Ana içeriğe atla

Kayıtlar

victor hugo etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ARTIK VEDA VAKTİNİN GELDİĞİ İÇİNE DOĞMUŞTU

HİCRET’İN DOKUZUNCU SENESİ L’an neuf de l’hégire   / Mahomet          Artık veda vaktinin geldiği içine doğmuştu. Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu. Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu. Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu. Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında. Durup su içen develeri izliyordu arada sırada. Böylece deve güttüğü zamanları hatırlıyordu… Sanki cenneti görmüş, ilahî aşkı bulmuştu; Sanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, Boynu gümüş bir testinin boğazıydı sanki. Tufanın sırlarını bilen Nuh’un havası vardı. Ona danışmaya gelenlere adil davranırdı, Kimi itiraf eder, kimi gülüp inkâr ederdi; Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi. Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı. Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.     Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı. Oturur yere, elbiselerini kendisi yapardı. Artı...

İki Atlı Ormanda Ne Düşünüyorlardı?

Gece kapkaranlıktı ve simsiyahtı orman, Gölgeye benziyordu yanımda giden Hermann; Dörtnala atlarımız sığınmıştık Allaha. Bulutlar gökyüzünde sanki birer mermerdi, Yıldızlarsa ateşten kuş sürüleri gibi Uçuşurdu dallarda. Ben hasretle doluyum. Istıraplarla kırgın, Ümitsiz, bomboş kalmış derin ruhu Hermann'ın. Ben hasretle doluyum: uyuyun sevdiklerim! Bu ücra yeşillikler arasından giderken: "Yarı açık mezarlar, dedi, geçer fikrimden!" O ileri bakıyor benim gözüm arkada. Atlarımız bir orman alanında dörtnala. Uzak çan seslerini getiriyordu rüzgar. Hermann: "Dertliler, dedi, düşüncem; şu alemde Yaşayan, var olanlar." "Ah, benim düşüncem de Dedim ki yok olanlar: Pınarlar çağıldardı. Ne söylerdi pınarlar? Meşeler fısıldardı. Meşeler ne fısıldar? Çalılar söyleşirdi eski dostlarmış gibi. Hermann bana dedi ki: "dert insanı uyutmaz. Ne gözler var ki ağlar, ne gözler uyku tutmaz." Ona dedim ki: "Heyhat, uyanmaz niceleri!" O zaman dostum: "Hayat...

Mezar ve Gül

“Senin gibi bir aşk çiçeği ne yapar Seher vakti yağdığında yağmurlar? ” Diye mezar sordu güle. “Ya senin o kuyu gibi ağzına Düşen insan ne yapar daha sonra? ” Diye sordu ona gül de. “Ey karanlık mezar, amber ve bal Kokusuna döner o damlacıklar Anladın mı beni şimdi? ” Mezar da dedi ki “Ey dertli çiçek, Melek olup göklerde süzülecek İçime düşen her kişi.” (1837) Victor Hugo Çeviren: Tozan Alkan

Aşk ki Sevgili Kızım

Aşk ki sevgili kızım, aynaya benzer en çok, Bakmaya bayılırlar güzel ve şık bayanlar Baktıkça düş kurarlar, mutlu olurlar. Aynadaki görüntüleri büyüler onları, Kötülükten, günahtan arınır yürekleri Ruhları saydam beyaz bir sayfaya can atar. Sakın inmeye kalkma yoksa ayağın kayar, Tutunacak dal yoksa uçurum bekler seni Direnemezsen kapılır kaybolursun girdapta, Aşk ki güzeldir kızım, saf ama ölümlüdür Senin gibi küçük yaşta akıntıya kapılanlar Kendi yansımalarını görür, yunar, boğulur. Victor Hugo

