme un enfant qui dort, oublié dans le foin. Mezar taşıma da bu mısraların yazılmasını isterim." MAURICE CARÊME

HEYECAN

Sensation Mavi bir yaz akşamı, buğdayların  İçinden geçip çimenlere, otlara  Basarak, yele verip saçlarımı, dalgın,  Merhaba diyeceğim Patikalara ! Ne bir laf edecek ne düşüneceğim,  Ve sonsuz bir aşk dolduracak içimi;  Göçebeler gibi, uzaklara gideceğim,  Mutlu, bir kadınla birlikteymiş gibi. Mart 1870  Jacgues Prevert Çeviren: Yakup Yaşa 

KİTABE-İ SENG-İ MEZAR

Épitaphe Mezarlığa uzanan kenar mahalleden,  Bin bir hayal içinde her geçtiğimde,  Tahta haçlarla, künyelerini bekleyen  Çok sayıda taş mezar ilişirdi gözüme. Uçup gittin yavrucuğum, ve karanlık  Ördü ağını umudu tükenen ruhuma.  Ah, adın kalbimden hiç çıkmayacak,  Bir mezar taşına kazınmışçasına. 1877 François Coppee Çeviren: Yakup Yaşa 

GÖL VE SÖĞÜT

Le lac et le saule Yalnızlık şu derin gölün  En tatlı, en sadık misafiri :  Ne o güzel söğüdü ne kendisini Bir an olsun terk etmiyor hüzün. Karışır hüzünleri birbirine,  Durgun ya da canlı anlarında,  Soğuk havalarda, yağmurda,  Güneşte, rüzgârın pençesinde. Nerede bir eğlence görseler,  Birlikte hemen koşar giderler.  Kuşların keyfi yerinde ağaçta, Göl sürekli ağaca, rengarenk  Balıklarıyla; ağaç ise konuk  Kuşlarıyla hava atıyor ona! Maurice Rollinat Çeviren: Yakup Yaşa 

KİTABE-İ SENG-İ MEZAR

L'épitaphe Bir gün fâni dünyadan göçüp  Gidersem, tabutumu örtüp  Şöyle yazın mezar taşıma  "Burda, bahtsızların piri yatıyor,  Şu kara yerde ne güzel uyuyor  Şimdi, oysa ne acılar çekmişti,  Hayattayken ölmekti tek isteği;  Gece gündüz daima sürükledi  Peşinden o gün görmemiş deli,  Kadersiz yüreğini, kırık kalbini.  Ne hüzün dolu, ne zor günlerdi,  O ne kâbustu, o ne beter zulüm.  Yaşasın Ölüm! Yaşasın Ölüm !" Maurice Rollinat Çeviren: Yakup Yaşa 

ŞİİR SANATI

Art poétique               Charles Morice'e Musiki, her şeyden önce musiki,  Bunun için Tekli Mısradan şaşma,  Daha basit olur, sanki erir havada,  Bırak ağdalı, alengirli söyleyişi. Kelimelerini seçerken de yanılgı Hakkın olsun, müsterih olasın.  En güzeli dumanlı olandır şarkının,  Hem Açık seçik hem Kapalı. Tül ardındaki güzel gözler gibi Olmalı. Gün işığı titremeli şiirinde, Güpegündüz ılık sonbahar göklerinde,  Ak yıldızların büründüğü mavi ! Zira Ayrıntının peşindeyiz hâlâ,  Sadece ayrıntı, Renge ne gerek! Ah ! Ayrıntı baş göz eder bir tek  Rüyayı düşle, kavalı boruyla ! O öldüren Nükteyi bırak ! Mavinin gözlerinden yaş getiren  O berbat Fikir ve pis Gülüşten  Uzak dur, alayı çürük sarımsak ! Şu Belagatin tutup boynunu kırsan ! Ne iyilik yaparsın, el atmışken,  Azıcık da şu Kafiyeye dur desen,  Zapt edilir mi, önünü almazsan ? Kim icat etmiş şu illet Kafiyeyi ! Hangi sağır velet ya da ha...

SON UMUT

Bir ağaç var mezarlıkta,  Uzayıp gider gönlünce,  Dikilmemiş yasa, kedere,  Sallanır küçük bir kaya boyunca. Bu ağaca, hem yaz hem kış  Gelip konar bir kuş,  Acıklı şarkısını söyler durur.  O ağaç ve o kuş ikimiziz: Sen hatıra, ben ise yokluk,  Zaman geri gitse de, yazık,  Yine başımı dizlerine koysam ! Ah, yaşamak mı! Güzelim, ne çare, Düştü canıma soğuk ölüm... Söyle bari kalbinde miyim? Paul Verlaine Çeviren: Yakup Yaşa 

