Ana içeriğe atla

Kayıtlar

can yücel etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

BİR ŞEY YAZIYORSAN, ALTINA İMZANI ATACAKSIN. ALTINA İMZANI ATAMIYORSAN, YAZMAYACAKSIN!

Can Yücel’i seven çoktur. En çok ben severim, diyemem de, Ben farklı severim. Sevgimin farkları, başka yazının konusu. Sene ‘80 küsur. Darbenin morarttığı izler henüz geçmemiş. Memleket, en ufak bir toplantıya, bir imza gününe hasret. Teyide muhtaç hafızamın hatırlattığı; ‘80 sonrası imza günlerini Nişantaşı’ndaki Akademi Kitabevi başlattı. Sonradan görmüştüm, yarı bodrum kıç metrekare bir dükkandı. Orda ne güzelliklere imza attı. Sonra Kadıköy’de, Şimdi İş Bankası Yayınları’nın olduğu yerde Gençlik Kitabevi vardı. Daha Sonra, şimdi Nezih Kitabevi’nin olduğu yere taşındı.  Galiba Türkiye’nin en büyük kitabevi oldu. Topu topu iki kattı. Her Cumartesi orda imza günleri yaptı. Onun da altında bir yer daha vardı! Sonradan, “Metalcilerin pasajı” , “Satanistlerin yuvası” diye yaftalanıp, baskı ve baskınların sonucunda kapanmasa da kararan,  Akmar Pasajı’nın, üst girişinde bir yer; Bilim Sanat Kitabevi. Birgün haber aldım; İşte orda Can Yücel’in imza günü vardı. Ben, önceden, Can Yü...

Müzmin Bir Şaire

Bir Beyaz Rustan kapmış Bir Tepebaşı otelinde Şiiri Gayrı ne permanganat ne antibiyotik Bir akıntıdır gidiyor sittin senedir Gözünden yaş geliyor su dökerken bile Belini doğrultmak için Türk Şiirinin Çekiyormuş bu çekilmez çileyi, Yoksa çaldığı gibi başından büyük bir taşa Kırarmış çoktan Pelikan marka dolma kalemini Bakarak bu Çağdaş ve de Cardaş Şaire Hiç de zührevi değilmiş meğer Zühre! Can Yücel

Sonsöz

                                       Şevki Akşit'e Dünya gözlerimi kendi ellerimle örttüm Değdi yorgunluğuma Bi ölüm kaldıydı onu da gördüm Beni pişman etmedi doğduğuma Can Yücel

Üsküdar İskelesinde İki Lostracı Çocuğun Konuşmasından

Öyle gül atıcam ki size gelecek maçta Âdem abim bilem tutamaz elleri yanar Can Yücel

Bir Daldan Bir Dala

Ölüm bir sarmaşık Gövdemi sarmalıyor, Üst dallara tırmanıyor usum, Uslan Ey Dil Uslan Artık İhtiyar Olmaktasın Şarkısını mırıldanarak Usul Usul Can Yücel

Islak Öykü

Yağmur duasına çıkmış köylüler Aptes almış Göğe el açıp Yedi rekat namaz kılmışlar Üç keçi kesmişler sonra Sana fazla düştü bana az diye Çıngar çıkmış aralarında Tabancalar patlamış Candarma yağmış üzerlerine Can Yücel

Benden De Koyu Mai Bir Blues

Senlen raks rakına kalktıkta Başım ayaklarınla Ayaklarım başınla beraber, Ve oran orama değdikçe, Evler boşalıyor Sokaklar boşalıyor Bahçeler masalar boşalıyordu Ben boşalıyordum, Bizden gayrı kalan Bi tek rüzgar vardı Yaprakları üfleyen rüzgâr… Senden ayrılınca anımsadım Dünyanın bu kadar kalabalık olduğunu… Can Yücel