Asırların Efsanesi: Bu Kitap Şu Tecellîden Doğdu

Rüya gördüm, çağların duvarı uzuyordu Önümde. Granitle etten bir yığındı bu. Bağrına uğultusu sinmişti milyonların Endişeden kaskatı kesilen o duvarın. Loş oyuklarda vahşi gözler parıldıyordu, Yığınlar, kabartmalar, nakışlar oynuyordu, Zaman zaman önümde açılıyordu duvar. Yeşimden somakiden ve altından saraylar: Uluların, bahtiyarların otağ kurduğu, Cihangirlerin kandan, buhur’dan kudurduğu İnler görünüyordu, Seher yeliyle nasıl Ürperirse bir ağaç, o duvar da muttasıl Öyle ürperiyordu. Alınlarında burçlar, Alınlarında altın başaklardan sorguçlar, Muammanın üstüne bağdaş kuran birer sır Gibi çöreklenmişti sur’a binlerce asır.. Sanki temel taşları canlıydı da, bu mahşer Göğe yükseliyordu… Sanki binlerce asker Gecelerin fethine çıkan koca bir ordu Birden taş kesilmiş de orada uyuyordu Kayan bulutlar gibi dalgalanıyordu sur, O hem canlı bir yığın hem bir hisardı. Çamur Kanıyor, toz gözyaşı döküyordu. Mermerin Elinde bazen kral âsası, bazen keskin Bir kılıç pırıl pır...

Şairin Görevi

1 Niçin sürgünsün şair yaşadığın toplumda? (1) Işıksız bir karmaşadır siyasal partiler, Bir yararı olur mu şu tasasız ruhuna? Çiçeğe durmuş şiirin sararıp soluyor; O boğucu, kirli havalarında onların, Güzelim buhurların, günnük kokuların; Şaşırıyor yolunu soluklarını duyunca. Köle ruhlu kavgalarında senin yüreğin, Çimeni gibidir yaşadığımız kentlerin Gelip geçenlerin ayaklarının altında. Halkın ve kral, dumanlı, sisli başkentlerde Nasıl çarpışıyor iki ölümcül güç gibi, Duymuyor musun seslerini dehşet içinde, Sen ey toprağına tohum serpiştiren çiftçi! Sen ey şair, sen ey usta, kapat kulağını! Bu şamatanın sana hiçbir yararı var mı? Gürültünün patırtının içinden gelen Bu insanların arasında asla yer alma! Dizelerde tanrıya şarkılar söyleyen sen Uzak dur, uzak dur, onlara sakın karışma! Arınmış ruh, şarkını göklerde meleklerin Verdiği huzurlu, barışçı konserde söyle! Sen ey kutsal çiçek, sen de gidip çöllerin Engin gökleri altında serpilip büyü! Sen ey düşsever insan, sığınakları ara! Giz...

Boaz Uykuda

Uzanmış uyumuştu Boaz, iş yorgunu; Bütün gün didinmiş durmuştu harmanında; Sonra serip her günkü yere yatağını Uyumuştu Boaz, ölçeklerin yanında. Epeyce tarlası vardı bu ihtiyarın; Zengindi, ama hakkı hukuku bilirdi; Rengi saftı değirmenindeki suların; Cehennem odu değildi ocağındaki. Gümüş sakalı Nisan çayına benzerdi; Ne hasisti, ne de haset vardı içinde; “Mahsustan düşürün de toplasınlar,» derdi Ekin devşiren fakir kadınlar görünce. Hiçbir vakit ayrılmamıştı doğru yoldan; Fukara babasıydı, gönlü pek ganiydi; Beyaz harmanisi kadar temiz bir vicdan. Halka açık ambarları sebil gibiydi. Babacandı, yakınlarına sıdkı vardı; İşini bilirdi, eli açık olsa da; Kadınlar gençlerden çok ona bakarlardı; Gençler güzel ama olgunun hali başka. O ki asıına dönmekte olan kişidir, Geçer yalan dünyadan ebedî dünyaya; Gencin gözündeki ihtiras ateşidir, İhtiyarınkinde başka bir nur, bir ziya. İşte böyle uyuyordu Boaz, gecede, Ekin tınazları birer mâbede benzer; Rençberler, üçer b...