YEMEK ODASI

La salle à manger Bir dolap, rengi benzi solmuş,  Büyük halalarımın sesini duymuş,  Büyük babama kulak kesilmiş,  Babamın konuşmasını dinlemiş,  Dolap pek de sadık o anılara;  Güya hep susuyormuş, kim demiş,  Ben onunla konuşuyorum ya ! Duvarda bir ahşap saat, guguklu,  Çoktandır çıkmıyor sesi soluğu;  Ona soracak değilim ya sebebini,  Çalışmıyor işte, kırılmış belli ki;  Eskiden çıkardığı sesi duysanız,  Ölüler aramıza döndü sanırdınız ! Bir de yiyecek dolabı, epey eski,  Mum kokuyor, içinde reçel, et ve  Ekmek, bal armutlardan bir de;  Evde ne var ne yok, ikram etmeyi  Seven eli açık bir hizmetçi sanki. Nice bay bayan geldi evime ve hiçbiri  Şu küçük canlara inanıp güvenmedi.  Ve bir misafir içeri girerken beni yalnız  Sanıp: "Bay Jammes, nasılsınız ?"  Diye sorunca, bir gülme tutuyor beni. 1898 Francis Jammes Çeviren: Yakup Yaşa 

ÖYLE GÜZELSİN Kİ!

Que tu es belle ! Ne tatlısın! Eğilip kalkman ne güzel ! Güzel kız, servi boylu sarışın, hadi gel ! Menekşeleri örten şebnem gibi berrak ! Usulca dokunsan tenime, çırıl çıplak Acı çekiyorum. Öyle hoş öyle tatlısın ! Ah, o bembeyaz, o güzelim kalçaların  Kimin nasibi? Yazık, düşüp bayılmasın! Uçurumlarda açan yabani menekşe gibisin Alev saçan kızıl kan çiçeğisin Tere kokulu dereler gibi çağlıyorsun Sana bakmaya cesaret edemiyorum Ah, seni görünce, inan yolumu değiştiriyorum ! 1948 Francis Jammes Çeviren: Yakup Yaşa 

DOST ORMAN

Le Bois amical Güzel hayaller kurduk seninle,  Uzayıp giden yollarda.  El ele, sessizce... yan yana,  O gizemli çiçekler içinde; Baş başa yürüyorduk  Çayır çimen gecede, nişanlılar gibi,  Divane dostu Ay'ı, o masallardaki  Meyveyi aramızda paylaşıyorduk. Ve sonra, serip altımıza yosunları,  Öldük bir başımıza, çok uzakta, o mırıltılı  Dost ormanın serin gölgesinde. Ve ona nurlu gökte rastladım  Yeniden sarıldık yaşlı gözlerle,  Ah sevgili yalnızlık yoldaşım ! Paul Valery Çeviren: Yakup Yaşa 

GÖZYAŞLARI

Larmes Bir damla gözyaşı, işte bir tane daha,  Yaralı yüreğimden birer birer  Süzülüp geliyorsunuz âdeta  Tatlı yaşlar, ey gözde açan çiçekler! Pek de haşinsiniz, pek aceleci,  Ve geliyor işte ardınızdan  Bütün anılarım bir sel gibi,  Gümbür gümbür homurdanan. Uzaklardan duyuluyor sesleri,  Anılarım yola düşmüş geliyor,  Ve itiverince biri diğerini,  Düşüp damla damla yüreğimi yakıyor. Siz de akın birikmiş gözyaşlarım,  Gözlerimi bile kırpmam, korkmayın ! Son acılarım, sahte mutluluklanım,  Ve ölümler, hadi akın, durmayın! Şu sevecen hayalperestin  Sizden gayrı kimi kaldı,  Şu harap bedeni siz de terk edin,  Geç kaldınız hüzün çığırtkanları Ey dar günde yanımda olanlarım,  Ey biricik coşku ve sevinçlerim,  Düşmüş ardınıza, ah güzel yaşlarım,  Akıp geliyor işte, bütün mazim. Andre Rivoire Çeviren: Yakup Yaşa 

TANRI'NIN HÜZNÜ

Tristesse de Dieu Endişe duyunca hayatın buruk mutluluğundan, Cennet kapısında şaşakalan Âdem ile Hava'yı, Boynu bükük ve hüzünlü görünce, dergâhından Kovmadan önce onları, hüzünlendi birazcık Tanrı. Ve yazıp yüce katından kaderlerine, Boş bir umut ve o dayanılmaz acıyı, Onlar için bir de, şu sessiz sedasız gökyüzüne Çoban Yıldızı'nın o acı tebessümünü çıkardı Joachim Gasquet Çeviren: Yakup Yaşa 

ELVEDA

Adieu Dizinin dibinde kaybedip kendimi,  Çıplak kollarına yasladım başımı,  Ey bana karanlık gecelerin acısını Tathran, elveda, şimdi ayrılık vakti ! Ah, benzim atardı adını anınca ! Artık ne hevesim kaldı ne korkum;  Bir daha yaslanmak istemiyorum,  Cehennem azabı o zalim bağrına Kumsalin tatlı yeli akıyor içime,  Ben çok mutluyum senden uzak ! Ve o hüzün kokulu saçların, artık  Gölge yapmayacak hayallerime  1803 Villers de L'lsle-Adam Çeviren: Yakup Yaşa