Ana içeriğe atla

Kayıtlar

afşar timuçin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Büyük Yol

Büyük yolları küçük adımlarla yürüyenlerin Sizden soracakları olacaktır Yollarınız nasıl da dikenliydi derlese çekinmeyin Sorarlarsa söylemeyin tabanlarınızdaki ağrıyı tanıyamazlar Sizin içinizde olup bitti bütün kuşkuların kesinliği Sizin acılarınızda çiçeklendi çıkış vermeyen akşamlar Denizsiz kalan bütün gemiler yüreğinizin derinliğinde Büyük kayalıklarda bitmez yorgunluklar gibi durmaktadırlar Geceleriniz çok karanlık mıydı derlerse ses vermeyin O karanlık geceleri onlar yaşamadılar Karanlıktan korktuğunuz büyük geceleri unutmayınız Değil mi ki sizinle başladı bütün aydınlıklar Onlar kendilerini her başlangıcın nedeni sayacaklardır Amaç diye belirleyeceklerdir göz koyduklarını Yol başlarını tutacaklardır geçit vermemek için Korkaklar tarlalar boyunca dikeceklerdir korkuluklarını Adınızı unutturmak isteyeceklerdir adınızı öne sürmeyin Gösterilere boğmayın bir çocuk çığlığı gibi başlayan başkaldırmanızı Ne olmuşsa bizimle olmuştur diyeceklerdir Bırakın desinler taşımaktan korkmuyorla...

Her Seferinde

Alır başımızı gideriz seninle Yeşiller içinde kırık dökük bir otobüs Bizi bir kıyıdan bir kıyıya ulaştırır Büyümemiş iki çocuk gibi biz Bulanırız el değmemiş sevinçlere Tırmandığımız kayalar İçimize işleyen karadeniz rüzgârı Az az ısıtan güneş Çocuk çığlıkları İkimize de aynı şeyi düşündürür Benim bu düşlerim besbelli Hiç gerçekleşmeyecek dersin Ben boşuna kuruyorum deli gibi Böyle der gönlümü yaralarsın Ayrılırken yüzün yüzüme işler Ellerinin izi alır ellerimde Ne zaman bir olmazı anlatsan Okyanuslar çöle döner içimde Afşar Timuçin

Beni Rüzgara Verme

Öfkeli bir deniz gibi Üstünden atma beni Yazdığın gibi silme Yumlama parçalama Ne yapsam kırılmaz diye İtme koca dağlardan Gidip gelip ağlatma Bu bensiz yapamaz de İçinin derinlerine sakla Gösterme kimseye beni Gönlünde tut bırakma Kuşlara parçalatma Çöllere koyup dönme Gözden çıkarma beni Tam her şeyimi aydınlatırken Yeter bu kadar deyip sönme Bir gidip bir gelip Çocuk gibi oyalama Korkutma yıldırma beni Beni sakın bırakma Afşar Timuçin

Sessiz Düşünceler

Kimseyi aramıyorum kapandım kendime Kimse de artık beni aramasın Koşa koşa gelen yazı denizin mavisini Her duyguyu düşünceyi tek başıma yaşarım Birilerini aradım kapılarını çaldım Yıllarca belki de yüzyıllarca Kendimi anlatmak istedim birilerine Neye yaradı bunca yakınlığım Sandılar ki onlar olmadan Taşıyamam kendimi bir yerden bir yere Oysa benim amacım yalnız şuydu Birlikte gidelim güzelliklere Yüreğim uyuyan dalgalar gibi durgun Kafam tam anlamında bir kaçak Ben kimselerin anmadığı adam Yüz yıl yaşamış gibi yorgun Daha dün doğmuş gibi çocuk Afşar Timuçin

Denizin Beklediği

Seni sevmek mor denizlerdi biraz Ne kadar gidilse bir o kadar bitmeyen Umutlar ve yıkışmalar ardında direnilen Seni sevmek mevsimler içinde en güzel yaz Seni sevmek yaşamanın aşılmaz büyüklüğü Seni sevmek kan dolu yüzyılları korkutan Ve sığınıp ılık kıyı kentlerine bir akşam Seni sevmek çocukların düşlerinde gördüğü Varılırdı daha saydam günlere isteseler İsteseler yalnızlık giremezdi evlere Seni sevmek bir kırlangıç olacak bekleseler Ve uçacak durmadan adasız denizlere Kim bulacak cam kırığı gözlerinde sevgimi Sonra yalnız kalmak gibi yoksulca uğuldayan Bütün okyanusların baş eğdiği tek kaptan Sana verdim geç diye bütün denizlerimi Afşar Timuçin

