Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Rıfat Ilgaz etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

"Yazarlara vermek içinde para ayırdın mı?" "Ne parası yahu? Size de para mı vereceğim?"

Sait'i en çok üzen şey, ne yalnızlıktı, ne de bireycilik bunalımı. Sait'in en üzüldüğü, annesinin kendisine işsiz adam gözüyle bakması korkusuydu. Zaman zaman sorardı bana: "Yahu şu kadar yazı yazıyorum, bana işsiz denebilir mi? " Sait'in cimrilikle suçlanmasının nedeni, annesine para için başvurma zorunda kalması korkusuydu . Onun bu durumu zaman zaman para konularını deşmeye kadar giderdi. Bir yazar, yazı parasıyla geçinebilmeliydi. Bir gün ikimiz Orman Birahanesi'nin önünden geçerken, Şerif Hulusi dışarı çıkarak bizi masasına çağırdı. Ne içeceğimizi sorduktan sonra: "Dergi çıkarıyorum!"dedi. "Siz de yazı vereceksiniz!" Sait'in yüzü allak bullak olmuştu. Hiç öfkelenecek bir şey yoktu ortada ama, kızmıştı işte. "Matbaa buldun mu? "dedi, gözlerini açarak. "Buldum!" "Kağıt alacak paran?" "Hepsi tamam." "Yazarlara vermek içinde para ayırdın mı?" "Ne parası yahu? Size ...

Yedicanlı Olmak

Arada bir düşündüğüm oluyor: Var mıyım, yok muyum ben de, Bu yeryüzünde? Baki Hoca'mızın söylediği gibi Kabuğumdan sıyrılıp Hakka yönelmediğime göre henüz Sedef-i şerifimin içindeyim demektir Yaşayıp gidiyorum, sizin anlayacağınız! Nasıl mı yaşıyorum? Bu da mı sorun! Yaşıyorum ya siz ona bakın! Gençken bir şiirimde, "İş doğmakta değil!" demiştim, "Gelmişken yaşamakta!" Dekart gibi düşünüp Dekart gibi konuşursam eğer: "Yaşıyorum…" Eee şu halde? Canım anlayıverin gerisini, Hiç kuşkunuz olmasın ki, "Varım!" Onun gibi de değil, açıkçası Ben var olmak için yaşıyorum. Bırakın düpedüz yaşamayı Yaşamak için geceli gündüzlü Direniyorum üstelik! Çare yok, Tüm acılara direneceksin önce Daha çok, Acınmalara direneceksin, iki, Yokluğa, yoksunluğa… Üüüç! Güler yüz göstermeyeceksin Yüzüne gülenlere, dört! En önemlisi Ezenlere karşı direneceksin, beş! Ezilenlerin yanıp yakınmalarına! Etti mi altı! Yedincisi mi, can yol...

Ne Diyebilirsin!

Geç vakit işten çıkarsın, İki satır konuşmak için hasretsin bir ahbap yüzüne, bıçak açmaz dostların ağzını değirmenci su derdinde... Yorgunluğu çıkarmak istersin bir koltuk meyhanesinde, kesen elvermez, ne yaparsın, gün o gün değil... Bir kahveye sokarsın başını, dolaşamazsın ya böyle soğukta... Temiz bir kahve çeker canın, mis gibi nohut gelir burnuna, sen eski tiryaki, gel de iç bakalım! Duramazsın okumadan yeni haberleri, gazeteler emeklilerin elinde... Vakti gelir radyo açılır, dinle dinleyebilirsen! Erkek müşteriler uğrar meyhane dönüşü, bir sözle kestirip ajansı plakla Urfa havası çaldırır, ne diyebilirsin, paraya geçer hükmün! Girecek değilsin ya belaya tutarsın erkenden evin yolunu; hem altıda kalkacak adamın işi ne, kahve köşelerinde! Rıfat Ilgaz

Gidişini Anlatıyorum

Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için Saçlarını, gözlerini, ellerini Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak Termometrede yükselen çizgi çizgi Kim bilir nerelerde soğuyorsun Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen İnsan insan bakan gözbebeklerin Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder Ne gelirse onlardan gelir bana Çalışma gücü yaşama direnci Mutluluk gibi kazanılması zor Mutluluk gibi yitirilmesi kolay Bir açarsın ki mutluyum Bir kaparsın her şey elimden gitmiş Rıfat Ilgaz

Son Şiirim Olabilir

Elim eline değsin... Isıtayım üşüdüyse, Boşa gitmesin son sıcaklığım! 19 - X1- 1991 Rıfat Ilgaz

Oğlum

I Ben de düşkündüm oyuna, Ben de kumları avuçlar Kazardım tırnaklarımla toprağı, O zaman da çocuklar oynardı, Ama benzemiyor bütün oyunlarımız, Gezdirdim ceplerimde şıkır şıkır Deniz kokulu taşları, En güzellerini topladım Midye kabuklarının. Saldım bahar rüzgârına Uçurtmaların en süslüsünü. Ne kurulunca koşan tramvaylarım vardı, Ne çekince giden develerim. Balıklarımızı tanırdım, Adlarını bilirdim kuşların; Seçerdim düdüğünden Limanımıza uğrayan vapurları. Bilirdim yanık yüzlü kaptanlarımı Denizkızı'nın Selamet'in; Ben de ayırırdım onlar kadar Poyrazı karayelden. Gemiler tanıdım, çift direkli, Tutmazsa rüzgârı Açıklarımızda volta vuran gemiler, Kızardım, limanımızı hiçe sayan Pake'lere Nemse'lere; Dalar da silinen dumanlarına Düşünürdüm uzak limanları, Uzak limanların çocuklarını. Senin de var ufak tefek Kendine göre bildiklerin; Çeşitli oyuncakların yoksa da Bir saniye de tren yapacak kadar Kibrit kutularını, Tecrüben var benden faz...

