Burada yazmak güzel. Bir o kadar da şaşırtıcı ve ürkütücü. Bazen de hüzün veriyor. Hüznümün sebebi, yazılanların ancak polemik konusu olduğunda ciddiye alınması. Şaşırtıcı olan ise polemik olsun diye yazmadıklarımın-hatta polemik olmasın diye yazdıklarımın da- polemik konusu edilmesi. (Meselâ, yağmur’u heykelle kıyasladığım son yazım vardı ki, rahmeti anlatmak içindi, sadece rahmeti. Bir yağmur güzellemesi kemalist ve anti-kemalist tartışmalar arasında güme gitti.) Ürkütücü olana gelince, yağmur ve rahmetle ilgili yazının başına benim o heykel detayını bilerek iliştirmemdi. İliştirmek zorunda kalışım. İliştirmeyi isteyişim; ürkütücü. Demek ki ben de kendimi reytinge kaptırmışım. Kaptırdığımı bilmeyecek kadar kaptırmışım hem de. Kapıldığını bilmemek kadar talihsiz bir kapılış yoktur. O zaman kapılıştan kurtaramazsın kendini. Sadede geleyim: Bugün bana mahzunca bir soru soruldu. “Bazen kendime bakıyorum; ettiklerimi hatırlıyorum. Ümitsizliğe kapılıyorum. Ben nasıl bu halimle...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"