Öyle dizeler vardır ki varlığını yaşam boyunca unutturmaz; zaman akıp gitse de insanın belleğinde iz bırakır. O dizelerden yüreğimize, birer yaprak gibi düşer imgeler, çağrışımlar, sesler; ışık ve gölgeler… Sonra yaşam onlarla birlikte sürüp gider… Hiç unutmuyorum; yıllar önce okuduğum bir şiir, nedense beni öteki şiirlerden daha çok etkilemişti. Henüz ilk gençlik çağında bir öğrenciyken, içimde bu denli yer edinen şiir, “Bu Vakitsiz Giden Yaz”; şairi de Ziya Osman Saba idi. Yaşamı tanıyıp biraz daha olgunlaştığım yıllarda, aynı şiiri yeniden okuduğumda, dizelerinin içimde tamamlandığını ve anlamlarının bende giderek çoğaldığını duyumsamıştım. Güzün gelişiyle güne yağmur gibi damlayan hüzün ve eylül akşamının ürperişleri… Hâlâ içimde aynı duygular: “Bu vakitsiz giden yaz, erken inen akşamla, / Kapanmış pancurlara dayıyarak başını, / Dinle solgun bahçenin kalbe anlattığını, /Ağacın yaprak yaprak, havuzun damla damla. Kuşlar sanki yaralı, benzin sararmış gamla, / Duymak güneşin, ren...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"