Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Adonis etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Maddenin Haritalarında İşleyen Şehvet

I Böyle oldu -     Bıçaklar yağıyor gökten     Beden öne doğru koşuyor, ruh sürükleniyor ardından. Böyle oldu -     Kafatasının içinde işleyen demircilerin çekiçleri /          Bir dilsizlik ve türlerin yok oluşu, -          Yazmak ideolojik bir asit          Kitaplar ise ıhlamurgiller. II Nerede saklayacağım henüz ölmemiş bayramlarımı? Nasıl özgürleştireyim dilin kafeslerinde     feryat eden kanatlarımı? Nasıl mesken     edineyim belleğimi? İşte belleğim, su üzerinde     yüzen enkazdan bir körfez. ... Hayır, yurdum yok benim     Şiirin gölünde buharlaşan şu bulutlardan başka Barınağım ol, korunağım ol ey Dâd, hey Dâd – dilim, evim     Nazarlık olarak asıyorum seni bu zamanın boynuna ve            patlatıyorum arzularımı senin adına     Altar olduğun için değil, anne...

İlk Söz

bir zamanlar olduğum çocuk uğradı bana yabancı bir yüzle. bir şey demedi. yürüdük sessizce birbirimize baktık. adımlarımız yabancı akan bir nehir. bir araya getirdi bizi, rüzgarda uçuşan bu kağıtlar adına, kökler ayrıldık bir orman yeryüzünün yazdığı ve mevsimlerin suladığı. ey bir zamanlar olduğum çocuk, yaklaş bizi birleştiren ne, şimdi,  ve ne diyeceğiz birbirimize? Adonis Çeviri: Musa Ağgün

Gece Seni Saklıyor

bu şuursuz beklemeler yıpratmaya başladı beni geceler gündüze inat bulaşıyor ellerime camlardan alnımı dayadığım pencereden dışarıyı seyrediyorum karanlık kopkoyu bir karanlık sarmış şehri sirenlerin umursamaz gürültüsü korkutuyor beni ambulanslar hızlı hızlı seni taşıyormuşcasına huzursuzum yoksun bulamıyorum seni en son o gece gördüm seni gözlerine bakmadan gittim baksam gidemezdim özlediğimi söylediğimde gülmüştün söylediğimde özlediğimi gülmüştün gülmüştün özlediğimi söylediğimde bu ilk seni çok sevdim tıpki seni tekrar bulamıyacağımı anladığımdaki kadar çok sevdim ambulanslar hala gelip geçiyor gece devam ediyor geceyi soluyorum ciğerlerim simsiyah deniz kudurmuş geceye saldırır durur kayalar bastırmaya çalışırken geceyi tüm kumsal adını haykırıyor rüzgara rüzgar şehri allak bullak ederek dağlara tırmanıyor tüm geceyi kaldırıp altına bakıyorum oralarda yoksun karakızım neredesin bulamıyorum geceyi fırlatmaya çalışıyorum olmuyor kötü bulaşmış şehre gece camlar simsiyah alnıma simsi...

anlam ormanlarında gezi için rehber

* nedir yol? toprak adındaki kağıda yazılı gezginlik manifestosu. * nedir ağaç? dalgaları hava olan yeşil göl. * nedir hava? bir ruh bir bedene yerleşmeyi istemeyen. * nedir ayna? ikinci bir yüz ve üçüncü göz. * nedir mukaddes? bir maske eğlenebilmek için müdennesle. * nedir ölüm? kadının rahmiyle yerin rahmi arasında nakliye arabası. * nedir gökkuşağı? bulutun bedeniyle güneşin bedeni bir eğimle kucaklaşmış yerin bedeni üzerinde. * nedir dalga? denizin ekranında çizgi film. *nedir kıyı? dalgaların yorgunluğu için yastık. * nedir yıldız? en güzel tarafı kapağı olan bir kitap * nedir yaşlılık? iki yöne büyüyen bir bitki: çocukluğun şafağı ve ölümün gecesine. * nedir siyah? güneşe gebe bir rahim. * nedir akan yıldız? fırlamış bir ok ki tek hedefi var gerçekleştireceği: kırılıp ölmek. * nedir günbatımı? güneşin bedeninden dökülen ter. * nedir kasîde? bir kız çocuk bitmeyen bir süt emmek ile yaşayan. * nedir düş? ...

