Kırlangıçlar, ahır damları, dut ağaçları, incir ağaçları. İbriklerle kaya oyuklarına kırlangıçların suyunu döken yaşlı kadınlar. Kırlangıçlar, yüksek serin yaylalar, her dem yeşil ormanlar. Avluları geniş, eğri kemerleriyle hanlar, kervansaraylar. Dereler, göller, pınarlar ve derin kuyular. Ve nehir, sabah ve akşam vakti güneşin sarı ışıklarına boğulan Dicle nehri. Ve sularına batıp çıkan kırlangıçlar. Kırlangıçlar ve sesleri: viç viç viç viç. İnsana bir mucizeyi hatırlatan sesler. Zamanın perdesiyle, Külün ve tozun perdesiyle kaybolmuş şehirler. İçinde ne bitki, ne de hayat var. Ve o, onun sesi, kaybolmuş şehirlerin üzerine yükselen höyüklerin tepesinde. Ve onların viç viçleri. Yanmış, yıkılmış bir kale, duvarının yarıklarında Artık yılanların, çıyanların, akreplerin dolaştığı, baykuşların öttüğü. Yıkılmış bir evin avlusunda Otlar boy atmış. Avludaki kurumuş kuyunun taşları arasında Rengârenk çiçekler açmış. Ve o, onun sesi, ötüşü onun. Bir ana ve bir çocuk. K...