Çıkan iner, kalkan düşer, her yükselişin var bir sonu Niçin bunca gurur maldan, mülkten, adtan sandan insanoğlu. Oluşta ne var ki olduğu gibi dursun, hiç değişmesin. Sen de gök gibisin, bir gün masmavi güneşlik, bir gün bulutlu. Bu dünya kime kalmış, yaramış ki kalsın yarasın sana da. Yok hiçbir çizgisinde bu yeryüzünün ölmezlik rengi ve ölmezlik kokusu Zaman değişmek bilmez kesin ölçülü ve hükümlüdür: Geri döner, paralar sahibinin zırhını, kılıçlar ve kargılar iIeri doğru işlemez oldu mu. Zaman bu, ona ne kılınç kını dayanır, ne meşhur kaleleri sultanların. Kınlar eskir, kaleler çürür, o kaleler dünyanın en sarp yurdu Gımdan olsa da; Gımdan, şahin bakışlı ve kartal duruşlu. Nerede, de bana, o taçlı hükümdarları Yemen'in? De bana, onların taçlar içinde bile taç olan taçları ne oldu? Şeddad'ın cennet diyerek kurduğu saraylar ülkesi İrem, Sâsaniler'in ebedî sanılan devleti ne oldu? Altınları yığdı yığdı da bir dağ yaptı Kârun, hani o dağ? Hani Âd, hani ...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"