Oflama

Bir vapur geçiyor önünden Veya bir fırkateyn Fora etmiş rüzgarları Kimbilir hangi karşı yakaya... Gömleğim yok ki ütüleyeyim, Gayrı-muntazam bir seferdeyim hep, İçkisiz kalmış bir barmen Kendini içiyor kendini yazıyor Karaya vurmuş bir denizde.... Nedense el ediyor deniz kızları Aşna-fişne bir ölümü hatırlatarak... Oh olsun! Sen misin saatlerdir yalnız böyle Bir balkonun balkonunda oturan!.. Can Yücel

Narkissos

Teiresias, o ünü her yana yayılmış kahin Aonia şehirlerinden geçerken Soranlara birçok şeyler söyledi kusursuz ve doğru. İlk defa gövel gözlü Leiriope denedi Sözlerinin gerçek ve onun güvenilmeye değer olduğunu. Günün birinde Kephisos sularını döndüre döndüre onu kucakladı, Dalgadan kollarıyla sardı, dileğine erişti. Gebe kaldı o güzel Leiriope ve dünyaya geldiği anda nymphaların bile Gönül vereceği bir çocuk doğurdu, adını Narkissos koydu. Danışanlara, onun yetişkin bir yaşın uzun senelerine Erişip erişemeyeceğini soranlara geleceği söyleyen o falcı "Kendi kendiyle tanışmazsa" buyurdu. Boş sanıldı toyunun uzun zaman sözleri, Sonunda olaylar sevdasının, garipliği ve ölüşü Gösterdi doğru olduğunu dediklerinin. Çocuk olduğu kadar, Kephisos'un oğluna, Bir genç diye de bakılabilirdi on beşine bir yıl daha katan ona. Arzusunu kamçıladı nice kızların, nice delikanlıların; Çıkmadı ama içlerinden ona ulaşabilen ne bir oğlan ne bir kız. (Onun ince vücudunda yatan ...

Bir Formül

Ölüm bu ara çok oldun sen Ortalığı kırıp geçirdin Dostlara taktın, gençlere taktın kancayı... Kendim için söylemiyorum, yanlış anlama, bak! Nasıl olsa benim miyadım doldu, Ama sen de bokunu çıkarma işin! Bir süre ara ver bu işgüzarlığa! Tek dur biraz! Ne dersin tam maaşla emekliliğe? İşsizlik sigortasıda veririm istersen... Can Yücel

Ya'u

Elektrikler söndü dün gece, Zorbela toplayıp satrancın taşlarını Mecburen yattık Simsiyah kediler gibi dolaşıyor koğuşta Uyuyan dostların nefesleri. Dolaşsınlar azıcık ! Tam ben de eve doğru açılıyordum Şıpırdatmadan hiç kürekleri, Yanmaz mı o tepemdeki yüz mumluk ışık! Bir kürek mahkumunu Boğazda sandal sefasına Haklılar, bırakmazlar tabii ama... Ya'u ne güzel şeymiş meğer karanlık! Can Yücel

Hayırsız Ada

Bir haftadır yok yere dolaşıp duruyordum Bir haftadır içimde bir kırlangıç fırtınası Siyahın biri konup biri kalkıyor Şişli'den taa Rami'ye kadar Her sokağın ayrı bir kanat çırpışı var Yeni Cami önlerindeydim sonra Vapur düdüklerinden anladım Bir haftadır seni ararmışım meğer Köprü üstünde Arif'e rastladım Patiska ararmış fakir birlikte Kadıköy'e geçtik Kardeşliği mavişliği üstünde denizin Bir yanı ışık bir yanı İstanbul Şu kahraman harp gemileride olmasa Arif patiskayı unuturdu ben seni Oturur kalırdık Mühürdar'da Altıyol'da Şadi çıktı karşımıza O da şeker peşindeymiş Üç kişi koyulduk yola Yol boyu çamdır püfür püfür Dallarda fingirdek kızlar Teri Mur'ları görünür. Suadiye'de bir eşitliktir başladı Adam başına değil Adım başında bir villa Biz de Panço Villa'yı bulduk Ahçıymış villaların birinde Dilber dudağı yapmış o gün Ednan Beğendi pişirmiş ama Canı özgürlük çekmiş İlle de özgürlük dedi Yetişmez dedik buralarda ye...