Yanılgı

Başlayacak gibiyken konuşuyorsun bitiyor Yeniden geliyoruz başladığımız yere Aşklar ve inançlar da aynıdır Bir başka yanına geçemezsin Bir yanını yaşayıp bitirmeyince Ne çok şey bildiğimiz çıktı ortaya Seninle akşamları konuşa konuşa Kendimizi ve her şeyi Anlata anlata kendimize Ne çok akşam tükettik Ne çok da kendimizi Kitapların doğru olduğu tamam Ayrıntılarında bile anlaşıyoruz İş yaşamaya geldi mi Her seferinde yarım kalıyoruz Öylece bırakılmış gün bitiyor Öylece bırakılmış akşamlardan geçerek Öylece bırakılmış bir güne başlıyoruz Afşar Timuçin

Değişim

Çocuk ders çalışıyor görünüşte Sayfaları yavaş yavaş çeviriyor Çocuk deniz çalışıyor gerçekte Gözlerini ufuklara dikiyor Durup durup adını anıyor Aşkın sözlüğünü ezberlemekte Bütün nöbetçilerle yarışıyor Gözleriyle gelişini beklemekte. Biz şimdi aşk öğrenelim İnsan dersi sonra da öğreniyor Yüzyıllık kitaplarda bilgi kendi malımız Haritadan şehirler kaçmıyor ya Sevinmek yaşarlığa dokunmaktır Atlı gibi dört nala içimizden gidiyor Bazen her şey yanılmakta bile Sevişmek gene en az yanılmaktır. Afşar Timuçin

İstersen Al Götür Beni

Ölümsüz gülüşünle başlıyorum Her güzelliğe her sevince Bir yağmur ince ince Sürerken beni başka zamanlara Zamanla yorgun hanlara Dönüyor işte gördün her şeyim Kuru topraklar gibi dağılıyor belleğim Sınırsız bir boşluğu süre süre Yorgunum çok uzaklardan geldim Kaygılar sıkıntılar yaşadım uzun uzun Korkuyu yakından tanıdım Ölümsüz düşmanı oldum korkunun Şimdi bakışınla bağlanıyorum Kocaman bir dünyaya umutla Bir akşam aşılmaz kaygılar Çağırıken beni sozsuzluğuma Sıcaklığın beni alıştırıyor Soğuk ve yağmurlu akşamlara Üşümüş bir kedi gibi sığınıyorum Ellerine ayaklarına saçlarına Afşar Timuçin

Aşk Herşeyi Dengeler

adını andığımda bir deniz sessizliği kentin uzak yerlerine işlerdi martı çığlıkları ve vapur düdükleri bazen de çılgınlıklar arasında bilenler özlem derdi bilmeyenler elbette kınamıştır dört yanımda kemikten kahkahalar hep böyle yapmazlar mı adını andığımda bir yaban menekşesi sevinçlerle gözlerini çizerdi duvarlara camlara suyun yüzüne gör bendeki sevinci adını andığımda susup kalırdım bir deniz açılırdı önüme iki yanı silme çiçek tarlası nerelere gitmezdim içimde ellerinle kurduğun aşkın en büyük krallığı Afşar Timuçin

Yolculuk

‎'İçimizdeki bütün düzlükleri İçimizde yalancı çıkaran yüksekler var…’ Gözlerin günden güne sessizleşen Bir çağrı oluyor belleğimde Günden güne azalıp siliniyor Artık yeri bile yok şiirlerin içinde Yoklukta bir gerçeği oynar gibi Onaylıyorum ki buradaydılar Ellerin bir gece karanlığında beni İnatla ve isteyerek aradıydılar Derken bütün gemiler kaptanlarının Çizdiği deniz sularına koyulmuş Bütün uçaklar havalanmış Bütün dünyaya açık alanlardan Uzaklık serseri bir ezgidir Dolanır beklenmedik uzun yolları Giden gider ve bütün kalanlar Bir tortu gibi yaşar kısacık sokakları Afşar Timuçin

