Ana içeriğe atla

Kayıtlar

A. Kadir etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Filistinli Sevgili

Gözlerin bir diken yüreğe saplanmış, çıldırasıya sevilen, işkencesine dayanılamayan. Gözlerin bir diken, rüzgârdan koruduğum, ötesinde acıların, gecelerin, derinlere sapladığım. Kandiller yanar ışığınla, geceler dönüşür sabaha. Bense unuturum birden, - göz rastlar rastlamaz göze-, yaşadığımız bir vakitler kapının ardında yanyana. * Şakırdın sanki konuşurken. İsterdim konuşmak ben de. Dudaklarda hayır mı kalmıştı ki, O bahar gibi dudaklarda! Sözlerin güvercin gibi yuvamdan uçtu gitti. Kapımız, sonbahar kadar sarı basamakları ardından fırladı gitti canının çektiği yere. Aynalar oldu paramparça, yığıldı içimize acı üstüne acı. Topladık sesin küllerini getirdik bir araya. Böylece söyler olduk acılı türküsünü yurdumuzun. Hep birlikte sazın bağrına ektik bu türküyü, evlerin damlarına taş fırlatır gibi fırlattık attık bu türküyü, alın, dedik, sancıdan kıvranan kalplere. Oysa her şeyi unuttum ben şimdi. Ya sen, ya sen, sevgili, sesini kimselerin bil...

Sen Bensiz Orda

Kim anlatacak sana akşamları dışarıda nasıl geçti günüm, Cağaloğlu pazarında nasıl atlatılıyorum, kimlere rastladım yolda, neler konuştum, kim anlatacak sana? Arada bir kim tutup sıkacak o minik pembe burnunu senin, o bembeyaz çileli saçlarını kim okşayacak geceleri? Kim şakalaşacak seninle sabah kahvaltısında, seni kim ağlatacak şiir okurken? Hele bir süre daha bensiz baksın dursun acı aydınlık yüzün orda karanlıklara. A. Kadir (İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)

Viva Celevbato

bu gece ne bir yıldız, ne ay var yaşlı gecede hüzne yer yok yüreğimizde hüzne yer yok nasıl olsa kıramazlar filizlerini mutluluk pınarından kaynaklanan sevgimizin çabuk gelir geçer yaz yağmurları bu gece ne bir yıldız ne ay var yaslı gecede yine de hüzne yer yok yüreğimizde A.KADİR

Dağ Başında

Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular, rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın, senin etinden, tırnağından ayrı, senin kokundan uzak. Benim güzelim, benim ceylan bakışlım, benim kafamın ateşi, yüreğimdeki. Mümkün mü şu anda rüzgar olmak, kuş olmak, şu anda üç dört portakal almak, getirmek sana, sana tuzlu badem, kabak çekirdeği. Şu anda hiçbir şey mümkün değil. Şu anda her şeyden ayrı, her şeyden uzağım ben. Şu anda sadece yalnızlık ve kahır. Hayır, güzelim, hayır, ceylan bakışlım, hayır, kafamın ateşi, hayır, hayır, yüreğimdeki. Şu anda mümkün en güzel olan tek bir şey vardır: Yanarak sevmek seni. A.KADİR

Deme

Bu ne bitmez yolmuş, deme bitmedik yol yok. Bu ne aşılmaz dağmış, deme aşılmadık dağ yok. Bu ne erişilmez ülkeymiş, deme erişilmedik dağ yok. Kendini kapıp koyverme. A.KADİR

Sevgi Öldü

Sevgi öldü duydunuz mu Sevgi öldü insanla sevişirken En önemlisiydi aykırı düşlerden Tozlarını silkeliyordu güneş Her kayan şiirin ardından Çocukların kışkırttığı sendikalı işçi arılar Çiçekleri solluyordu tutsak günde Gömleğinden pul pul türküler dökülen Bir çocuk koşturdu haberi Kaldırıp taa uzaklara hatta sonsuza İnsansız düşmansız yerlere attı ismini Çınladı derin uçurumlar dağlar Sevgi öldü, öldü sevgi. A. Kadir

Beşiktaş Tramvayı

Bahçemdeki dut ağacı vurdu ince dallarıyla penceremin camına, bir Beşiktaş tramvayı geldi aldı beni, bir Beşiktaş tramvayı götürdü sana. Çemberlitaş, Şehzadebaşı, Saraçhane. Almışım parmaklarını ellerime, Beşiktaş tramvayında giderim yane yane. Terzi Adem, berber Ali, dikimaneden Emine teyze ve Makbule. Üç sarışın birader, Kapalıçarşı terlikçileri. Bir küçücük simitçi çocuk, levent bir hizmet eri. Hep iyi insanlar bunlar. Dert yüzü görmesinler. Eksik olmasınlar. Vatman ağabeyimiz de eksik olmasın. Her akşam böyle götürsünler seni evine, bir elinde gönlüm benim, bir elimde sefertasın. A. Kadir (İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)

