her akşamın bir kasabası vardır arnavut kaldırımlı sokakları tahta sandalyeli sinemaları kış geceleri masal anlatıp mısır patlattığımız iki odalı toprak evimizde hiç rakı içmedim Abdullah Yüce'den efkârlı bir şarkı dinleyip aşkları erteleyip durdum küskün bir çiçektim bin uçurtma yaptım başkaları için ama benim bir uçurtmam olmadı sanki asırlar var aramızda bazen de dün gibi çocukluğum bilmiyordum sözcüklerin düzenini şimdi yıkılan kentlerin ardından mutsuzluğun farkına varmak ta bir mutluluktur diyorum yalnızlığa tutkun dev ozanlar ya da çocuk adamlar gibi Ben akşamım Gurbet benimle anılır O kenti bir kadın gibi severim ey kitaplar kurşunlar arasındaki gençliğim sanki aynaya yansıyan her tren bu kenti terketmiş sanki her sevdalı hançerlenmiştir telaşını kederini anımsarım işçi babamın bir dipçik gibi yüreğime saplanan acıyı gece vardiyalarında Ben akşamım Gurbet benimle anılır Belki bir akşam bu kente bir tren gelir Belki de yüreğimdeki hicranı alır gider. Hüseyin Avni Cinozoğlu ...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"