Yaşanmamış Çocukluğun Türküsü

Bir de onlar inancı örer gibi Kendilerini gererler boşluğa, ölüm gibi Bir günlük çocukluğa, bin yılını verirdin Artık çocuk değilsin, büyüdün artık Yolda yürürken kendine dikkat et Yemek yerken sakın üstüne dökme Kömür mü taşıdın, kapkara tırnakların İyi bir işin olsun, gösterişli bir çantan Güzel bir ceket, pantolon yaptır Annenin elini öp, dostlarına telefon et Bir sözün, bir sözünle çelişmesin Sokakta türkü söyleme, ayıptır İçinden gelmese de Her zaman, bir şeyler yapacakmış gibi dur Şiir ve aşk üstüne konuşmayı bil Donla denize girme, çok içme rakıyı Ne olursun o berbat kasketi değiştir Bir günlük çocukluğa, bin yılını verirdin Ama çocuk olmadın bir gün bile (Büyük insan gibidir benim yavrum) Sen şimdi sessiz bir deniz kıyısında Dönüşsüz büyümüşlüğünle durmadan Panayırlar, balonlar, kayıklar özlüyorsun Afşar Timuçin

Yağmur Arkası

Yağmurlar yağdı ve hiç dinmedi Her biri saydam çiçeklenen saçında Yağmurlar daha çok pencereler içindi Öksüzdüm gözyaşıydım dudağında Bir sancıydım boğuk akşamlar gibi Büyüdükçe büyüdü isli ve yalnız olmak Kirazını soldurdu ağaçların Nasıl devrildi taşlar üstümüze Çoğalan nasıl boydan boya kuşkular Kar dizboyu ölümü sokakların Ezgiler sabahlarda eriyecek Gözlerin uykumda yeşerir durur Kalsam çağlar boyu yokluğunun kapısında Yaşamak bunca umuda yeniden varmak olur Ölmek seni duymamak bir gün daha Afşar Timuçin

Akşamda Çocuk Ezgileri

İyileşmez çocukluğum yüzündendir Bu dalgalar arasında gidip gelişim Bilge ve güngörmüş martılarla Benim işim sevinç aşk bana göre Hele gün başladı mı sancılanmaya Başıma gelenlerin hemen hepsi İyileşmez çocukluğum yüzündendir İyileşmez çocukluğum yüzündendir Ölü resimleri gibi solgun yüzler karşısında Duyarsız kalışım hatta inatla susuşum Boş tutkuların anlamsız korkuların Kirli yağmur suları gibi biriktiği Akşamlardan güle oynaya geçişim İyileşmez çocukluğum yüzündendir İyileşmez çocukluğum yüzündendir Dağların ve denizlerin durmadan devinişi Beni çağırması bütün uzakların Birdenbire rüzgârlarla uzaylara açılışım Her şeyimin birden maviye kesmesi İyileşmez çocukluğum yüzündendir Afşar Timuçin

Ceylanların Aşk Türküsü

Yeni bir tutkuyu kaldırmaz o Yeni bir aşk öldürür ceylanı O sevdi mi çocuklar gibi sever Sen olsan ateşe verirsin tarlanı Çiçeklerini yerle bir edersin O bir duvar dibinde yatar sesizce Düş gibi görür inen akşamı Kelebekler yanaklarından öper O sevdi mi rüzgar gibi sever Sen olsan yere çalarsın şapkanı Yeni bir tutkuyu kaldıramaz o Yazık olur küçücük saçlarına Doyamadan gider derenin Işık beyazı çakıl taşlarına O sevdi mi yüreği bakakalır Sen olsan yeniler giyip gezersin Belki bir günde harcarsın paranı O yemeden içmeden kesilir Sevdiğini bir üzse bin üzülür Sen olsan üzersin sevdiğini O günde binkere ipe çekilir Afşar Timuçin

Akşam Kuşatması

Birlikte bir kıyıyı kuşattık Bütün tarihçiler eski kuşatmaları Evlerinde bir bir yanlış yazarken Gemilerimizi saldık serin sulara Onun gemileri benim gemilerimden Sanki biraz daha tedirgindi O tedirginlik bitti Gözlerine dalıp gittim Dalgalara sedef kakmalarını Yayarken ufkun pembeliği Açıkça seni seviyorum dedim Ben de seni seviyorum demedi Kendini bilmez bir karga Oh olsun diye bütün kargalara Yakalanıp mısırdan getirilmiş Üstünde keklik giysileri Ayıpladı kendine göre bizi Ne işiniz var dedi Bu saatte burada Ona hiçbir şey söylemedik O kim ki bizim yanımızda Biz bir denizi kuşatmışız birlikte Gözlerine bakarken anladım O da zaten çocuktu benim gibi Geçen gemileri timsaha benzettik Karton filmlerden konuştuk daha sonra Afşar TİMUÇİN

