Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Fatih Yavuz Çiçek etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Dirimin Yüklemi

sürüldüğüm çölün rengini kabullendim susmanın koyu gölgelik zamanın telörgü sendromuna yakalanmış içedönük boş bir korkuluk olduğunu akrebin iğnesinden öğrendim neden dedim bu yanılsama kimden birlikte saf tuttuğumuz kum denizinde rüzgârın bu yakıcı tepkimesi hangi zehrin içgüdüsü ve acelesi nereden çok şükür ki akrebin ölüm dansını da biliyordum damarlarıma giren acıyı at kanıyla beslemenin sırrını da serinlik diyorlar buna, bağışıklık inanç, güven, sadakat oysa içimde dolaşan serum yeni kırılmış bir karanfil ıtırıydı, bildim hayatın yangısı da gövdemi saran iklimden değil dirimin canfeza yüklü zarından gelmişti öğrendim ister kopar, ister savur: aldırmam çok şükür sürüldüğüm çölün zehrine de alıştım Fatih Yavuz Çiçek

Yürek Ve Ten Masalı

gitmek; dağlara açılan eskil bir kapı eşiğidir, bilesin gitmek, “mai ve siyah” * bozkırın kendine yürüyüşü aslında çiçekleriyle donup kalmasıdır ulu bir çınarın böyle buz tuttum böyle düştüm ben şeddatın kuyusuna ve yatılı bir keder çıngıraklı yılan gibi çökünce en zarif köşelerime kalbimi çektim çıkardım böyle dönüştü gövdem sarı sabır otuna şimdi kuruyan dallarım pul pul dökülen aşkın ölüm habercisi gibi dururken göğsümde kaçıp sığındığım dağlardan bile saklıyorum gözlerimi susuyorum ve yağmur aksanıyla konuşan bir aynadan kopup geldiğimi kurda kuşa söylemeye dilim varmıyor anlıyorum bir düşün, başka bir düşte hayat bulma şansının bittiğini iki kırık ayna diyorum sadece “iki kırık ayna tamamlamazmış birbirini”** Temrin/Aralık 2012 Sayı:56 *Halit Ziya Uşaklıgil **Seyit Pelitli Fatih Yavuz Çiçek

Estetik Monodram

dirimin inceliğini yazdığım monodram bitti ve içimdeki deniz çekildi kurudum tuzum hasret yığını sol boşluğum ferfecir yemen ellerine s a v r u l d u m yoluna kurban olduğum farkında değil miyim sanıyorsun ustaca gözlerimden çekilmiş zamanın ağında bilirim, gösteri balıkları yaşamaz artık çırpınış balıkçıl kuşlar için bayram sofrası bin kıratlık inciyi kaybederek yaşamak karada mercan beklemektir, farkındayım aslında bana sorarsan en zor olan da bu gazze iklimine benzeyen havayı böyle durağan; tek başına, direnerek solumak hayat! durma bana bir yağmur bulutu ısmarla n’olur karla karışık bir melodram iyot kokusuyla bezenmiş inziva da olur kuzeydeyim içim dışım karagöz perdesi gör bak telvem kuru, ruhum çorak beni çöz, beni bu sahneden indir yüzümü yağmur taşı gibi ummâna göğün aynasına n’olur aşkolsun de, kıbleye çevir Temrin/48 Nisan 2012 Fatih Yavuz Çiçek

Zehrab

dilindeki hançerin öfkesi demlendi bâb-ı esrarımı dağlayan gülbank sustu bir akıl sarhoşluğu daha yazıldı zamanın hesabına iki yeni şey daha öğrendik acı sudan gövdemizde tarçıni baharla en yakıcı dokusundan vurulduk kavlimizin belki hüzündü çatlamayan kabuk yan yana düşen nevruz olmaktı belki izmihlâl sandığımız kutlu bekleyiş ahhh! bu kaçamak yaz telaşı sürgünle gelen cilveli rüzgâr şimdi ne söyleyim, ne kalbimde yüce bir güz dağı kanıyor aşk ezik ve güman konuşursam hicran sıfırın altında karlı yas konuşmasam yenilgi boğazıma gerilmiş yayın kirişinde hayat: ömürde vazgeçilmez bengünaz oysa zaferin yankısı vazgeçmekle gelirmiş esmer sevgilere “kazanmak için de bazen, çekip gitmek gerekir” Fatih Yavuz Çiçek