Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Özge Dirik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ruh söküğü

ruhlar incinir. sürekli incinirler. onları yaşatmak için günboyu çalışır bahaneler. çok zayıf hafızaları vardır güçlü doğarlar yaşlandıkça daha unutkan olmak zorundadırlar, bu ölümlerini geciktirir. Evet, evet ruhlar ölürler. o kadar hızlı ölürler ki hiç yanmaz canları. ruhların canları vardır, bir değil, beş değil milyon tane canları vardır. hepsini birden bir kadında da bırakabilirler sakat bir köpeğin bacağına da sarabilirler yüzlercesini. bir bakarsanız hain bir masada kirli ellere bacaklarını sunup ölen ruhçuklar görürsünüz. ruhlar düşünmezler her ruh iyi bir bedende ruh konağı bulmak ister, iki üç gün refakat ederler değişik bedenlere, olmadı mı olmaz bedensiz ölen ruhlar vardır bazı ruhlar bedenlerle valse kalkarlar bu uyum diğer ruhları acıtır. ruhlar acırlar. birbirlerine, kendilerine, bedenlerine güzellik ruhta değil, ruh güzellikte konaklar. iyi bir ruh için iyi bir beden mükemmel olmak demektir. bunu hep inkârda da olsalar ruhların sırrı güz...

makas

bak sular çekildi. hep hatırlatır ya sahipliğini işte öyle kapatıp, türbanladı tanrı denizini. kumları oyalayan kir içinde, birkaç çocuk ayağı şimdi. bende kemikleşen babamın mezarını bilmem ama bir çocuğu kemiren ya bir babadır hep ya da yokluğu. bak avuçlarının içindeki raylardan çıkıyor çok yüklediğimiz tren belki boynunu kurtarıyoruz trenlerin makaslandığı yerlerde ilk defa doğru raylara uzanmış bir kadının. ama bu kez de kargaşa ve ceset oluyor senin ekseninde. biliyorum bir aşkın üstüne yakışacak ağız tadı değil akşamları acıya yatırılan bir damak belki sonra eli siyahtan başka bir renge de uzanabilen ressamlar tanır seni bilirsin seni çırılçıplak çizmek için kendini soyan birini ama tren ne kadar dinlense de raydan çıktığı o noktaya yaklaşırken —ki söz konusu olan bir kadındır korkusuna yaklaştıkça çoğalır güzelliği— bilmeyecek hiç o noktayı bir daha geçip geçemeyeceğini… Özge Dirik

Anestezi

içindekini sızdıracaksın bir akşam tomurcuklanan beynin saçılınca ortaya yasal olarak uyuşturulacaksın acıya. ilk kanın demli rengi hiç pıhtılaşmayacak gibidir Ania. bileklerini bozduracaksın bir akşam sen avaz avaz bağırsan da karabasan diyecek sağırlar buna da. aşk henüz var iken kafasını namluya sokacak teslimiyet bir katilin kendini öldürmesidir Ania, en adil cinayet. çocukluğunu camii avlusuna bırakacaksın bir akşam aylar sonra ilk farkeden seni sırf çocukları için dualarla sevişen köşebaşındaki dilenci. belden ve dizden büzgülü demode bir don şimdilerde aşk ağzını hangi musluğa dayarsan Ania, kan karışacak şehrin içme suyuna. bildiklerini uyutunca bu akşam gözlerinin önünde hayatını şeritleyecek perdedeki bıçak silueti. sokakların meryemliğini yaptığı çocuklara utanmasam bi gözyaşı daha. sen, içimdeki üçben bazı notalarda sevişemeyiz Ania. Özge Dirik

Papatya

Zamansızlığımdandır güzelliğim. Yol kenarını mesken tutan papatyalar, kurtaramazlar canlarını, dikkatli çocukların tutkularından. Bütün yapraklarım “sevmiyor” diye, ucuz bir hediye olamam gerçi, ama bilinir ki; ne zaman bir çiçek dalında kurusa, bir sevgili daha çok üzülür. Yüzünü görünce onun, ne de çok isterdim incinmesin. Benden önce sen ispiyonlasaydın keşke başka bir adama harcadığın sevgini. Kırmızıyı esirgemeyen çay bardaklarının ince bellerine dayanamadan, beni de aldatıyordur belki, sevinince terleyen parmakların. Özge Dirik

kim-lik

1. kimseler ne güzel büyüdük kimseler bilmeden bizi. tahrip gücü yüksek bir çocuk hayatı budama peşinde şimdi... 2. kimse ne güzel büyüdük kimseler bilmeden bizi. sidik kokusu, ısırgan şişiği el arabasında taşıdık birbirimizi. umut sendeler, her çakıltaşına inci deyince akrep sinsi sinsi gülerdi halimize. tahrip gücü yüksek bir çocuk hayatı budama peşinde. 3. kim ne güzel büyüdük kimseler bilmeden bizi. rutubet kokardı biraz yer yatağı hayalleri. sidik kokusu, ısırgan şişiği el arabasında taşıdık birbirimizi. yalnızca kollarımla mutlu edebildiğim tek kadındı gözlerimdi o sarı saçlı kızın devriyesi. umut sendeler, her çakıltaşına inci deyince akrep sinsi sinsi gülerdi halimize hiç aldırmadan çevresine ve kibrit başlarından devşirme ateşten çembere. tahrip gücü yüksek bir çocuk hayatı budama peşinde şimdi. sokakta dizi en çok kanayan uçurtması uçurtmaların korkulu rüyası... 4. kimse !? ne güzel büyüdük kimseler bilmeden bizi. yedi...

