Cami avlusundaki çeşmeye ağzını dayayıp kana kana su içti. Hava sıcaktı. Çok sıcak. Vanayı bütün gücüyle sıktı ama kapatamadı, ip gibi ince bir su akmakta inat ediyordu. Musluğun çevresinde dönüp duran sarı arıyı izledi bir süre. Arı konup konmamakta kararsızdı. Sonunda kondu. Gözlerini kısıp arının inip kalkan bedenine baktı. Ramiz olsa hemen öldürürdü. Bal yapmazmış bunlar, öyle demişti. Eşekarıları. Yani eşeklere mi konarlar? "He," demişti, "senin gibi eşeklere; hem konarlar hem sokarlar." Yüzünü soluk okul önlüğünün koluna sürttü. Ne zaman karne alacaklardı? Ne zaman önlüğünün cebinde kitaplarını, defterlerini taşımaktan kurtulacaktı? İşte yaz gelmişti, ne zaman kapatacaklardı okulu? Torba gibi kocaman cebinden çok utanıyordu. Kimsede böyle bir şey yoktu. "Yırtıcam bu torbayı," demişti bir gün annesine, "hem de Katana'nın çakısıyla." "Hele bir yırt," demişti annesi, "baban eşek sudan gelinceye kadar döver seni. Kaç kere...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"