Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Adnan Satıcı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Uzak Bir Ülkedir Gülmek

Yağmurlar da diner, ölür gibi sonunda Gecede bir yıldızdır hüzün yanar da söner Acıya süreğen yurt olamaz insan Bulut olup dağılır içimizdeki keder Bir zamanlar ben de mutluluk harmanında Dolanmıştım, sanki bıçkın bir döven Topraktan ağan o hoyrat türkü Ardımdan yankıyan bir ağıt oldu birden Az çok ben de bilirdim sevda denen bilimi Genişlerdi damarlarım bir ırmak yatağınca Yolum düştendi; uzun; sevinç, yol arkadaşım İşlikten işliğe koşan karınca Sormayın artık, yanıtı yok nasılsa Olmuş mudur bir kez kaygısızca güldüğün Filistin’im, yurdum, canım sevgilim, benden uzakta Gülmek uzak bir ülkedir artık benim’çün Yağmurlar da diner ölür gibi sonunda Tükenir gece, yıldızlar söner, güneşi çağırır hüzün. Adnan Satıcı

Pusula

Sen göğsünü çiçeklere saklarsın Ben savruk göçerliğini yüzümün Öyleyse bir şarkıya başlamalı Çiçekçilerden çalınmış bir şarkıya Haydi aklını zorla, başka ne söylenir ki Ansızın doğacak bu aşkın adına Hangi çiçek yakışır yakasına Hangi mevsim, hangi gök... Belki de pervazında eksiksiz bir begonya Bu güzün sonrasını beklemek yersiz Beyaz bir bulut olmalı göğün alnında. Durma dağıt kuşkunu, bana aldırma Gizlice boğazlarım bir kuytuda göçerliğimi Direnmek kolay beni götürecek yollara Sen aklını zorla, başka ne söylenir ki Önü alınamaz bu aşk adına Hangi denizde yıkasak onu Hangi kuşlarla duyursak uzak dağlara Hangi ülke ses verir ilticasına Kıyısına yalnızca insanların vurduğu bir deniz İnce bir serçe uçarsa yeter dağlara Aşklar ki gurbeti olmayan bir tek ülkesiz. Adnan Satıcı

Ölü

Uslu gecede kıpırtısız göl seni doğuran zaman mı yoksa beyaz ıslak çiçeklerle dindirdi dibindeki depremi yansıyan ben olmadım hiç sana bakarken yansıyan kimdi göklerin çılgın çobanı serin ıslıklı rüzgar bir kez olsun yağmadı şu sürdüğün bulutlar yangınımla ben ne çok bekledimdi ağaca tutunan yosundum o zamanlar güneşe yekindim de ardıma gölgem bile düşmedi yanardağ köpüğü, taşlaşan tansık sen değilsen kim bir söz mü görünmez kılıyor diriliğimi adım gibi… Adnan SATICI

Yağmurdan Sonraki Güneş

(LİRİK TEZLER) I/ Çoğu Kez Kaybetmek Büyük konuşmamalı insan birgün yenilebilir ıssız bir patikanın dar bükümünde neler bekler insanı kimler karşılar belki güneş yağmuru belki çığ Mızıkmasın kimse; kağıtlar eşit dağıtılıyor zardır bu; herkese altı yüzü var tek yumurta ikizidir her olasılık çoğu kez kaybetmek iyidir kazanmaktan Ne diye taşımalı gurur denen urbayı masada bırakmalı yük sayılan ne varsa eşeğini sırtlamış Nasıralı’dan herkesin alacağı bir ders olmalı II/ Senden Bir Adım Sonra Ancak Diyorum ve seni izliyorum hiç erinmeden dokunduğun her çalıya bir tutam yapağı bırakarak soyunup serildiğin kumsala ulaşıyorum senden bir adım sonra ancak Kâşif dediğin sevdiğinin acemisidir daha önce yürümediği yoldur aşk daha önce görmediği düştür gövdesi höyük altında gömülü şehir Ki her kalbin mimarı kendisidir örneksiz çizer sevda projesini aksak bir kalemle ilerler sayfalarda yaşamaktır gönyesi iletkisi Aynı dili konuşabilseydi adaş dağlar Büyük Ağrı’da da işe yarardı Küçük Ağrı’ya çıkma de...