beden

bedenin, yolunun gülüdür aynı anda hem açılıp hem kapanan. * hiç hissettin mi sabahın dar geldiğini adımlarına? öyleyse uyandın demektir bedenin aşkla dolu olarak. * ruhun pınarlarını besleyen en güzel ve en duru yağmur bedenin bulutlarından yağan yağmurdur. * her sabahın gizli bir bedeni vardır sana çocuk kollarını açan. * dedi ki (kadın): beden anlamın başlangıcıdır. * ruhun en yakın arkadaşı ışıktır, bedenin en yakın arkadaşı gölge. * aşk bir bedendir en özleyen giysisi gece olan. * bedenim kelimelerdir günlerimin defterlerine dökülür. * benden daha yoğun bir şey yok der beden- ve bir şey yok daha şeffaf olan * dedi ki (kadın): gündüz bedenin tapınağıdır ve gece kurban. * dedi ki (erkek): bedeni ara vermez yolculuğuna bedenimin labirentlerinde. * dedi ki(erkek): beden için şehvet anadilin kendisidir. * dedi ki(kadın): bedeni beden yazar yalnızca. * dedi ki(erkek): kelimelerin bir uzayı vardır yetmez cemâline bedenin. *...

Dünya

kaç kez, ikinci bir ülkem var, dedin ve avuçların yaşlarla doldu ve doldu onun yaklaşan sınırlarının şimşeğiyle gözlerin, anladı mı gözlerin, dünya nerede ağladı ya da nerede yıldırdıysa adımlarını senin şarkındaki gibi, burada ya da orada senden başka her yol geçeni tanıdığını ve onun bağrıyla memeleri kuru bir yalnız olduğunu ve reddin havasını bilmediğini; acaba dünyanın sen olduğunu kavradı mı gözlerin? Adonis Çev. İsmail Özdemir

Ben Senin Yerine Ağlayacağım

Beni terk edip gittiğin zaman Sanma ki kal diye yalvaracağım Ben senin yerine ağlayacağım Aşkımızın sonsuz olması için İsmini dağlara haykıracağım Islak gözlerini görmemek için Ben senin yerine ağlayacağım Adonis

Kadın

Kadın : senin için ölüyorum. sana olan sevgimden bir yanım eksik uyandığımı görmüyor musun? senin için ölüyorum, kararsızlığın içine düşüyorum. benliğimi duyumsamadan, bedenimi duyumsamadan, nerede yaşadığımı bilmeden bu güzel bedenimin ardında. her şeyi.. neden, oysa, neden açığa vurmuyorum : oysa hayatın eşsiz olmasını istiyorum neden, oysa, neden insan gibi doğal yaşayamıyorum, ölümüm söylediğim her yerde : sen vatanım olmasan zamanın düşmanı olan şey dostum olur mu? (sessizlik..) böylece ey aşkın bedeni sesimi sana bırakıyorum bana, yolumdaki zerreciklerin yarasını ellerinle sunman için kuldum- belki de tanrı diye kocamın aşkını bildim. kocam- şimdi tapınağım diye bildiğimdi. isteklerimizden başka hiçbir şey gidip gelmez aramızda. (sessizlik..) ey gurbet seni yeryüzünün her köşesinde seviyorum, çocuğuma ne söyleyebilirim kendi beşiğinde gurbetteyken? babasının yatağını unuttum, bana şehvet olan şeyi de, yıllardır kullanıldığımı bilerek arıyorum şimdi, ...

Gırnataya On İki Kandil

1 Yere ve göğe bir ev Burası, Akdeniz ile Sierra Nevada arası. Dağ elini koyuyor dalganın eline deniz ağacın pencerelerini kuşatıyor. İşte Gumara kapısı, El-Hamra’ya çıkan şairlerin hayallerini görüyorum Hugo, Gongorra, Jimenez, Rilke, Lorca Armando Blasio Weldes’i işitiyorum: “Kaç kez istemişimdir Gırnata çağında doğmuş olmayı”. Bu tarihin ıtrına dar geliyor feza, bu toprağın kokusuna dar geliyor tarih. Tırman ey şair soruların burçlarına, reyhanın havasını oku, daya dudaklarını anlamın şarabına. 2 İşte el-Hamra kapılarını göğe açıyor çıkmak ve çocuklarını ziyaret etmek için. Bir el – beş vakit namaz Bir el – kötülükle vuruşmak için bir tılsım, ne taşıyor böyle sallanan bu el kanayan bir nar mı, çığlıktan bir ciğer mi? İşte Guadaira nehri: Bir halhal ve iki çıplak ayak Güneşin çevresini tutmuştu fareler, işte, çizgilerin ve renklerin taylesanında uzanmaya bıraktım onları, gizemli nüktelere daldım kaygılarımı yeşil bir tılsıma hapsederek: Yaratılışın Ad...