Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Peyami Safa etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ayastefanos Ufuklarında...

-Bir Hatıraya- -Genç adam... Ne için gamlısın sen yine? Elemli gölgeler sinmiş hep çehrene... Bir uzak hayali yaşıyor gibisin, Hasta bir hicranla titriyor bak sesin. Ne için, ya ruhun ağlıyor derinden... Yıldızlı geceler mi dolar oraya, Yoksa nazlı ayın gümüşlü kalbinden, Sihirli nağmeler... mi akar ruhuna. Bu kalbin melâli nedir söyle gel! Ölmesin, ruhunda süslenen o emel Samimi kalplere söylenen kederler, Bulutlara eştir: sönerler, giderler. Anladım!... Söyleme: Ne gece, ne yıldız, Yaşıyor orada şafaklı bir genç kız. -Çok güzel buldunuz... Lazım mı gizlemek, Ruhumun kanayan acılarını, Geliniz, kâbilse onları dinlemek... O bîkes o acı hıçkırıklarını. Tatlı bir serinlik, bir nesîm-i seher, Bir sabah rüzgârı esiyor ruhuma, Doğuyor orada karanlık bir keder, Sönmüş bir hatıra, hicranlı lerzeler: Eflâtun renkli bir semanın altında Bir akşam gurubda, benimle gezmişti. "Bir çiçek ne kadar yaşıyor?" sordum ben, Titreyen bir sesle: "Gâyet az...

Sen... dedi, iki gözüm Neriman, sen fokstrot oynamak istiyorsun ve iyi bir kavalye. Onu da bulmuşsun.

   İkisine de mazi hâkimdi. Hep geçen günleri düşünerek yürüyorlardı. Bir kibrit alevinin muvakkat ışığında görünüp kaybolan eşya gibi, birçok hatıralar parlayıp sönüyordu. Şinasi bu hatıralara dalarken her vagonunun penceresinde bildik bir baş gülümseyen şimendifer katarının hızla geçmesi karşısındaki hissi duyuyordu: Bu bildikler, çoğu aziz dostlar ve hep aziz dostlar, mendil sallayarak uzaklaşıyorlardı ve bir daha dönmemek üzere uzaklaşıyorlardı.    Mercan tarafına doğru yürüdüler. Şinasi birdenbire durdu:    - Peki... dedi, bir şey soracağım.    Neriman bu teklifi ümit ile karşıladı. Sorulacak sualin her şeyi tamir edecek bir cevap yolu açacağından âdeta emindi. Mes'ut günlerindeki tebessümü hatırlamaya ve taklit etmeye çalışarak:    - Sor! dedi.    Şinasi, aklına gelen sayısız birçok suallerin hücumu altında boğulmaktan kurtulmaya çalışır gibi durdu, düşündü, seçti ve sordu:    - Niçin, sen artık dünkü se...

Aşk bir mücadele değil âhenktir

Gerçek aşk sevgilinin bütün kusurlarını görür ve sever.. Aşk inanmanın şiiridir. Aşk şüphe etmez. Aşk kıskanmaz. Aşk iğrenmez. Aşk çirkin bulmaz. Aşk küçümsemez. Aşk bencilliğin, kendini sevgiliden daha üstün görmenin, buhranın ve kötümserliğin tam zıddıdır. Aşk istemez, yalnız verir. Aşk bir mücadele değil âhenktir.. Aşk bunun için ilâhidir.. Gerçek aşkın bir tek değişmez vasfı vardır: tükenmezlik.. Aşk engellere ve hücuma uğradıkça kuvvetlenen ihtirastır. Rakipsizdir, yenilmez.. Aşk kendi saadetini bir başkasınınkine feda etmektir.. Mârifet bize yâr olmayan sevgiliyi kalbimizin içinde öldürmek! İşte en haklı, en mâsum, en kudretli ve en muhteşem cinayet. Aşkın tam bir tarifi yapılamaz. Şiir de böyledir. Yapılmış ve yapılacak tariflerden her biri, denizden alınmış bir kova suya benzer. Hiç şüphesiz bu, deniz suyudur, fakat deniz değildir. Aşkı denize, tarifi de kovaya benzetirseniz elde edilen şey, aşkın bir halini izahtan ibaret kalır. Enginsiz, kıyısız, renksiz, dalgasız, derinliksi...

uzanacağım ve ağlayacağım

Felâketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur: Çocuklarının felâketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarım çocuklarına fazlasiyle iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür. Birbirine ufunetli adaleler gibi geçmiş, yaslanmış tahta evler. Her yağmurda, her küçük fırtınada sancılanan ve biraz daha eğrilip büğrülen bu evlerin önünden her geçişimde, çoğunun ayrı ayrı maceralarını takip ederdim. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmıştır, kiminin şahnişini biraz daha yumrulmuştur, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir; ve hepsi hastadır, onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum; ve hepsi iki üç senede bir ameliyat olmadıkça yaşayamazlar, onları çok seviyorum; ve hepsi, rüzgârdan sancılandıkça ne kadar inilderler ve içlerinde ne aziz şeyler saklarlar, onları çok... çok seviyorum. Eşiklerind...