Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Faris Kuseyri etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hayal

Bana elini ver. Bu şiir hırsının ötesinde bir yer aç bana hem seni götüreyim hem de izleyeyim seni. Bırak dokunaklı sözcükler ve aşkı yitirme sevdası başkalarına kalsın. Sadece Bana elini ver. Maya Angelou Çeviren: Faris Kuseyri

Temas I

Kadın bir aşk öpücüğü diledi adamdan ve sarmaş dolaş geceler. Birbirlerine bağlandılar ağaçların arasında tam da kıyıcığında suların. Yüzü delik deşik ay, hatırlattı kadına, asırlar geçmiş sanki aradan Yunanistan'ı, Parthenon'u ve Kleopatra'nın saltanat kayığını anlatmıştı adam. Ayağını okyanusun tuzlu sularına soktu kadın, dizlerine kadar. Adam Alexander Pope'dan, Bernard Shaw'dan ve Çavdar Tarlasında Çocuklar 'dan bahsetti. Sandaletleri suya kapıldı kadının, ellerini kuruladı, ıslak alnını sildi sonra. Odasına doğru yürüdü ardından, Gözlerindeki yaşı sildi Sakınmadan söyledi annesine: "Şunu öğrendim bütün anlattıklarından. Bir başkasını seviyormuş Benim sevdiğim adam." Maya Angelou Çeviren: Faris Kuseyri

Güvensizlik Duygusu

Hakikatı çıkarıp alamadım yalanın içinden    ya da anlayamadım düşlerim gerçek mi, Yalnız biri yanıltmadı beni tahminlerimden    bu koca dünyada, o da seninle ilgili. Yüzünün çizgilerine tek tek dokunmuştum,    tanımıştım aşkı, hazırdım bedeline. Büyüleyen sözlerle darmadağın olmuştum    aklım benim, çoktan yitmişti bile. Maya Angelou Çeviren: Faris Kuseyri

Döndüler Evlerine

Evlerine döndüler ve karılarına,    bir defa bile hayatlarında,    tanımadıklarını söylediler benim gibisini, Ama... Döndüler evlerine. Evin ne kadar da temiz dediler bana,    hiçbir sözüm kimseyi incitmezmiş hatta,    havam da gizemliydi belli ki, Ama... Döndüler evlerine. Bütün erkekler beni övüp dururlardı,    ne de güzel gülüşüm, aklım, kalçalarım vardı,    yine de bir gece geçirdiler benimle, belki üç, belki iki Ama... Maya Angelou Çeviren: Faris Kuseyri

Geldiğinde Bana Sen

   Geldiğinde bana sen, davetsiz, ansızın Çağırıyorsun beni    Hatıraların beklediği Evvel zaman odalarına.    Bir çocuğu avutur gibi, Tavan araları bana sunduğun,    Günlerin bir avuç tortusu, Öteberisi kaçamak öpüşlerin,    Ödünç aşkların pılı pırtısı, Ve sandıkları gizli sözlerin,      AĞLIYORUM Maya Angelou Çeviren: Faris Kuseyri

kün

kalu belada duydum sesini ben o gündür seni ararım o gündür seni ararım ayaklanmaların ilk kargışlarında bir eskimiş saat bekler çıkmaz sokaklarda, ıssız bulvarlarda sana ne söyleyeyim karakara odalarda içim buruk bile değil bilmem uyuyakalır mısın yaz akşamları tahta iskemleler toplanırken bilmem, istemem bilmeyi ellerinin yumuşaklığını aklının mavi rengini kan oturmuş uzuvlarım var gözlerim var görülmedik sen bilmezsin kırık kalmış selamlarım, pazar yıkanmalarım, yapılmamış ödevlerim kaçıp uzak koyakların yaprak kokularını bulsam da hep aynı yerdeyim ölü bir dostun son bakışına mı benziyorsun, acı gibi değil, değil matem gibi dönüp dönüp seni buluyorum sanki hep senden korktum hep sevdim seni sanki sözlerin altın varaklı kitaplarda çoğaldı açık yeşil torbalarda saklandı sanki kün dedin bu sokaklar o yüzden boş bu oda ondan dağınık sinsi kâbuslar tutarken elimden bilmecesini cevaplardım istiharelerin ah ben ne çok severdim yağ kutularından fışkıran fesleğenleri açıl d...

Kül

yakın mı uzak mı o yaralı yüz o saydam bakış o kapalı kapılar yeni mi dersiniz erguvanın bu hırçın rengi dönenip duran bu harmaniler neden kara ve yakaları kirli her şey yerli yerinde mi ey mağrur zaman için için akan bir ırmakta gizlenen tabutum söz dinleyen ellerim gürültüyle devrilen günün altında verilmiş sözler saklı sevinçleri derdest eden bin yıldır beklenip de verilmemiş sözler düş neye yarar hatırayı unutturmaktan başka uykuma közlenmiş ateşiyle bedenler biçiyor atlas yükünden yük beğeniyor sırtıma o ihtilal şarkısı her gece evreni yıkıp da yeniden kuran kim siz misiniz harflere tılsımlar bağışlayan lanetlenmiş şiirleri kulağıma fısıldayan siz misiniz ey alıştım her sözüne babil’de adımı unuttuğumdan beri şaşırt beni, ak göğüslerini göster yazık ki ellerimi de aldı düşlerim ellerim tedirgin birer balıkçıldı benim bir kavafın oğlu olsaydım bırakıp giderdim ardımda bütün şehirleri eskiyen ayakkaplarıma aldırmadan hem de ama buradayım işte, bu kum gib...

kan

“unutulmuş bir ihtilal bildirisinin arkasına yazılmıştır” devrildi mevsimin ak sancağı karardı her yer örtüldü pencereler baharla mı aldatacaklar beni kuşlarla mı kitaplarla mı kapattığım kapılar aldanmışlığımdır benim kıvıldayan akkurtlar benim özkardeşlerim toprak çürüdükten sonra nefret neye yarar ne yana gidilir harita alkanlar içindeyken güz bile değil yaprağın sararması tırnağın uzaması ölüm bile değil kıyamı bildim ve gördüm kıblelerin ihanetini nasıl da koşuşurduk uğruna gökçekimlerinin genç ölüler tutardı ihtilallerin güncesini bir kan bilirdi bir ben bilirdim işleyen rotatiflerin kıymetini geldi ki sonu gelmez sandığımız tuttuk dinledik tevekkül hain dostumuzdu ey kardaşlar ey yaranlar imdi sözüm vardır size unutun adlarınızı onlar size titreyen nabızlardan başka ne verdiler değil mi ki her yer günlük güneşlikti değil mi ki kırılmıştı kabuklar sıkılı yumruklarla umut terennüm edilirdi merhaba mı diyelim şimdi elveda mı siz yarası soğum...