yürürdüm, sakin ve yaprak döken sokaktan içinde aşk olan şeyleri arıyordum içimde sevgili yanması yürürdüm, yanıbaşımda bir sakız sardunyası konuşurdum usul ve uzun günler boyunca bi bakardım yüreğimde uçuk kızarması -yüreğim niye bu kadar ağzım ki. susardım sonra susardım sonra susardım büyük ağaçların altında oturur susardık arkadaşlar sevgilim ve yeni bir nehir bir ses; acılarınıza dönün şiir oradadır acıyı yanında bilmek olgunlaştırıyor insanı fesleğenin, fesleğen olduğunu öğretiyor birden şaşırıp kalırdık akşam vapuruna yetişememenin erdemiyle dağılmış pazarlara öteberi almaya giderdik dönerdim, ayakla çiğnenmiş sakız sardunyası anlamsız karmakarışık olurdu yüzüm bu yüzü bir kere görmüştüm işsizliğimde ipekyolu düşü vardı, marlboro yoktu o hayat, foss modernizm hiç yoktu her şey işte, düşsel kitaplarda anlatılan o kitap elinde van’a giderdik van kalesine çıkardık ellerin üşürdü ellerinin içi üşürdü hohlardım gün boyu konuşurduk sonra konuşurduk sonra...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"