Bu nasıl bir çalıştır neyzen Allah aşkına? Yeryüzünün bütün denizlerini üzerime yürütüp, bütün dağlarını üstüme mi yıkacaksın hiç acımadan bu gece? Hangi acının metruk akşamlarını doldurdun yüreğinin yeminli düşlerine? Kördüğüm bir zaman kan mı damlattı iniltiyle yıkanmış siyah saçlarının dalgalarına? Ben sana “sus” demem, yüzyıllarca üfle, cehennemler gibi ateş hücum etsin üşüyen sırrıma ki, alev alev yansın kutuptan kulelerim güneşlerinin yelelerinde “hu.” Biliyorum neyzen, ne tarafa dönersen dön aşka çarparsın şimdi. O çıkar karşına gözlerini yumunca. Onun sabahına uyanırsın sen uyuyunca. Çek kamıştan elini canım acıyor, parmakların perdelere değil kalbime dokunuyor be neyzen. Ne o, aşka beni mi anlatıyorsun yoksa iniltilerinle? Beni kıskanır aşk, söyleme çok büyüdüğümü, ihanetin en büyüğünü benim soluduğumu anlatma ona. Zeytin gülüşlü kanatsız kuşların lanetine hapseder sevgiliyi, kıyamam. Ey sesi gül kokan neyzen, bitmedi mi söyleyeceklerin? Bu kadar derin solu...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"