Bakışların

Bir bakışın kudreti bin lisanda yoktur Bir bakış bazen şifa bazen zehirli oktur... Bir bakış bir aşığa neler neler anlatır Bir bakış bir aşığı saatlerce ağlatır. Bir bakış bir aşığı aşkından emin eder Sevişenler daima gözlerle yemin eder... Victor Hugo

Bu Çiçek, Senin İçin

Doruktan senin için kopardım bu çiçeği O sarp bayırdan hani, suya iner eteği Kartalın bildiği yalnız ve yaklaşabildiği Sessizce seprilmişti kayanın çatlağında. Gölgeler yıkıyordu burnun sağrılarını Açıkça görüyordum: bir yengi alanında Nasıl kızıl ve parlak bir utku anıtı Olanca görkemiyle bir anda kurulursa İşte tıpkı öylece Güneşin gömülüp gittiği yerde gece Bulutlardan bir tak yapıyordu kendine. Yelkenliler bir bir erirken uzakta Birkaç çatı eğimli bir vadinin dibinde Parlayıp görünmekten ürker gibiydi sanki. Sevdiğim, senin için kopardım bu çiçeği! Evet, rengi uçuk ve koku yok tacında Çünkü kökü dağların bu çetin yamacında Yalnız su yosununun acı tuzunu içmiş. Dedim ki: garip çiçek, şu tepenin üstünden Bulutların, yosunun ve teknenin gittiği Uçsuz bucaksızlığa yolcu olmalıydın sen. Git öyleyse bir kalbin Herşyeden daha derin uçurumunda dağıl Başka bir acun olan o göğüste sol artık Göğün seni sular için yarttığı besbelli Ben'se Sevda'ya adadım işte s...

Söylesem Söyleyebilsem Ah Derdimi

söylesem ah söyleyebilsem derdimi mehtap bir gecede açabilsem sana kalbimi göreceksin seninle dolu desem, diyebilsem ki seviyorum seni çılgınca aşığım sana ama demem, diyemem çünkü aramızda dağlar, denizler ve benim o kahrolası gururum var bu böyle sürüp gidecek sen, seni sevdiğimi bilmeyecek, öğrenmeyeceksin ben her gece yıldızlara seni sevdiğimi söyleyeceğim sana asla... çünkü aramızda dağlar denizler ve benim o kahrolası gururum var Victor Hugo

Güneş uykuya yatmış bu akşam bulutlarda

Güneş uykuya yatmış bu akşam bulutlarda. Yarın fırtına var, sonra karanlık ve gece, Tan ağaracak sisin içinden sızan ışıkla, Derken günler ve geceler, ardı arkasınca! Geçip gidecek günler, geçip gidecek zaman Dağların üzerinden, dağların, denizlerin, Irmakların gümüş sularından, ormanlardan Anlaşılmaz ilahileri gibi ölülerimizin. Ve suların yüzü,ve kırış kırış ama genç Dağların alınları ve yemyeşil ormanlar Daha da gençleşecek, köyden geçen küçük çay, Yine suyu dağdan alıp denize verecek. Ya ben! her geçen gün başımı daha bir eğerek, Tatlı ışıkları altında güneşin, titrek, Şamatanın ortasında çekip gideceğim, Sonsuz yeryüzünden hiçbir şey eksilmeyecek. Victor Hugo

