Ana içeriğe atla

Kayıtlar

nuri can etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Söyle be Ustam

İçimdeki papatyalar yolundu tomurcuklar kırıldı ben kırıldım en çok da sevdiklerime Bir türküsü olmalı şu hayatın bahar aylarına, gönül yaralarına bilirim herkesin bir şiiri vardır bir de umudu hangi iklimin kırılgan ağacıyım ben küskünüm, güz acısı çekiyorum işte söyle be ustam yerim neresi bu çıkarcı dünyada alıp başımı nerelere gideyim Bak ustam gözlerim ıslak, hüzün akıyor yüzümden küskünüm, yaşam ağrısı çekiyorum kederimle boğuşmaktayım sancılar girdabında hayatın en sessiz matemindeyim söyle be ustam hangi metropol duvarına yazmalı adımı kimim ben yurdum neresi mezarımı hangi ülkeye kazmalı yaşama yaslanmak için şiirin burçlarına tutunmak yetmiyor ustam al götür beni buralardan o uzak diyarlara... Nuri Can -Almira-

Pepuk Kuşu Efsanesi

Ben Bir Pepuk Kuşuyum Ben bir pepuk kuşuyum dalında yaralı duran dağların yamaçlarında kenger nazlı bir kızın gözlerinde iki yetimlik ah! içinin kızıllığınca gül ve yangın her bahar lavlara korlara ateşlere düşer yüreğim bir söğüt dalının efil efil titreşen yaprağıdır yüreğimdeki açarım yarasını bakarım canyerimin ağlayamam acının ve sevginin kesiştiği yerde iki çığlık arasında kaldım ah acılı rüzgarlara bıraktım kanatlarımı istedimki kuş olayım kanatlarımın altında saklayayım alıp gideyim başımı dağ dağ göklere yazayım hasretimi istedimki ağaç olayım üzerinde yeşereyim gölge edeyim her yaz her güz dökülsün yapraklarım serileyim üzerine ah! edeyim istedimki yağmur olayım yüreklere yağayım her bahar sel olayım dere tepe katayım önüme tüm acıları denizlere, okyanuslara götüreyim istedimki ıstırabın sunaklarında karalanmış rengi olayım yaşamın sonsuzluğun kurgusunda cezalanmış acı binlerce yıllık geçmişimle her bahar beni anlatsın analar çocuklarına, babalar beni anlatsın istedimki yürek...

Masal Gibi Sevdim Ben Seni

Bilirim bir gün kavuşacağız Munzurun yamaçlarına vururken ay bir pınarın başında belki belki bir derenin akışında ... bir kekliğin ötüşünde hasretle sarılacağız biribirimize yine yine dinlenir yüreğim yüreğinin avlusunda gün atarken çiçek kokulu yamaçlara Koca bir ömür girse de aramıza. masal gibi sevdim ben seni hayal gibi ilmek ilmek hasretini ördüm kalbime hep seni andım, seni yaşadım usanmadı içimdeki düş martısı kalbimdeki kar beyazı kirlenmedi hep seni düşündüm Koca bir ömür girse de aramıza hayat hançeresini soksa da yaramıza başka bir mevsim, başka bir takvimde de olsak yine de umutsuz değilim olur mu olur olmaz deme bir gün kavuşacağız yine biter bu hasret , bu sızı diner, kabuk bağlar yaralarımız yeniden yine patlayacak tomurcuklar bahçemizde hayat hançeresini sokmadan yaramıza ölüm girmeden aramıza kavuşacağız elbet öpüşürken iki güvercin 1980 Nıjmegen Nuri Can

Sustum

Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak… Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar… Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen. A.H.İzgören Herkes konuştuğunu yazar, bense sustuklarımı Herkesin konuştuğu bir dünyada ben sustum! ne kadar susulacaksa o kadar sustum! kendimle konuşuyorum şimdi yalnız... yalnız yüreğimle dokunuyorum sesime kimse duymuyor... Sustum! Bin ah sürüp dudaklarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum! sustu benimle deniz, sustu deli dalgalar, sustu martılar... umutlarımı sarıp rüzgarlara uzaklara savuruyorum her gece yıldız yapıp serpiyorum gökyüzüne kimse görmüyor... Sustum! Tam acılarımı haykıracaktım ki, sustum ne kadar susulacaksa o kadar sustum! bir çığlık kanıyor demedim, en derininde yüreğimin... içimdeki volkanları boğarak sustum! açmadım kimselere yüreğimi hançeri sadece kendime sapladım s...

