1990'ların sonundaydı, Kitap Fuarı'nda imza gününde, kırklarında bir hanım, “İleri yaşta şiir yazılmazmış. Şiir kururmuş. Doğru mu?” demişti. “Şair değilim, bilemem ki...” diye yanıtlamıştım. Gerçi şiirle beslendim bütün yazarlık yaşamım boyunca. Romanlar, öyküler elbette can yoldaşımdı; deneme, oyun, edebiyatın bütün yelpazesi. Ama şiir bambaşka. Üstelik şiirsiz bir başlangıç: Yeniyetmeliğimde pek şiir okumazdım. Kitaplığımda hiç şiir kitabı yoktu. Ders kitaplarımızda yer alan şiirler bana pek ses yöneltmiyordu. Ortaokul Türkçe kitabımızda Abdülhak Şinasi'nin Fahim Bey ve Biz 'den alınma seçme parçası, o, Fahim Bey'in giysilerini anlatan bölüm beni büyülemişti de, şiirler uzağımda kalmıştı. Sonra bir akşamüzeri, Beyoğlu'nda Madamın Kitabevi'nde Sisler Bulvarı'nı ‘gördüm'. Dost Yayınları basımı, kapakta Güngör Kabakçıoğlu'nun güzelim ilüstrasyonu. Attilâ İlhan o güne dek bildiğim bir ad değil. Hem kitabın ismine vuruldum hem kapağına...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"