Bilmeyecekler

Geride kalanlara ne bırakacağım, Çocuklarıma, Onların da çocuklarına? Olsa olsa Karadeniz'den payıma düşeni… Beş on evlek yer gökyüzünden. Ne vermek istedimse sağlığımda, Ne veremedimse, Gizlenip kaçışlardan. Biliyorum bu yüzden Yokluğumu çekmeyecekler, Hep yaşıyormuşum gibi gelecek onlara Biraz ötelerde, uzaklarda. Babamız diyecekler, dedemiz, Dur durak bilmezdi, Dert nedir, tasa nedir bilmezdi… Neyi bildiğimi bilmeyecekler. Rıfat Ilgaz

Yoklama Defteri

yoklama defterinden öğrenmedim sizi, benim haylaz çocuklarım! sınıfın en devamsızını bir sinema dönüşü tanıdım, koltuğunda satılmamış gazeteler... dumanlı bir salonda kendime göre karşılarken akşamı, naneşekeri uzattı en tembeliniz... götürmek istedi küfesinde elimdeki ıspanak demetini en dalgını sınıfın! isterken adam olmanızı çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun palto, ayakkabı yüzünden. kiminiz limon satar balıkpazarı'nda kiminiz tahtakale'de çaycılık eder; biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı, tereyağındaki vitamini ve kalorisini taze yumurtanın! karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta, çevresini ölçtük dünyanın, hesapladık yıldızların uzaklığını, orta asya'dan konuştuk laf kıtlığında. neler düşünmedik beraberce burnumuzun dibindekini görmeden bulutlara mı karışmadık! "hazar rüzgarı"nda dökülmüş "hasta yapraklar"a mı üzülmedik! serçelere mi acımadık, kış günlerinde kendimizi unutarak! Rıfat Ilgaz

Uçurtma

Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki… Uçurtmayı seviyorlar sözgelişi, Bir havalandı mı uçurtmaları Daha da güzelleşiyorlar. Maviliklerde gözleri Özgürlüğü yaşıyorlar Uçurtmalarla birlikte. Koparıp da iplerini hele Bir kurtuldular mı ellerinden, Öylesine seviniyorlar ki, Gidiş o gidiş, bile bile… Kızalım mı umursamayışlarına? Kendi yaşamlarını izliyorlar boşlukta. Onlar da birer uçurtma değil mi? Bizim de ne süslü uçurtmalarımız vardı, Alıp başlarını gitmediler mi? Gözümüzden bile esirgedik Hangi birinin ipi kaldı elimizde? Rıfat Ilgaz

Sen Gidince

sen gidiyorsun ya işine yetişmek için saçlarını, gözlerini, ellerini neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak termometrede yükselen çizgi kimbilir nerelerde soğuyorsun senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen insan insan bakan gözbebeklerin beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder ne gelirse onlardan gelir bana çalışma gücü yaşama direnci mutluluk gibi kazanılması zor mutluluk gibi yitirilmesi kolay bir açarsın ki mutluyum bir kaparsın ki herşey elimden gitmiş Rıfat Ilgaz

İçelim

İşte bir aradayız! Sağlığından haber beklediklerimiz yanımızda, Ve aramızda uzun zamandır Yüzünü görmediklerimiz! Kimimiz mahpustan dönmüşüz Kimimiz sürgünden! Bu akşam keyfimiz yerinde, Günlük dertlerimizden sıyrılmışız, Nasıl kazanıldığını unutmuşuz paranın Elimiz o kadar açık; Harcayalım neşemiz için! İyisi gelsin şarabın, Yüklü olsun mezeler! Nöbetçisiz geçiyor akşamımız demek, Kilitsiz, demir parmaklıksız; İstersek burda keser konuşmamızı, Çıkarız kol kola, kelepçesiz. Dolaşırız canımızın çektiği sokakta. Özlemini çekmişiz uzun zaman Dostların ve aydınlığın. Duymuşuz her çeşit yanızlığı Tek başımıza. İki çift lâf etmenin karşılıklı, Ne demek olduğunu öğrenmişiz. Konuşalım, Bir suç olduğunu bilerek her sözümüzün. Güzel günlerin yaklaştığını söyleyelim, Dört yanımızı kollayarak. Ne olacak, bilir miyiz birazdan? Belki hesabı sorulacak neşemizin. Kaldıralım son kadehleri, Ayrılalım arkadaşlar, Ayrılırken öpüşelim! Rıfat Ilgaz

Leylaklarını Anlatıyorum

Leylak getiriyorsun bana güneşli bir gün Onu saçlarından topladığın belli Bir leylak bahçesisin karşımda Böyle kucağında kalsa daha iyi Bir vazoya bırakıp gidiyorsun Sen gidiyorsun leylaklar kalıyor mu sanki Önce renkleri gidiyor arkandan Nesi varsa gidiyor soyunarak Her vazoya baktıkça karşımdasın ne tuhaf Her kokladıkça dönüp dönüp geliyorsun Düşünceler gibi filizleniyorsun gün geçtikçe Yaprak yaprak gelişiyorsun Leylak leylak bakıyorsun gözlerimin içine Ölümsüz bir mevsim oluyorsun Rıfat Ilgaz