Ana içeriğe atla

Kayıtlar

altı çizili satırlar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe.

           "Bugün altında yattığı toprağı işlerdi bir zamanlar." Babam bahçıvandı. Şimdi bir bahçe. * Sayısız seyahatle dolu olağanüstü yoğunlukta bir yıldı. Bir süreliğine buraya gel, biraz dinlenirsin … O sırada dikkat etmemiştim. Oraya seyrek gittiğimiz için, kendimize mola vermediğimiz için sürekli homurdanıp dururdu. Şimdi bu kelimelerde başka şeyler okuyorum. Bir süreliğine gel, dediğini duyuyorum, yanımda kal, bende artık iş yok, kışı atlatabilir miyim bilmiyorum. * Bahçe onun öteki muhtemel yaşamıydı, onun sesiydi, susup içine attığı her şeydi. Onun aracılığıyla konuşuyordu ve kelimeleri elmalar, kirazlar, iri kırmızı domateslerdi. Oraya vardığımda yaptığı ilk şey, bana bahçeyi dolaştırıp göstermek olurdu. Bahçe her seferinde farklıydı. * Ölümden söz ederken aslında neden söz ederiz? Aramızdan ayrılan kişiden mi, yoksa kendimizden mi? Yoksa yokluğun kendisinden mi? O denli yok ki, her boşluğu yokluğuyla dolduruyor. Onun bugüne kadarki var...

ALTI ÇİZİLEN KİTABA DÜŞÜLEN NOTLAR

Dervişin Teselli Koleksiyonu 2 / Klasik Metinlerle İyileşme

Mevlana’da beni diriltecek satırlar, beni düştüğüm kuyudan çıkaracak yaklaşımlar var olduğu gibi, Arabi’nin Füsus’unda da bunlar mevcuttur. Ama bu demek değildir ki Sokrates’te, Platon’da, Hegel’de, Kant’ta, Spinoza’da böyle yaklaşımlar yoktur. Hayır, elbette var, hem de çok etkili olarak vardırlar. Mürekkeplerini damarlarından akan kan gibi yürekten kullanmış olanlara ne demeli? Dostoyevski’de, Cibran’da, Rilke’de, Tanpınar’da, Geothe’de kararmış ruh halimizi aydınlatacak öyle bölümler vardır ki, oralara geldiğimizde kendimizi bir evliyanın divanının satırları arasındaymış gibi hissederiz. Bir acısı olan her insanın, ki herkesin mutlaka bir acısı vardır, tasavvufun ve felsefenin derinliklerinden uzanan bu ellere ihtiyaç duyacağı muhakkaktır. Keder evrenseldir. Filozofların tesellilerinin evliyaların tesellileri kadar etkili olduklarını gördüm. Seneca’nın söyledikleri, Muhyiddin Arabi’nin keder konusunda söylediklerinden eksik kalır bir yanı yok. Kant ve Hegel neredeyse Mevlana kadar u...

ile

Bir tür ‘hesap’ çıkarmağa çalışacağım. Ama bir ‘bilanço’ olmayacak bu; sonuna ‘çizgi’ çekemeyeceğim, biliyorum. Bu ‘hesap’ sonucu bir ‘fatura’ çıkarmağa da niyetim yok -aslında, istesem bütün ‘maliyet’i kendi ‘hane’me yazabilirdim (kendimi suçlu bulmak, benim için olağan bir tutum -suçlamak kadar, en azından); ama, zaten ‘bedel’i ödediğime -ve ödeyeceğime- göre, buna da gerek yok. *** İşin zorluğu burada hep : başka türden bir bilinçlilik gerektiriyor bizim ilişkimiz : hazır kalıplar, alışılmış düşünme ve davranma biçimleri hiç işimize yaramadıkları gibi, ket de vuruyorlar ilişkimize. Her an, hep yeniden kurmamız gereken bir bilinç temeli üzerinde yürüyebilir ilişkimiz ancak. Bu aynı zamanda özgür bir temel : çünkü 'karar'ımız, 'isteğ'imiz, 'inanc'ımız hep bilinçli olarak ayakta tuttuğumuz şeyler olacağından; 'doğal' duygulara ve tutkulara dayanmadıklarından, onları her an kırıp atmak elimizde olacak. Her an, 'artık istememeğe karar veriyorum', ...

DOKSAN DOKUZ YIL YAŞADIM, BOŞ OĞLUM BOŞ

Yaşam Çağlarının Farklılığı Üzerine   Arthur Schopenhauer Voltaire son derece güzel bir anlatımla şöyle demişti: Yaşının ruhuna sahip olmayan Yaşının tüm sıkıntılarını yaşar. Bu yüzden, bu mutluluk öğretisi incelememizin sonunda, yaşadığımız yılların bizde yarattığı değişikliklere bir bakış atmak uygun olacaktır. Tüm yaşamımız boyunca sadece şimdiki zamanın farkında oluruz, asla daha fazlasının değil. Şimdiki zamanın özelliği ise, başlangıçta önümüzde uzun bir gelecek, ama sonlara doğru ise ardımızda uzun bir geçmiş görmemizdir; bundan dolayı, mizacımız –ama bununla birlikte karakterimiz değil– bildik bazı değişiklikler geçirir, böylelikle her defasında şimdiki zamanın bir başka rengi ortaya çıkar. Başyapıtımın 2. cildinde, 31. bölümün 394. sayfasında (3. baskıda s. 449 vd.), çocukluğumuzda neden istekli değil de daha çok meraklı davrandığımızı ele almıştım. Yaşamımızın ilk çeyreğinin mutluluk içinde geçişi tam da bu nedene dayanır, bu yüzden, bu dönem daha sonra yitik bir cen...