Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bedri Rahmi Eyüboğlu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Korkma

Dün sabah işe giderken       ölümü gördüm            ölümü Ansızın kesti yolumu Usulca tuttu kolumu                      korkma                      dedi Bedri Rahmi Eyüboğlu

Bikalem

Sen bana boş ver, erik ağacı Çiçeğini açmaya bak. Bedri Rahmi Eyüboğlu

Ağaç Dili

Sabah oldu. Ağaç Her günkü yerine oturdu, bekliyor. Ne güzel biliyor Beklemesini ağaç Ne kadar telaşsız Ne kadar emin. Rüzgâr giriyor koluna Serçe konuyor dalına Doymadan alına moruna Balta saplanıyor beline... Baltanın sapı da ağaç... Gülüyor mu?.. Ağlıyor belki... Neyleyip etmeli Ağaçça dilini Sökmeli!.. Bedri Rahmi Eyüboğlu

Ölüme Dair

Ölümü zararsız bir mahlûk haline getirmek istediler ………………………………Göz yaşını icat ettiler. Kimisi tuzunu az buldu kimisi çok, ………………………………Velhasıl beğenmediler. Ölüme kardeş gibi ısınmak istediler; Kabristanın tuttular elinden Şehrin orta yerine getirdiler, Taş üstüne taş kodular Üstüne nakış oydular. Serviler açıldı orta yerinden İçerisine rengârenk kuşlar Yemyeşil dualar dolduruldu. Ölüme kardeş gibi ısınmak istediler. Şiiri seferber eylediler Dolaştı asırlarca mısralar kabir kabir Salındı servilerden yiğit besteler Şiiri seferber eylediler Ve elbirliği ile Gökyüzünün en münasip katında Mükemmel bir cennettir kuruldu Ve üzerimize güller Mezkûr cennette har vurup harman savurdu ölüler. Bedri Rahmi Eyüboğlu

Kağıt Gemi

Kağıttan bir gemi yaptım küçücük Ya 5 öpücük sığar içine Ya 10 öpücük Kız kardeşim 10 öpücük batar bu gemi dedi Sen misin 15 öpücük Anam sakın denize atma dedi Doğru havuza Sen misin Doğru denize, Ama ıslanmasıyla batması bir oldu. Bir gemi daha yaparım ne çıkar Hem bu sefer öpücük yerine Sunturlu birkaç küfür Daha birkaç gemi yaparım Çok şükür... Bedri Rahmi Eyüboğlu       

7 Tane Erik Ağacı

Boş ver kafiyelere Reyis Boş ver şiir yazmaya evlat Otur da doğru dürüst 7 tane erik ağacının hikayesini anlat Evimiz deniz kenarındadır Fındıklı’da Ekmek paramız Beyoğlu’nda çıkar Beyoğlu’na bir yokuştan çıkarız yirmi senedir Yokuşun ortasında bir arsa Arsanın ortasında yedi tane erik ağacı Saydım yedi tanedir Ne zaman yolum düşse Erik ağaçlarını arar gözüm Ya kedi yavruları gibi sırıl sıklam Ya buram buram bahar içredirler Ya bütün dalları kırılıp dökülmüş Her sene kırılır dallar adettir Bu yaz geleceğine alamettir Yaz geliyor demektir yokuştan paldır küldür Yoğurtçusu, dondurmacısı, çavuşu, yapıncağı kütür kütür Yaz geliyor demektir çok şükür 951 senesinin baharında Kestiler yedi tane erik ağacının yedisini birden diplerinden Henüz yeşermeğe başlamışlardı çıtır çıtır Körpe bir salatalık yeşili inceden Islak, nemli, ümitli Yedisini birden kazımışlar köklerinden Saçlarından tutup birer birer Yedisinin de köklerini sökmüşler Şimdi onların yerinde cascavlak En...

Hele Bir Başlasın

Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk! Hele bir kanatlansın ufuklar, Hele bir içini çeksin orman, Hele bir kere güneşler yansın, Kertenkeleler üşümesin, Hele bir kere toprak kansın, Mevsim demlensin, Hele bir ballansın böğürtlen dikenleri! Gelincikler bedava, Gökler sahipsiz Bahçeler zilzurna.. Hele bir başlasın ılık yaz yağmurları, içimdeki çocuk! Dudaklarında kalın kabuklu bir portakal kokusu, Tabanlarında, kınalı keklikleri bol dağların rüzgarı karıncalansın.. Hele bir kere dallarda sallansın İri kalçaları şeftalilerin; Hele bir duyulsun uzaktan Yaylı çıngırakları Yıldızlar seslensin, Hele bir armut ağacı temmuzu yüklensin, Hele bir kerrecik daha yalınayak yere değsin içimdeki çocuk. . . Bedri Rahmi Eyüboğlu

