Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Halil Köksal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bu Zincire Vuruluş, Bu Darağacı Ânı

Bu bekleyiş saati sarmış tüm patikaları, Hiçbir saat vurmuyor özlenen bahar anını, Ve gündelik tasalar çökmüş üstüne ruhlarımızın. İşte mihenk anıdır bu, aşkımızın nöbetini devretmek için. Bu kutsal andır, sevgili bir yüzü gözümüzün önüne getiren, Bu kutsal saattir, dinmek bilmez yüreği dindiren! Şarap kadehi de saki de geri çevrilir, boşuna! Serin bulutlar geçtiği zaman üstünden dağın, Bir selvi ya da çınar yaprağının, Paylaşamayacaksak artık hiçbir dostla Oynaşan gölgelerini, yeşil saatlerini onların. Sızladı durdu bu yaralar çoktan beri, ama böylesi- Bu zincire vuruluş, bu darağacı ve bu sevinç Bu kaçınılmaz seçme vaktindeki Bu tüm dostlardan ayrılış vaktindeki gibi sızlamadı hiç! Sözünüz geçse de hücreye, hükmedemezsiniz bahçeye Kırmızı gül goncaları açtığında, o taze an geldiğinde, Hiçbir ilmik yakalayamaz şafak rüzgârının ayaklanışını, Hiçbir ağa tutsak düşmez baharın uyanışı. Görecekler başkaları, ben görmesem de o ânı Bülbülün şakıdığı ve çiçeğin açtığın...