Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hüseyin Yurttaş etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hoşgeldin

Su sandım içtim sesini İnce gölgeni gördüm Bir yamacın başında Sarışın günlere yürüdüm Sözcükler buldun bana Gizem kapılarını açan sözcükler Yüzümde gülücükler göğerdi Şarkılara büründüm Kara kışların ardından geldin Avucumda çiçek oldun Kuşluğumda kuş sesi Yeşilinle örtündüm Aşkın eski çağlarından Önüme açılan söylence Hoş geldin Hüseyin Yurttaş

yalnız kalan kadın ağıdı

korkunun gölgesiyle iner akşamlar isli lambalar yanar usulca kimsesiz kalan kadın karanlığın soluğunu yüzünde duya duya bir fısıltı gibi geçer odadan odaya yağmurun sesi inince gözyaşları da boşanır ipince içi sıra konuştuğundan belli söylenmedik sevgiler kalmış kurşun geçirmez bir yalnızlık edinmiş sinesinde sıcak sakladığı hayra yorulacak düşler bakraçlarda balkıyan su aydınlığı çocuklar çekiştirir eteklerinden ocakta gizli masallar söyleyen ateş kış kurusu ağaçlarda karamsar kuşlar yalanlara sığınmış güleğen yüzü söylenmedik acılar kalmış en sapa anılar birden önünde aynaların hüznü bu, derin karanlığın saçlarını ne zaman çözmüş, anımsamıyor anımsamıyor son gülüşün kırsak kahkahasını her şey örtülü bilinmez bir zamana bırakılmış günün ağarması bile; söylenmedik sevinçler kalmış yanında kimse yok uyandığında düş dağınıklığıyla karışmış her şey çıkıp giden kimdi yatakta unutup sıcaklığını bir söz olup odaları dolaşan ılık görüntü, sonsuz yanılsama söylenmedik sanrılar kalmış bir ...

iki ateş arası

bir şey söyle, yorgunluğumu alsın eski sevgiler ışıldayan bir şey gülüştüğümüz günlerin aydınlığı vursun yine yine uzun yazların geniş öğlelerinden kuş sesleri gelsin gölgelere sığınalım o rüzgâr bulsun bizi salınan dallar eğilsin su sevinci çarpsın yüzümüze özledim, çok özledim toprağa uzanıp sırtüstü göğün derinliğine dalmayı kuşlar ve bulutlarla komşu coşkudan kıpır kıpır kanım özledim, çok özledim şimdi örselenmiş o tertemiz duyguları içten insan yüzlerini o günler öyle duruyor mu orda ömrümüzün gizli tarihinde nereye koştuk, nereye vardık böyle içimizde örümcek ağları zakkum acısı dilimizde yanık ormanlar yıkılmış şehirler gibiyiz en küçük belirti yok, nabzımız durmuş topla soluğunu gençliğimizin, üfle "hayat öpücüğü" kıvamında bir şey söyle Hüseyin Yurttaş Yirminci Yüzyıl Ağıtları/Bilgi Yayınevi