Ben Sensiz Burda

Yaslanıp omuzuna gecenin sabahı karşılar gibi, ama dünyaya günaydın diyemeden. Yatar gibi çimenler üstünde, ama çimenlerin kokusunu alamadan. Koşar gibi denize doğru, ama denizde kulaç atamadan. Uzanır gibi bir çocuğun başına, ama çocuğun başını okşayamadan. Tırmanır gibi gürbüz bir ağaca, ama ağaçtan bir meyve koparamadan. Kavuşur gibi eski bir dosta, ama eski dosla kucaklaşamadan. İş başında türkü söyler gibi, ama sesimi ben bile duyamadan. A. Kadir (İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)

İstanbul

Orda, adamı düşündüren denizler vardır - ışıltılı ve berrak-, şurda gemiler durmuş, kimbilir, zincirleri ne ağırdır. Sarayburnu, Kızkulesi, Haydarpaşa... Bak işte Köprü, Böyle ayak altında bütün gün. İşte yollar gıcır gıcır, İşte Sultanahmet Meydanı şu gördüğün Nihayet, ilerde deniz, Mis gibi balık kokar. Daha sonra Adalar Ve hep çam ağaçları. Oranın mehtabı tatlı olurmuş, Öyle derler, Rüyadaymış gibi yaşar insan. Galiba böyle görülür İstanbul Bir kartpostal önünde durup İştahla bakarsan. A. Kadir

Seni Arıyorum

Hasretim sana Tam üç koca kış geçti aradan, koskocaman üç asır. Önca Aydın, Muğla, Balıkesir. Önce bizim yiyemediğimiz bal gibi üzüm, incir. Önce bizim yemeğimize girmeyen bal gibi zeytinyağı. Sonra gene bir sıra dağ. Sonra Konya ovası, Adana. Sonra hiçbir vakit gülmemiş olan Orta Anadolu toprağı. Bilmem, tanır mısın yanında olsam, taş gibi sertleşti yüzüm, bıyıklarım uzadı. Hasretim sana. Ilık bir su, bir demet gül ve bir lambanın ışığnı arar gibi arıyorum seni. Bazen yüreğim kabarıyor, sanki yüzünü bir daha hiç görmeyecekmişim. Bir anda dünyadan çekilip, bir nada yoksun kalmak düşünmekten, geldiği yollardan insanın bir daha geçememesi. Elimin hiç dokunamaması eline. Taze yaprak kokusu dolar genzime birdenbire. Bakarım birdenbire karşımda başaklar insan boyu. Ayağımın altında toprak boyanır çağla rengine. Birdenbire çıkıyorum yalnızlıktan, giriyorum birdenbire beraberliğe. A.Kadir

Koru Kendini

Kaldırınca tabancasını Nişan almak için sarı saçlıya Parıldayıverdi gözleri Koru kendini Kırlangıçlar uçuştular Korkudan çığrışıp Kanat çırparak koru kendini. Hadi söyle bana müziği seversin sen Nasıl çalar insan hapishanede Ağrılardan, sızılardan sonra Romatizmanın zincirlerin kemirdiği elleriyle. İşte nişan aldı tam Kemanının üstüne Iskalamaz iyi nişancıdır Koru kendini Ama teller gene şakıdılar Doldular havayı titrek titrek hiç umursamadan. Hadi söyle bana müziği seversin sen Nasıl çalar insan hapishanede Ağrılardan, sızılardan sonra Romatizmanın zincirlerin kemirdiği elleriyle. 'Havasız bir delikte Gıcırdayan somya üstünde yatakta Yakalanmışsın berbat bir öksürüğe Gel de şarkı söyle. Ama yine de sarı saçlı adam Devam etti kemanı çalmaya Dirildi içimizde ölü düşler.' A. Kadir (İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)

Düşünceler

Pınarından özgürlüğün al bir yudum çek bir soluk rüzgarından sevdamızın seni benden ne bu kapı, ne bu duvar ayıracak seni ne bu kara kara gelen ölüm. al bir yudum pınarından özgürlüğün rüzgarından sevdamızın çek bir soluk gelir bir el kırar birgün kapıları karanlığın bahçesinde açar gülüm seni benden ne bu kapı, ne bu duvar ayıracak seni ne bu kara kara gelen ölüm ADAGİO Yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim öpüşün kadar sıcak ve tatlı özgürlük türküleri de söylenir bu dudaklarla sevda türküleri de vişne rengi dudakları vardır sevdanın gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı okyanus olur sarar dünyayı olümün vişne rengi dudakları kimi kez dudaklarınca içten ve inançlı ölüm asude bahar ülkesi değildir o zaman ölüm: yiğit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere sunulmasıdır canlı bir gül gibi somut ayrılık yoktur artık zaman içinden yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de öpüşün kadar sıcak ve tatlı vişne rengi dudakları vardır sevgilim... ANDAN...

İhtiyaç

Bu akşam içimde Tuhaf bir sıkıntı var, Dünyada sanki bir ben kalmışım, Sanki herkes nerde keder varsa bırakmış, Ben nerde bulduysam toplamış almışım. Önümde söğüt ağacı Her zamanki haliyle, çaresiz, Havuzda su rahat, İnsanlar susmuş. Sessiz bir yağmur gibi başladı bende Konuşmak ihtiyacı. A. Kadir