Ana içeriğe atla

Kayıtlar

kemal sayar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Annelik Sanatı

Bir kadını al, onu yont yont anne olsun Her kadın acıma anıtı bir anne olsun   Sezai Karakoç Annelerimizi düşündüğümüzde ilk olarak hangi yüz ifadesiyle, uzuvları hangi düzende kıvrılmış, bedeni nasıl bir ifadeye bürünmüş, hangi ışığın yahut gölgenin altında bize bakarlar? Bize bakarlar mı? Yaşasa da bizi ardında bırakmış da olsa, annemize dair bu imge, bu yontu bir değişim geçirir mi? Sezai Karakoç “ Bir kadını al onu yont yont anne olsun/ Her kadın acıma anıtı bir anne olsun” diyordu bir şiirinde, bir anneyi yontsanız da hep tek bir anda ve ışığın altında donup kalmış tek bir kadını görürüz. Annelerimize derin bir bağla raptolunmuşuzdur. Pek az duygu annelerimiz için hissetiklerimiz kadar derindir. Her insan annesinin, babasının sevgisini ister ama ana sevgisi adeta bizi hayata bağlayan, bu dünyadaki varlığımızı teyid eden en temel besindir. Annenin fiziksel varlığı değildir önemli olan, onun ruhen de orada ve mevcut bulunmasıdır. Mesele onun varlığından dalga dalga yayılan neşe...

İnşirah

“Hiç doğmamış olmayı dilerdim”. Bu cümle terapi odasının orta yerine mıhlanıyor, doktoru hareketsiz, hastayı geleceksiz bırakarak havada asılı kalıyor. Mazinin derin dehlizlerinden yolunu bulmuş bir uğultu, yaşayan her şeyi donduruyor. O, orada kaldığı sürece kımıldayacak bir boşluk bırakmıyor bize, nereye kıpraşsak orada bir heyula gibi yolumuzu kesiyor. Kimi insanlar hayat boyu bir yük taşıyorlar sırtlarında, onu yitirmeye kıyamıyor, denklerini çözüp yeniden bağlayarak bir ömrü tüketiyorlar. “Yorgunum o halde varım, bir yüküm var o halde varım”. Nicedir buraya geliyor, ama galiba bir tavsiye almaktan çok kendi sesinin bu odada nasıl yankılandığını duymak istiyor. Beni kendi acısına tanık tutmak için karşımda oturuyor ve ne konuşursak konuşalım, başladığımız yere geri dönüyoruz. Kısa süreliğine içine alıyor sesimi, ne ki mazinin feryatları kısa sürede bu sesi de boğuyor ve ona yaşadığı her şeyin, kocaman bir mağlubiyete dönüştüğünü haykırıyor. Onca acının yüküyle kamburlaşmış bir b...

İhtimam- dikkat- zaman eksikliğinden, sevgi ve ilgi eksikliğinden sık sık birilerini parça parça öldürüyorlar

"Sözün, burçları yıkıp çeperleri aştığı yerdir şiirsel anlatım. Bu yüzden sözü şairane değil ama şiir halinde söylemek gerek" Şiir yazan bir ruh hekimi  Prof. Dr.  Kemal Sayar,  bir televizyon programında şöyle diyordu: " Kâinatta hiçbir söz boşluğa gitmez. Mutlaka yankılanacağı bir kalp bulur, oraya yerleşir ." Kemal Sayar ile şiir ve edebiyat halesi içinde insandan, dünyadan ve düzenden sözler ettik. Bu söyleşide hiçbir söz boşa gitmesin, kalbinize yerleşsin. -   Her söyleşide böyle biraz heyecanlanırım ama ilk kez şiir yazan bir ruh hekimiyle söyleşiyor olmaktan ayaklarım yere değmiyor. B u yüzden bu söyleşi bir nevi de terapi . Şiiri çok seven biri olarak şiirin sadece bir kelime olarak bile bana iyi geldiğini söyleyebilirim. Sizin şairliğiniz hekimliğinizden de eski. Peki, ruhun doğrudan temasa geçtiği bir tür olarak şiiri siz nasıl ifade edersiniz? Bir terapi, bir iç döküm ya da sadece bir sanat dalı mı yoksa insanın kendi kendine konuşabildiği bir yüzleş...