Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Süleyman Uludağ etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Gönlünü şu zamanın güzellerine kaptıran yorulur durur.

Gönlünü şu zamanın güzellerine kaptıran yorulur durur. Ey filan ağır ol ki, güzellik seni oyuncak hale getirmesin. Ahid veren hiçbir güzel yok ki ahdine hiyarret etmiş olmasın. Çok az kimse vardır, kendini vakf edeceğin ve onun da kendisini sana vakf edecek olan. Aşıklarına karşı mağrurlar ve onları reddetmedeler. Ve kişilerin kalplerini parçalamaya kasd etmedeler. Bir kere münasebet kursalar, diğer seferinde kesmedeler, Ahd ettiklerinde ise her halükarda ihanet etmedeler. Bir güzel ki sevdasına tutuldum ve kalbiınİ verdim, Bassın diye yanağıını ayağı için nalin yaptım. Kalbimin ortasında ona bir yer hazırladım. Kalbime dedim ki buraya konaklayana ikramda bulun. Bu yüzden başına gelecek olan zillete katlan. Çünkü sevdanın verdiği dehşet mutlaka gelecektir başına. Onu üzerime hakim yaptım, emirim olmasına razı oldum. Ben onu görürken o da içinde bulunduğum hali bir görseydi. Döneriz, göl yüzündeki bir böcek gibi Ki üzerinde dönmede ve (meyva gibi) yüzmede. Derhal bildi...

Şiir ancak nazım ve ahenk itibariyle münasip düşen şey (ve ibare)dir

Allah şiir sanatına lanet etsin, zira bu sahada Ne de çok çeşit çeşit kara cahillerle karşılaşıyoruz. Bunlar garib şiir nevini (ve muğlak tabirleri) Dinleyiciye aşikar ve kolay gelene tercih etmektedirler. Saçma şeyleri sahih bir mana olarak görmedeler, Berbat sözleri de değerli bir şey saymaktalar, Doğru olan şiir nevini bilmemekteler ve Kara cahil olduklarından bunu bilmediklerini de bilmemekteler Bizim dışımızdakiler böylelerini kınamaktadırlar ama Doğrusu biz onları (şair saymadığımızdan) mazur görmekteyiz. Şiir ancak nazım ve ahenk itibariyle münasip düşen şey (ve ibare)dir, Her ne kadar sıfatları itibariyle türlü türlü olsa da Şiirin her cüzü diğerleriyle mütenasip olarak aynı şekilde ortaya çıkar. Göğüs ve sırt kısımları (sadr-ı manzume ve metn-i manzume bir dilberin endamı gibi) muntazam bir        biçimde meydana gelir. Şiirdeki her mâna o tarzda vücuda gelir ki Şayet o tarzda düşmeseydi öyle olması temenni edilirdi Şiir beyan ve belagatın öy...

Ağlattı beni nehrin sahilinde feryat eden güvercin

Ağlattı beni nehrin sahilinde feryat eden güvercin, (kumru) Sabaha karşı, bahçedeki dala konmuş iken. Seher, eliyle gecenin mürekkebini silerken Papatyalar, dişlerinden şebnemler dökülürken, Erkenden gülistana geldim, dağılmış oradaki şebnemler. Kızların gerdanında saçılan inci taneleri gibi. (Nehirdeki) su dolapları oluk oluk göz yaşı akıtmada. Meyve ağaçlarının dallarını eğen ejderler gibi. Dallar, hacağı saran halhal gibi kıvrım kıvrım olmada, Bütün bunlar gülistanı bir bilezik gibi kuşatmada. Şebnemlerin elleri tomurcukların yakasını yırtmada, Saba rüzgarı, çiçeklerin misk kokularını taşımada, (Semadaki) tildişi parlaklık, bulutlara misk süm1ekte, Nesim (-i nevbahar) eteklerini çiçeklere atarak kokularını yaymakta. Bir güvercin gördüm, yapraklar arasındaki dalda, Islanmış tüyleri şebnem taneleriyle, Gurbetteki dertli bir sevdalı gibi fıgan etmede, Rida içinde yeni bir elbiseyle üstünü büriimede Lakin kırmızı gagası ve renkli hacağıyla İncileri dizip boynuna takma...

Şiir sanatı ve onu öğrenmenin yolu

LlV. Şiir sanatı ve onu öğrenmenin yolu Bu fen Arap kelâmıyla ilgili fenlerdendir. Onlar arasında bu fenne şiir (poetry) ismi verilmiştir. Öbür lisanlarda da bulunmakla beraber biz burada münhasıran Araplara has olan şiirden bahsedeceğiz. Eğer diğer lisanları konuşanlar da maksatlarını şiir vasıtasıyla ifade etme imkanını bulmakta iseler, bunun sebebi her lisanın belagat itibariyle kendisine has bir takım ahkâma ve kaidelere sahip oluşundandır. (55) Arap lisanında şiir garip bir tarz ve aziz bir meslektir. Çünkü Arap şiiri kıta kı­ta ayrılmış bir kelam olup bu kıtalar, vezin cihetinden birbirine müsavi ve her kıtanın sonunda yer alan harf itibariyle müttehiddir. Bu kıtalardan her bir kıtaya beyt, ahengi temin eden beytin son harfine de rev i ve kafiye, sonuna kadar devam eden sözün tamamına da kaside ve kelime ismi verilmiştir. Şiirin her beyti kendisinde mevcut terkipler itibariyle başlı başına bir (mana) ifade eder. Her beyt, kendisinden evvelki ve sonraki ifadelerden müstakil b...