Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Selim Gündüzalp etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Adını andım, rahatladım Allah’ım!

İstediğim gibi gitmiyor bazan işler.. Dokunuyor ruhuma her ne var ise.. İncitiyor kalbimi.. Zindanda boğazı sıkılan bir adamım sanki.. Ellerim titriyor.. Dizlerim de öyle.. Artık merdivenleri sayıyorum, Yolları, yokuşları hesaplıyorum.. Gözüm kesmiyor.. Birkaç dakikada hem de çifter çifter.. Bilmem o kaç basamaklı merdivenleri, tek nefeste çıkmak geçti artık.. En az basamak, En az merdiven neredeyse oradayım.. O yolu tercih ediyorum.. Ruh yorgun, Kalb yorgun, Beden yorgun, Yorgunlar şehrinin, Ben de yorgun bir yolcusuyum.. Ama bir şey var.. Herşeyi güzelleştiren bir şey.. Zorluklar çoğaldıkça, Aczim ve fakrım arttıkça, Daha yakın hissediyorum kendimi Sana.. Daha da yakınlaşıyorum.. Hiçbir yaşta, Hiçbir çağda böyle olmamıştı.. Kendimi Sana bu kadar yakın hissetmemiştim.. Bir yanda hayatın biteceği, hesabın başlayacağı endişesi.. Titretiyor kalbimi, bir ağaçtaki son yaprak gibi.. Diğer yanda o sonsuz merhametini, Ve şefkatini gördükçe, düşündükçe.. Ümitle...

Hayatla ölüm arası kaç adım?

Bana hayatı veren Rabbime hamd ile, Bu hayatı nerede ve nasıl kullanmam gerektiğini öğreten Hz. Peygamberime salât ve selâm ile, Ve Onun verdiği dersi her daim yenileyen Üstadım Bediüzzaman’a rahmet duası ile... Hayatla ölüm arası kaç adım? Bir kuştur hayat… Uçar gider... Tutabilene aşk olsun... Altın kadehte bir sırdır hayat… İçip de kanabilene aşk olsun... Yürüyorsun yollarda. Yürüyorsun… Yollar ki, engelsiz değil. Takılmadan geçebilene aşk olsun... *** Bahar bahçelerinden geçiyorum. Yeşil çimenlerin üzerine ihtiyar yapraklar o kadar güzel serpilmiş ki, güneşleniyorlar sanki. Bir ağaçtan toprağa gönderilen hediye ancak bu kadar güzel olabilir. Bir dalın çimenlere armağanı ancak bu kadar güzel olabilir. Az sonra aynı yerden geçtiğimde yerinde yeller esiyordu yorgun yaprakların. Rüzgar süpürüvermiş bir yana. Her şey ama her şey bir şeyler anlatıyor bana. Anlıyorum yolcu olduğumu, anlıyorum yollarda olduğumu. Yolculuk ki, başlamışsa bir gün bitecek. Ama yolun neresinde? ...

Her ölüm bize kendi ölümümüzü hatırlatır

Rahmet yağıyor sicim gibi… Dökülüyor gökten sayısız hazineler üzerime… Acaba bir şey mi var? Bir yerden bir haber mi? Evet, çok sevdiğim Şener ve Şeref kardeşlerimizin babaları vefat etmiş. Haberini alıyorum. Dilim, kalbim duâya duruyor. Çok değil, daha geçen hafta odasına girip elini öpmek ve onun halinde kendi halimi görmek nasip olmuştu. İşte olup olacağımız böyle bir hal. Yerinden kalkamayan nuranî bir ihtiyar. Ama bakışlarıyla gözlerimi radar gibi tarayan mübarek bir adam… Belli ki ömrü güzel yaşamış, belli ki hayatı belli bir çizgide yürütmüş. Hürmet görüyor çocuklarından, torunlarından. Ne olacak halimiz diye onun hayat aynasında kendi hayatımı seyrettim. Ayna tuttu özüme, Özüm göründü yüzüme… Mübarek ihtiyarın ellerinden öptüm. Göz göze geldiğimizde anlamaya çalıştım ne demek istediğini. Karşılıklı mektuplaştık, haberleştik gözlerle. “Anlıyorum seni” dedim. “Ruhun konuşuyor, hissediyorsun, söylemek istediklerimizi, söylediklerimizi de.” Varsın, olsun. Böyle vefa...