Akdeniz Yaraşıyor Sana

Akdeniz yaraşıyor sana           Yıldızlar terler ya sen de terliyorsun           Aynı ıslak pırıltı burun kanatlarında Hiç dinmiyor motorların gürültüsü Köpekler havlıyor uzaktan Demin çocuk ağladı Fatmanım cumbadan çarşaf silkiyor yine Ali dumdum anasına sövüyor saatlerdir Denizi tokmaklıyor balıkçılar            Bu sesler işte sessizliğini büyüten toprak           O sesinin sardunyalar gibi konuşkan sessizliği Hayatta yattık dün gece Üstümüzde meltem Kekik kokuyor ellerim hala Senle yatmadım sanki Dağları dolaştım Ben senden öğrendim deniz yazmayı Elimden düşmüyor mavi kalem Bir tirandil çıkar gibi sefere Okula gidiyor öğretmenim Ben de ardından açılıyorum Bir poyraz çizip deftere Bir ada var sırf ebabil Dönüyor dönüyor başımda Senle yaşadığım günler Gümüş bir çevre oldu ömrüm Değince güneşine Neden sonra buldum o kaçakçı mağarasını Gözlerim kamaşınc...

Kayıp Çocuk

Birden işitilmez olsun ayak seslerim; Gölgem bir başka sokağa sapıversin; Unutayım bir anda her şeyi, Nerde oturduğumu, Bir tuhaf adem olduğumu Can adında. Aklım arayadursun başka kapılarda kısmetimi, Ben, bilmediğim sokaklarda bir başıma; Gönlüm öylesine geniş, öyle ferah, İlk defa görmüş gibi dünyayı, Bir şaşkınlık içinde, yeniden doğmuş gibi; Hatırlamam artık değil mi, dostlar, Hatırlamam artık garipliğimi? Can Yücel

Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Hayatta ben en çok babamı sevdim. Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek – Nasıl koşarsa ardından bir devin, O çapkın babamı ben öyle sevdim. Bilmezdi ki oturduğumuz semti, Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! – Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi. Atlastan bakardım nereye gitti, Öyle öyle ezber ettim gurbeti. Sevinçten uçardım hasta oldum mu, 40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a, Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu, Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin, Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim. Hayatta ben en çok babamı sevdim. Can Yücel

Baharla Ölüm Konuşmaları

I  Memelerim koparıyor  Yüzyıl süren bir yalnızlık                             dile gelmişçesine  Nasıl nasıl bir sevinç yarabbi!  Ve ağrıya          ağrıya tabi,                  ağraya                      ağraya ağbi...  Nakkaş Tepe de ancak                          bezmimize böyle gelmiştir  Gelincikleri ve Nazım Hikmet’leriyle  Yerbilimsel bir hapisten sonra    II  İçimdeki karanlığı patlatacağım  Zifiri bir su akacak     ...

Seninle olmanın en güzel yanı

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek. Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? ”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek. Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun? Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek… Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak. Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek. Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayf...

Su Gibi

Dostlar ırmak gibidir Kiminin suyu az, kiminin çok Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı, Bulanık bir göl gibi... Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi. Uzaktan görünümü çekici, aldatıcı İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.... Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz; Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz! İnsanlar vardır; derin bir okyanus... İlk anda ürkütür, korkutur sizi. Derinliklerinde saklıdır gizi, Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız; Yanında kendinizi içi boş sanırsınız. İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu... Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler. Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler! Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz; Bu tip insanla bir ömür dolmaz. İnsanlar vardır; sakin akan bir dere... İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere. Yanında olmak başlı başına bir mutluluk. Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk. İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip. Her biri başka bir ka...

Küçük Kızım Su ya

Bir derin uykudaydım ölümün içinden Açtım ki gözlerimi Bir suyun gölgesi gibi Kendisi adeta bir suyun Ayakucumda sen oturuyorsun Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum! Can Yücel

Bitkisel

Adı Yeşil bir genç kızdı Çıktı birgün aşkmerdiveninden - Yaprakları ince uzun İki keçeli basamak Sivrilerek uca doğru ışığa - Çıktı... çıktı... İnmemek üzre bidaha Can Yücel