Keçiyi Yardan

keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur gözümün önüne geliyor keçi hala cıvıl cıvıl gözlerinin içi ağzında ecel yeşili körpe ıslak ezilmiş yırtılmış bir çift yaprak uçurumun dibinde incecik bir su tatlı mı tatlı, duru mu duru açmış kocaman gözlerini düşünür su canlıyken ne kadar hafifti keçi şimdi ne kadar ağır Bedri Rahmi Eyüboğlu

Nen Var Kardeşim

bir salkım üzüm bir bardak şaraba ne kadar benzerse bir nefes tütün bir demet yaprağa ne kadar benzerse nen var canım kardeşim? her nefeste biraz daha buğulanıyor cam hep bir buzlu camın arkasından bakıyormuşsun gibi geliyor yüzüme çıldıracam iki nokta bir benek gözlerim erimiş uzanmış dökülmüş ellerim nen var canım kardeşim? hay camına camekanına büyüsüne buğusuna aldıranın kırmak mı dedin kırmayanın.. Bedri Rahmi Eyüboğlu

Çürümek

Her şey çürüyor canım kardeşim bu dünyada Hatıralar bile  O hatıralar ki kafatasından muhkem bir yerde saklıdırlar  O hatıralar ki tüyden hafif  Gök mavisinden duru  Etten kemikten uzaktırlar  O hatıralar ki  Bambaşka bir zaman içre yaşar dururlar  Gel demeden gelir  Git demeden giderler  Nur topu gibi açıldıkları olur bazan  Sonra sızım sızım sızlarlar  Her şey çözülüp gidiyor bu dünyada  Bir biri içinde  Bir biri peşi sıra  Bir tad dudakta  Bir ses kulakta  Sen toprakta çürürsün canım kardeşim  Ben ayakta Bedri Rahmi Eyüboğlu

"Karadut" şiirinin hikayesi

Karadut Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın a gülüm Günahımsın, vebalimsin. Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın. II Sigara paketlerine resmini çizdiğim Körpe fidanlara adını yazdığım Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter Ilgıt ılgıt buram buram. Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden. Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet icinde yanmış kavrulmuşum N'etmiş, n'eylemiş, n'olmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür. Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum. Karam, karam...

Türküler Dolusu

Kirazın derisinin altında kiraz Narın içinde nar Benim yüreğimde boylu boyunca Memleketim var Canıma ciğerime dek işlemiş Canıma ciğerime Sapına kadar. Elma dalından uzağa düşmez Ne yana gitsem nafile. Memleketin hali gözümden gitmez Binbir yerimden bağlanmışım Bundan ötesine aklım ermez. Yerliyim yerli olmasına ilmik ilmik, damar damar Yerliyim. Bir dilim Trabzon peyniri Bir avuç tiftik Bir çimdik çavdar Bir tutam şile bezi gibi Dişimden tırnağıma kadar Ressamım. Yurdumun taşından toprağından sürüp gelir nakışlarım Taşıma toprağıma toz konduranın Alnını karışlarım. Şairim şair olmasına Canım kurban şiirin gerçeğine hasına içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter Eğri büğrü, kör topal kabulüm Şairim Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası Ayak seslerinden tanırım Ne zaman bir köy türküsü duysam Şairliğimden utanırım Şairim Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim Onlarla ağlam...

Sevgi Üstüne

Bütün kitapları yakmalı Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır Kitaplara göre insan Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş Gözleri, yüreği kamaşmış insandır Aptaldır, hastadır, kahramandır Bütün kitapları yakmalı Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır. İçinde bir tek suret yaşayan yüreğe yürek mi derler Bir tek yaprak veren dalın boynun burarlar Bir tek meyve veren dalı keserler İnsan dediğin bir buğday tarlası gibi olmalı Esti mi rüzgâr bir değil milyonlar için esmeli Bir tek meyve veren dalı kesmeli İnsan dediğin derya misali Üstünde milyonlarca dalga İçinde kıyametler kopmalı İnsan dediğin derya misali Uçsuz bucaksız olmalı. Gel çıkalım sevgilim gel Gel kurtaralım birler hanesinden Çekelim gidelim bir uçtan uca Açalım yüreğimizin kapılarını sonuna kadar Sevelim sevelim sevelim Sevebileceğimiz kadar Bedri Rahmi Eyüboğlu

Gitti Gidecek

Sevmek Güzel meslek Ama zor Can dayanıyor Dayanmasına Ama yürek Gitti gidecek Bedri Rahmi Eyüboğlu

Sana Büyük Şehirlerden Bahsedeceğim

sana büyük şehirlerden bahsedeceğim. en büyük camiler orada kurulur, en küçük mezarlar orada kazılır en kara yazılar orda dizilir. yüksek minarelerde sela verilir, civar hanelerde zina edilir. büyük şehirlerde yalan söylenir, halbuki küçük köylerin mezarlığı bile yoktur. büyük şehirlere bağlanma mehmedim. öyle bir şehre yerleş ki, küçük olsun fakat bizim olsun. sokaklarında tanımadık yüz, ensesine şamar atmayacağın kimse dolaşmasın. her ağacına elin, her karış toprağına terin değsin. ve kuytu evlerden birinde senden habersiz ölenler olmasın. Bedri Rahmi Eyüboğlu