içimdeki müzik

bam telimde parmak izin duruyor yeni boyanmış bir aşka oturduk kalkarsak üzerimizde kalacak izi korsan limanlarda bekliyoruz birbirimizi omzumuzda mırıldanan güvercinler dahil aldatıyor bu kahperengi hayat bizi sarhoş olup zehirliyoruz sırlarını bu aşkı herkese susmak şarapsız çalmam kadar ayıp kapını içimdeki müziğin susması altındaki tabureyi tekmeleyip kemancının çalması gibi son notalarını… Özge Dirik

Ekmek Arası Patates

Defolu gençliğinin ucuz pavyonlarında, –Git başımdan mı– sandın hayatı. Günde sekiz litre alkol vermesi için doktorun Şizofren olmalı ilkin. Senin dünya sandığın yuvarlak –Annenin güvelerini beslediği çeyiz sandığı– Senin dünya sandığın yuvarlak, Hâlâ öküzün başındaki bela. Bir denge tutturmuş o da, Dönüyor canı sıkıla sıkıla. Azrail'i kan tutsa da, Sen yine de ortalıkta kesme bileklerini. Olur da kurtarırsa seni emniyet şeritleri, Ahiret için vazgeçtiğin şeyler kalmaz Kapışılırsa bileziklerin. Ayrılık bu, Nanik yapılmaz sevgilinin ardından, Gör sol meleğinin kırmızı kartını. Ortalığı sulamaktan başka işe de yarasın, Gerilla korkuluğu gözlerin. En sıkıcı çelişkiler bedeninde, Kibrit cebinde muhtar çakmağı İstanbul'u ilk kez görmüş bir çevre mühendisi Garip garip bakınma ortalıkta. Disney'de kahkaha gazıyla ağlayan çocukluğuna, Amasya'da çürük elmalarla büyüyen gençliğine, Çiçek bozuğu kadın felçlerini de ekleme. Özge Dirik

Kalabalık

“İpek böceği attım Eşarp düştü içime...” Uyandım Rüyamda kanamış dilim Belki kıtlama jiletle bağırılan Yaşam öyküleri anlatmışımdır çocuklara. Çocuklar dedim de Onlar da kanadılar Kanınca bana. Kalktım Bir eşkıya rica etti yüklerimi Güzel de bir kadın Çocuğunu öleceği yaşa büyütemeden giden Bir anneyi uğurlamış olsa da Onyedi kalp kriziyle Yürüdüm Adımlarım nasıl da uyarılıyor Kapıyı çalan biri olduğunda İsterse bir hırsız olsun Kapıyı çalmaya yeltenen Öldüm Ve yarın üşüştüler başıma; yaşlar, ayaklar, gözler Ve yarı yaşam yakınmaları sürdü adıma Ve yar uzun saçlı bir adamla geldi mezarlığa Veya bir kadınla... Ve Gömdüler beni, Öldürdükleri gibi Özenle. Özge Dirik

Vasiyet

"ki en kötüsüdür ölümden sonra da istemek." benden firar eden dünyadan son isteklerimi taşırken bana dikkat et; aynı olmasın torbanın rengi ayağına giydiğin galoşlarla şu bizim yan odada kürt kaşlı kız çok inledi dün gece boştu yatağı bugün iyileşmiş, tahliyesi olmuş inandıramadılar bana bir uçlu sakla da göğsüne teninin kokusu olsun izmaritinde bu yalnızlığı biz yaratmadık bilakis tütünü bile dost eyledik kendimize ya sen ellerini yıkıyorsun bana her gelişinde benimle aynı gün ölecek olan alyansında bir sabun parçası ne demekse yarın belki de son kez ziyaret saatini özleyeceğim yine yemek yiyeceğim tadını tuzunu alıp, öyle veriyorlar yemeği mercimeğin içindeki böceğin bile hesaplı kalorisi giydiğin eteğin yırtmacı ilk defa dokunuyor bana beni yolcu eden akciğer kediye atsan yemez geç kalmayacak randevusuna gidince çürümeyeceğini bilsem ellerimizi değiştirelim derdim ellerimin ellerinde verdiği güzel ve uzun mola ayrılık allah'ın ...