Artık Git

Şu senin eşsiz sessizliğin kabaran yerlerinden duyulabilir pekâlâ mesela kolunun dirsek içine dokununca göğsüne başını dayadığında herhangi biri ellerin tutulduğunda bir kedi karşıdan karşıya geçirilirken kokunu içime derin bir solumayla çektiğim zaman şiir okurken gözlerinde beliren gözlerden öyle ki hepsi başka başka bir kovan bal gibi bakarsın arıya kusursuz yaratılmaktan duyulan hoşnutluk gibi mavi dalgalanan dağlar gibi mordan da öte gönlümde yer eder çünkü onlar bütün kış kar sularıyla oğuşturulan bir kıyının dinlendiği yerdir ki yine pek dingin bir ekim akşamında oturmuştuk karşılıklı umutla Tuhaf şey diyesi geliyor insanın tuhaf şey! her şeyin böyle baştan sona değişmesi doğa tüzüğünün ilk sayfasında yazılıysa da her şeyin böyle baştan sona bir uğultu ormanı gibi sessizliğe gömülmesi hüzünden de ağır bir hüzün veriyor insana azala çoğala ağaçların ağır ağır açtığı yolda yürürken mahşeri çağrıştıran sessiz kalabalıkta yoksunluğumu yoksulluğumu demiyorum, yoksunluğumu gideren d...

ESKİ BİR

Akşamlar rakılar laflar... burdan çıkınca Gün ortası bana da uğrayalım bir bir sağıma soluma, olmadı, üstüme başıma gönlüm şurda, aklın bir sokak ötesindedir eski bir bulutların yeni bir sağanağından bir kat yukarda durmaya mayil nehir burdan çıkınca Sana da uğrayalım, yaz konağına güneşin dolunay çıkmazına, aşkın yezidi aksanına o sensin, terletirsin sözcükleri serinletirsin eski bir mevsimlerin yeni bir takviminde haziran pişman, tenhadır temmuz, ağustos kahin burdan çıkınca Ona da uğrayalım, rüya burdan kaç adım av dönüşü bir akşam, belki yatıya bunu bir daha düşünelim, bak ben fena sıkıştım eski bir süreklerle yeni bir koru arasında üzülüp namlumuz kaşını yıksın, utanalım burdan çıkınca Keklik dağa dönsün, kurşun yuvaya. Adnan SATICI

Bin Yıl Daha Ülkesiz

Nereye O uysal saçlarınla nereye, hem sen nereye Nereye ey gözleri gurbet Sınadım kendimi bir başka biçimlerle Her iklimde dondum, her aynada hiç Yüzünü dön Yüzünü dön Can aynam paramparça… Nereye O atlarla nereye, hem sen nereye Nereye hiç dönmeyecekmiş gibi böyle Ardından kanım akıtır kendini gittiğin yere Çeviremem önünü kırılmış ellerimle Yüzünü dön Yüzünü dön Düğüm at damarıma… Gidersen Bin yıl daha ülkesiz bir çocuk kalır Yıldızsız, pusulasız, mülteci, kanamalı Gidersen fırtınada en ince söğüt dalı O sabah kırılırım toprağıma düşemem Yüzünü dön Yüzünü dön Gülümse baharıma… Adnan Satıcı

Uzun Bir

Uzun bir yola benziyor aşkımız, kıyısında biri durgun biri çalkantılı iki deniz uzun bir yola benziyor aşkımız, esasında yol alsak da yolcu falan değiliz Öylece oturuyoruz ayın altında yol akıyor, ağaçlar esiyor, biz bakıyoruz öylece oturuyoruz, güneş şimdi tahtında bakıyorum eylüldü, bakıyorsun temmuz Her birini bir yerlerden tanıyoruz kuşkucu neşe, sabırlı kasvet ve acımız her birini bizden biri sanıyoruz ayrılmak ev sahibi, kavuşmak kiracımız Biri arada bir uğrar, diğeri ayrılmaz evimizden kimseyi suçladığım yok, onları biz çağırmıştık biri arada bir uğrar, biri ayrılmaz peşimizden bırakalım gitsinler ya da bıraksınlar gidelim artık. Adnan Satıcı