İmgeyi antikacıda rehin bırakan usta ölüm de artık baştan kokar nerede kalmışsa su zamanı üç basamak merdiven indiğim kalbimin şurasında bugün de ince bugün de kırıldı kırılacak gülzakkum (?) saçlar. Aşkın, miras kalan öyküsüyle yaptığın kahve Masada unutulan kaysı, buzdolabı Havada dedikodu tadı Deniz şortunu giyinmiş Teninde yorumlar gününü güneş, dilimi çağırıyor Mermerdeki damarlar, tenin soyuluyor terimle Bir sinek vuruyor cama Sokağı yok suboşluğuna inen yolun, uzun zamandır Unuttum sokak adlarını, kedi gözü, memebaşların Avucumda kokan ot fıskiye İstanbul'un tozu alınmamış bir köşesinde içtiğimiz rakı, aşkımızın açıkta kalan kamburuydu komi, ölü düşler asılı duvarda, kılıktan kılığa giren su, kimi ölü kimi uzak kimi adını bilmediğimiz, zakkumu bırakmıştık vestiyere gülü alıp gidiyoruz, tozu alınmamış bir köşesine İstanbul'un güneşin en yorgun saatinde, suskun ben sen ve herkes kumun ötesinde anonslar… anonslar tenimizde pullanır ayetler aşk...