İstida

Yarab! İnsan oğullarından çektiğim yeter Gök yüzünden benim hisseme düşeni ver Altına dilediğim gibi ömrümü sereyim Mendil kadar olsun tarlamı ayır Beni doyuracak ağacı göster. Rabbim! İnsan oğullarından çektiğim yeter Yalnız senin ellerin gezinsin ömrümde Beni yalnız sen mahkum eyle sen azat Ve yalnız sen canımı iste benden ki Nereye saklayacağımı şaşırmadan vereyim. Bedri Rahmi Eyüboğlu

İstanbul Destanı

İstanbul deyince aklıma martı gelir. Yarısı gümüş, yarısı köpük Yarısı balık, yarısı kuş. İstanbul deyince aklıma bir masal gelir, bir varmış, bir yokmuş. İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir, Anadolu'da, toprak damlı bir evde, Gülcemal üstüne türküler söylenir. Süt akar cümle musluklarından, direklerinde güller tomurcuklanır. Anadolu'da, toprak damlı bir evde çocukluğum, Gülcemel'le gider İstanbul'a, Gülcemal'le gelir. İstanbul deyince aklıma, bir sepet kınalı yapıncak gelir. Şehzadebaşı'nda akşam üstü, sepetin üstünde üç tane mum. Bir kız yanaşır, insafsızca dişi, boyuna, posuna kurban olduğum. Kalın dudaklarında yapıncağın balı, tepeden tırnağa arzu dolu. Sam yeli, söğüt dalı, harmandalı, bir şarap mahzeninde doğmuş olmalı. Şehzadebaşı'nda akşam üstü, yine zevrak-i derunum, kırılıp kenara düştü. İstanbul deyince aklıma Kapalıçarşı gelir. Dokuzuncu senfoniyle kol kola, Cezayir marşı gelir. Dört başı mamur bir gelin odası; ...

Hüzün Geldi

Türküler bitti Halaylar durdu Horonlar durdu Al damar, mor damar, şah damar sustu Bahçeler put kesildi birer birer Meyveler salkım sacak taş Bir bulut uçardı Başı boş bedava Yandı kül oldu. Hüzün geldi baş köşeye kuruldu Yoruldu yüreğim yoruldu Ağaç büyür arkasında koşamam Kervan yürür peşi sıra düşemem Yıldız akar uçsam da yetişemem. Hüzün geldi baş köşeye kuruldu Yoruldu yüreğim yoruldu. Bedri Rahmi Eyüboğlu

Üç Dil

En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin En azından üç dil Birisi ana dilin Elin ayağın kadar senin Ana sütü gibi tatlı Ana sütü gibi bedava Nenniler, masallar, küfürler de caba Ötekiler yedi kat yabancı Her kelime arslan ağzında Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla Kök sökercesine söküp çıkartacaksın Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek Her kelimede bir kat daha artacaksın En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Canımın içi demesini Kırmızı gülün alı var demesini Nerden ince ise ordan kopsun demesini Atın ölümü arpadan olsun demesini Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini İnsanın insanı sömürmesi Rezilliğin dik alası demesini Ne demesi be Gümbür gümbür gümbür demesini becereceksin En azından üç dil bileceksin En azından üç dilde Ana avrat dümdüz gideceksin En azından üç dil Çünkü sen ne tarih ne coğrafya Ne şu ne busun Oğ...

Arkadaş Dökümü

Evvela dişlerimiz döküldü Sonra saçlarımız Arkasından birer birer arkadaşlarımız Şu canım dünyanın orta yerinde Yalnız başına yapayalnız Kırılmış kolumuz, kanadımız Tatlı canımızdan usanmışız Bir şüphedir sarmış yüreğimizi Ya kendini aldatıyor demişiz ya bizi Bir şüphedir demir atmış ciğerimize Pamuk ipliği ile bağlamışlar bizi Düğüm üstüne düğüm şöyle dursun Bir çalım bir kurum hepimizde Nereden inceyse oradan kopsun Bu canım dünyanın orta yerinde Hayvanlar kadar bağlanamamışız birbirimize Yalan mı? Gözünü sevdiğim karıncalar İşte: Hamsiler sürü sürü Arılar bölük bölük geçer Leylekler tabur tabur Ya bizler? Eşref-i mahlukat! .. Boğazımıza kadar kendi murdar karanlığımıza gömülmüşüz Bizler bölük bölük, bizler tabur tabur Bizler sürü sepet Yalnız birbirimizi öldürmüşüz... Bedri Rahmi Eyüboğlu