Yol Türküsü

Çiz beyaz haritalara mor kalemle Hiç görülmedik yepyeni kentleri Hep oralara götür beni Seninle olunca sıkılmam, giderim Çocuk yüreğinle sen kurarsın Köprüleri, alanları, kuleleri Panayırları ve çocuk bahçelerini Çiz haritaların en güzel yerine En güzel günleri ve geceleri Seninle olunca çekinmem, giderim O kentlere yolcu diye çiz beni Biletim, pardesüm, şemsiyem, şapkam Yüreğimde sevincim, kafamda düşüncem Nasıl da çok karıştık birbirimize Bu el hangimizin eli Bu saçlar hangimizin Senin gittiğin her yere giderim Afşar Timuçin

İnsanlar Arasında

Kır saçlı görgülü adamlar Akşam peynirle rakı içer Dünyayı yorumlardı Bazıları şiir bile yazardı Bazen de denk düşerdi takılınca Kitaplara bile geçti Sessiz akardı sular Kalçalı gecelikli kadınlar Hem anlayışlı, hem titiz Gün boyu güzel yemekler yapar Durup durup bir kaygıyı anlatırdı Ben türkü söylerdim bu sesimle Süslü kızlar düş kurardı geceleri Sabah adı konulmamış bir sevda için Erkenden sokaklara düşerdi Arkalarından seslenirdi anneleri Yitirilmiş bir şeylere ağlar gibi Garip garip oğlanlar Anlaşılmaz sevdaların peşinde Koştururken sabah akşam Sözde kuşkulu, duygulu, sevecen Kimbilir hangi bozgundan kalma nineler Komşulara torunlarını anlatırken Kış gelir, alabildiğine yağmur yağardı Evlere çekilirdik erkenden Afşar Timuçin

Sana Son Mektubum

Beni rüzgâra verme Öfkeli bir deniz gibi Üstünden atma beni Yazdığın gibi silme Yumlama parçalama Ne yapsam kırılmaz diye İtme koca dağlardan Gidip gelip ağlatma Bu bensiz yapamaz de İçimin derinlerine sakla Gösterme kimseye beni Gönlünde tut bırakma Kuşlara parçalatma Çöllere koyup dönme Gözden çıkarma beni Tam her şeyimi aydınlatırken Yeter bu kadar deyip sönme Bir gidip bir gelip Çocuk gibi oyalama Korkutma yıldırma beni Beni sakın bırakma Afşar Timuçin

Ayaküstü Bir Sevda

Derin denizleri gördüm gözünde Samanyolu mavisi – bir çarpıp geçen Sessizlikte bir çığlık gibi Gözlerinde uzayan bir an içinde Yüzünü gölgeledi alacakaranlık Bir kuş oldu eli avuçlarımda Geldi gizlerime kondu dağıldım kaldım Rüzgârda güz yaprağı kadar ürkek Benden bir parçaydı oracıkta Hoşçakal dedi gülerek Benim şaştığım nasıl olur da insan Bir bakışta birinin dönülmezi olur Alır sırtına çarmıhını kendi kendine Benim anlamadığım işte bu Bu kadar yakınız demek ki sonsuza Nasıl olur da bir çırpıda koca dünya Yıkılır ve yeniden kurulur Sonra sökülür gibi köklerinden Nasıl hiç acımadan titremeden Görüşürüz belki bir zaman der Kendini bırakmadan giderken Afşar Timuçin

Düşündüklerim

Gecenin en kırılgan yerinde Özlem dağlardan iner Acımasız bir eşkiya sevinciyle Bir tutku olur eski zamanlardan Bazen yalnızca bir korkudur O varıp varıp bir türlü gidemediğimiz Uzun süre bizim sandığımız yabancı Bir kuş sesinde bir kır çiçeğinde Bize neyi çağrıştırır kendiliğinden Yaşanmamış gibi duran bir acı Bir türlü tüketemez kaygıyı Öfkeyi de yokedemez kendinde Dönüp geldiğimiz yer bir anne sıcaklğı Ne zaman bizim desek yarım kalır Belki de sarsılmaz tek doğru Masallardan bile kovulmuş sevdalardır Afşar Timuçin