Veni, Vidi, Vixi

Değilmi ki o derin acılarımla şimdi Buna destek olacak tek bir kolda yoksunum Ve çocuklara bile zorlukla gülüyorum Ve açmıyor içimi çiçekler renkleriyle Anlamalıyım artık: yaşadın yeterince! Değilmi ki ilkbahar kuşatınca her yanı Doğayı şenlik yerine çevirdiğinde tanrı Bu görkemli sevdaya aşksız bakıyorum Değilmi ki gün-gece ışıktan kaçıyorum Duyarak o en gizli kederi herşeydeki Değilmi ki ruhumda umudum yenik düştü Değilmi ki bu güller, kokular mevsiminde Sevgili kızım benim, içimde, ta derinde Yalnız senin yattığın karanlığa özlem var Mademki öldü kalbim, yaşadım yeterince! Yeryüzünde yükümü tek bir gün reddetmedim Arığım işte orda, burda başak demektim Yumuşadım gitgide, yaşama gülümsedim Ve yaşamın o büyük, dipsiz gizi dışında Dimdik durdum ayakta, kimseye eğilmedim En iyisiyle yaptım yapabildiklerimi Ne çok uykusuz kaldım, ne çok hizmet götürdüm! Sonra acılarıma güldüklerini gördüm Nefretlerine hedef seçildikçe üzüldüm Anarak çalışıp çektiklerimi Tek ...

Aklından Sonsuz Yazgı Çıkmayan Adam

Bir yolcu gibi sabah, tan vakti yola çıkan, Aklından sonsuz yazgı çıkmayan mutlu adam, Uyanıyor şafakta, ruhu hep düş içinde, Elinde kutsal kitabı, dualar dilinde! Duasını ederken başlıyor gün doğmaya Güneş hem göğe doğuyor, hem onun ruhuna. Solgun ışıkta beliriveriyor eşyalar, Eşyalarla birlikte ruhunda başka şeyler, Ondan başka herkes uykuda, böyle sanıyor, Esrik bir mutluluğun huzuruna varıyor, Oysa arkasında güler yüzlü melekler var, Kitabın üzerine eğilmiş bakıyorlar. (1856) Victor Hugo Fransızca'dan çeviren: Tozan ALKAN

Keder Sana Yakışmıyor

Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli,  Ellerin güzelliğini kaybetmiş nasırdan,  Hüzün rengi almış saçlarının her teli Gözlerine gölgeler düşmüş kahırdan, Gözlerin ki, gördüğüm gözlerin en güzeli Ne kadar değişmişsin ben görmiyeli Böyle mahsun kederli değildin eskiden Fıkır fıkır gülerdi gözlerinin içi Dudakların nemliydi sevgiden, arzudan Yapraklarına çiğ düşmüş karanfiller gibi Baygın kokusuna anılarla beraber giden Böyle mahsun kederli değildin eskiden Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar Ağlamaktan mı karadı gözlerin Bir zamanlar göz yaşını sevmezdin Şimdi neden yaşardı gözlerin Hasta mısın, yorgun musun nen var Sevdiklerin vefasız mıydı bu kadar Arzular vardır bilirsin anlatılamaz Eskisi gibi kalsaydın ne olurdu Taptaze, ıpılık kar gibi beyaz Keder sana yakışmıyor gül biraz Arzular vardır bilirsin anlatılamaz. Victor Hugo Sana Ne Yaptılar O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin Demirlerin soğukluğu soluk dudakla...

Yarın Erkenden

- Ölen kızı için - Yarın erkenden kırlar ağardığı zaman Gideceğim…biliyorum beni bekliyorsun bak. Geçip gideceğim dağlardan ormanlardan, Daha fazla kalmayacağım senden uzak. Gözlerim düşüncelerime saplı yürüyeceğim, Duymadan hiçbir haber, hiçbirşey görmeden. Yalnız, kimsesiz birbirine kenetli ellerim, Gideceğim, farkı yok gündüzümün geceden. Ne uzaklarda Harfleur’u saran perdelere Bakacağım, ne de inen altın renkli akşama. Kavuşunca bir bağ yeşil çoban püskülü ve Bir çiçekli funda koyacağım mezarına. Victor Hugo Çeviri: A.R.Ergüven

Dilenci

Sen, hergün köşe başlarında Yırtık urbanla kirli ellerinle Avuç açan, sefil insan. İnan yok farkımız birbirimizden. Sen belki tüm yaşamınca dilenecek; Beklediğin beş kuruşu biri vermezse, Ötekinden isteyeceksin. Ama ben, tüm yaşamım boyunca Tek bir kez dilendim, Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim. Öylesine boş öylesine açık kaldıki elim, Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim. Victor Hugo