Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eray Canberk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çiçek

anlamazsınız günlerin yorgunluğu içinde sizin için kalın kitapların arasında kurutmaya bırakmadığınız bir çiçeği uzatır size bir gün anlarsınız geceyi vuran kurşun değil sessizlik bir gün alçak sesle söyler duymak zorundasınız geceyi vuran kurşun değil sessizlik yavaş yavaş ve biter kimsenin gecesine girmeyen bir hüzündür bir size söylenir bir siz bilirsiniz 1966 Eray Canberk

Kül Rengi

martılar karalardan denizlere dönüyor denizlerde dalgalar yosunlar ve köpükler kimsesiz günlerimizin kırılmış gönülleri sizi bekleyen vardır aynı düzen içinde fırtına sonrasının durulmuş denizleri bir göç var uzaklara yorulmuş kanatlarla yarı yolda ölmenin korkusu içimizde mavi denizler vardı sokakların sonunda bu kentin kederinden bizi çekip götüren mavi denizler vardı sokakların sonunda çok eski yıllardan için için duyduğu bir özlemdin artık sen çok eski yıllardan için için duyduğu ben o uçsuz sularda yosun bile değildim sonra sensizlik diye bir kederle yaralı aynı sokaklardan aynı denize vardım ve dalgalar kıyıya vura vura kırıldı Eray Canberk

Uzakta Ölen İçin Ağıt

aklınızda mı uzakta ölümler olduğu kaç kişi gitti dövüştü ve vuruldu gelir mi gelmez mi kim bilir kim bilir hangi uzak yaban ellerde ya bir bozkır şehrinde bir akşam üstü kadar hüzünlü türkülerle durmadan gider mi yoksa kaçamaklar yaşanır biline biline insan içinde taşır yangınını günden güne gözleri bir başka adam olur bir başka kadındır ayrı düştükçe sevilir günden güne ve akşam dönerken vururlar kekliği ceylanın tuzağa düştüğü an ve yamaçları kar tutan bir şehrin tenhalığından insan bir umut çıkarır gizli gizli sonbra gurbetin tadı türkülerden bilinir ve kara saplanır tirenler bir dağın körfezine çekilmiş kuytu şehirden yeniden bir başka gurbete gidilir bir de uzaklarda ölümler olunca gidip de dönmeyenler akla gelir yollarla akşamlarla alaca karanlıklarla araya giren dağlar hiç geçit mi verir her şeyin tam kendi olduğu zamanda anmak dururken yaşayan biri gibi aklına düşürmüş de gurbete gideni ağıt düzüyor uzakta ölenin anısına       ...

Şiir

Tertemiz, geldi önce Masumiyete bürünmüş; Severdim onu bir çocuk gibi. Büründü sonra başka şeylere, Ne bileyim ben süslenip püslendi işte; Kendisinden tiksinmeye başladığımı bilmeden. Bir kraliçe oldu Hazineleri göz alıcı... Öfkesi sert ve delice! ...Çıkardı büründüklerini sonra Ben de gülümsüyordum ona artık Eski masumiyetinden kalma Şaldan başka bir şey yoktu üstünde. İnandım ona yeniden! Çırçıplak kalmak için sonunda Şalı da attı sırtından... Ey yaşamımın tutkusu, Şiir, Çırçıplak şiir, benimsin sonsuza kadar! Juan Ramon Jimenez Çeviri: Eray Canberk

Şair Herkes İçin Söyler Türküsünü

I. İşte herkes orda, bakarsın geçişlerine. Nasıl can atarsın, aralarına karışmak tanımak için onları. Yüreğindeki çılgın kasırgadır çıldırtan seni. Acının depreştirdiği kalabalık, içine işlemiş susku, ha deyip karar verirsin. İşte, geçiyorlar. Herkes. Çocuklar ve kadınlar. Durmuş oturmuş erkekler bile. Acı apaçık bakışlarında. Ve bir tek kalabalık, tek bir varlık gibi geçer. Ve sen, daralmış yüreğin, tek başına kalan acının kudurganlığıyla, son bir çabayla kalabalığa karışırsın. Kendini bulursun, kendini tanırsın böylece. Dingin dalgalara bırakıp kendini, ağır ağır açılırsın. Yumuşak itişlerle gidersin,yumuşacık sallanışlarla. Ve yoğun bir mırıltı duyarsın, alçak sesle söylenen bir ilahiyi andıran. Binlerce yürek tek bir yürekte çarpar, sürükler seni. II. Seni sürükleyen tek bir yürektir. El etek çeker kendi acın, daralmış yüreğin ferahlar. Tek bir yürek olursun, şakaklarında duyarsın atışını, seni sarar, göğsünü kabartır, yürüdükçe güç verir kollarına. Ve ...

Kaçak Yaşamak

güz gelse yağmur yağsa yorgun olsak özlesek uykuları yatakları yalnızca bir anne gibi bizi oralara götürsen hiç bir şey düşünmeden uyusak biz çocuklar gibiyiz içli ürkek başıboş yoruluruz günlerin gürültüsü içinde bizi dizine yatırıp masallar söylesen hiç büyümesek korkmasak belki de döğüşmesek yaşama kavgasında 1962 Eray Canberk / Kuytu Sular

Türkiye Kadar Bir Çiçek

Soğuk suda çarpa çarpa yıkadım Yüzümün niyeti bir aşk şiiri Ayçiçeği Gümüş çiçeği, Kavun Karpuz Mevsimi Çiğdem: yağmur sonu çiçeği İlk cemreden sonra bulduğumuz çiçekler Gül güldür, Gül de güldür Ben bu kadar anlarım bu işten Ekinler sarardı biçtik güz geldi Eskiden sevdiğim kızlar çiçeği Öpemedik birbirimizi işte bunun çiçeği Tay gibi dururdu tay gibi bir kız çiçeği                    Benim poliste kaydım varmış, hohho                    Poliste kaydı olmanın çiçeği Bir dâvet olan çiçek Süslerler eteklerini kikirdeyerek Kaymakam evlerinde yastık çiçeği Diz çiçeği. Türkçenin en ayıp kelimeleri Dul, Baldız, Bizim Güveyi Bacanak çiçeği, ayıp çiçekler Yüzünün ve taranmanın çiçekleri Entarin düzelirken açan çiçek Bir dâvettir çiçek ve çok kere gidilemez İnsanın dairede işi vardır çünkü                   Amerikan polisinde bile fotoğrafım var...

Değişip Yok Olan Bir Kenti Anımsayarak

bu kent büyük bir ihaneti gizliyor sabahlara dek inlemesinden belli seni nasıl uzak kentlere götürsem nasıl uyutsam nasıl dinlendirsem bu kent gizliyor büyük bir ihaneti bu kent küçücük adamları büyütüyor utanmadan ışıl ışıl yanan lâmbaları pişman gözleridir pişman gözleridir pişman bir ölüyü suçlamak kadar anlamsız üstüme üstüme geliyor hiçbir şey anlatmadan anlatmadan anlatmadan ben nasıl yanılmışım bilmiyorum bilmiyor ne çok anlatamadığımı gizlemekle umarsız iniyor umarsız akşam iniyor bir çiçek bırakıyorum gecenin başladığı yere Eray CANBERK

Apartmanlarda Yaşayan Çocukların Gözlemleri

aşağı kattaki teyze çiçeklerini canı gibi seviyor çocuk gibi bakıyor onlara ama biz bahçede oynarken horluyor bizi çiçekleri gibi davranmıyor çocuklara yukarı kattaki amca otomobiline tutkun nedense Eray Canberk