Ah! İstanbul

Ah istanbul, beni inciten şehir kalbimin kırık kalpli kızı başımda sevda yellerinin estiği yüreğimin buz kestiği şehir sevda burcunda değil kalbim yak bir mum umutsuz, ışıksız kaldım şarkılarda dokunur oldu hüzün hüzün üstüne yağmur yağmur üstüne şemsiyemde yok ah İstanbul, beni inciten şehir gençliğimin ince sızısı öksüz çoçuklar geziyor şimdi içimde yalınayak kanadı kırık güvercinler hasretim üşüyor, yüreğim çırılçıplak ne hüznümü paylaşacak bir yakınım var artık ne günahımı yakaracak bir tanrım ben bu kimsesizliğimi alıp kimlere gideyim bütün dinlerden kovuldum elifi solmuş bir gül şimdi, düşlerimi yasladığım sahiller karanlık yüzlü adamlar külhan sokaklarında çekip gitmiş Yorgo'lar,Jozej'ler, Dimitri'ler yarım kalmış düşleri beyoğlu’nun kaldırımlarda parçalanmış bir gül ve solgun anılardır şimdi yerlerde sürüklenen bütün yıldızlar sönmüş denizin kirli nerede o güzel kokuların İstanbul sevgilimin saçlarında taşıdığı bahar yüreğimi vuru...

Boynumda Kendi Ellerim...

Gözlerim çocukları yoksul bir ülke şimdi içimin kızıllığınca gül ve yangın dalında unutulmuş bir üzüm tanesiyim belki belki bir söğüt dalının efil efil titreyen yaprağıyım uzak bir iklimde esip geçen rüzgarlara ağıt yakan bir gün çözüp bakışlarımı tel tel kirpiklerimden elif elif ağlayan gümüş saçlı bir anneye bağışlayacağım son kez ağlayacağım belki düşerken sevdanın eşiğine varsın bağışlamasın beni hayat ki, ay uzak tepelerin ardına çekilsin çarpa çarpa dövsün kıyılarımı acılar yarasına figan düşsün kırlangıçların eriyip gitsin hüzünlü bakışlarımda ne varsa yokluğuma kahırlanmayacaksa bu kent ah! çekmeyecekse ardımda kalan anılar Ah! ey yarasında nehirler fışkıran kalbim susuyorum işte acılara akan bir sesle hayat ki, ateşten bir ip boynumda koynumda buzdan bir top ne zaman doğrulsam dokuz yerimden vururlar beni biliyorum her susuşun ardında bir yalnızlık var bir özlem, bir kahır var bilinsin ki, bir yanı yangındır susuşlarımın, bir yanı ölüm aşkın kor ateşlerinde sınanmış bir semend...

Ey Hayat Kucakla Beni...

Kalbimin kırıklarını toplayıp avuçlarıma çekip gitsem bu şehirden anılar incinir mi? üşür mü? dalında bir yaz çiçeği ve bilir mi? bir sevgiye karşılık yüreğini kanatanı bin ilmik atanı usuna çekilen her tetiğe karşılık kirpiklerinde baharını saklayan yaşlı bir çocuğum ben düşlerin yağmurunda ıslanmış gül izi ağlamak istediğim her sahilde bir martı ölür bir şiir vurur kıyılara gücenik değip geçer ellerime ihanetin rüzgarları içimin ırmakları kurudu bütün yapraklar soluk hüzün kokuyor çiçeğim hangi yağmurları müjdelersen müjdele yeşermez bir daha yangının düştüğü yer aşk da küstü kim dinler kalbimin kırık sesini artık ceylanların vurulduğu bir dağ başı ıssızlığıyım işte gelinciklerin ürperdiği şafak gülücükler kuruturum durmadan güz dudaklarında giden dönmedi terk etti bütün mevsimler bir korkunç acıya düştüm ki sırtımda kırk paslı bıçak kırk yerinden kanayan avcılar vurdu küçücük serçe kuşlarımı acılar tünedi sevincin tüneğine gidenler gelmedi terk etti bütün mevsimler bir tek gül kalma...

Bir gül bahçesine gömün beni öldügüm zaman

Hayat bu sevdiğim, bir varmış bir yokmuş gibi sürükleyip götürdü ömrümü işte bazen kırılmış dallarda ince bir sızı bazen ağlayan gözlerde, süzülen bir gözyaşı gibi yalnız kaldım ne hayat anladı beni, ne ben hayatı Yağmurlara gömün beni öldügüm zaman ayazlar vurmadan yürek kırgını gülüşlerimi savrulmadan dudağımda şiirler kalbimdeki mor menekşeler kırılmadan rüzgarlara, baharlara, karanfillere gömün beni rüyalara, hülyalara gömün gözlerimi yumunca güneşe sevdalı bir çocuğun hayaline bir söğüt dalının yaprağına gömün beni bahar gelince, umutlar yeşerince sevişince kumrular ürperen bir yaprağı öperken dalında seher yeli Gözlerimde şiir yaralarıyla, kalbimin en ağır depreminde, yaşamın en ince yerindeyim şimdi. hangi güle uzansam dikenler yağıyor umutlarıma Bir çocuğun gülüşüne gömün beni öldügüm zaman uçsun, uçurtmasında kanadı kırık gülüşlerim bir genç kızın düşüne bir martının süzülüşüne sevginin kundağına sarın gözlerimi yumunca üşümesin yüreğimdeki inci...