Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ergin GÜNÇE etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Olmak Ya Da Vurmak Öldürmek

Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca Kimleri, kimleri, kimleri vursam Önce kendimden mi başlasam şakalaşmaya Önce kendimden mi başlasam Ben istesem Horoz gibi öterim Alıngan ve içli çocuk olduğum için Rahatlarım Bankanın camını kırsam Sularım sonra atımı bir derede Ne zaman ne zaman kırlara kaçsam Ben istesem Kilidimi kırarım Kumral bir Yaz peşimdedir, dolaşırım ben Altı yaşında tütüne gittim, oğlak güttüm, çırak Neler de çıkıyor eşelenince İnsan büyüyor adam vurarak Ben istesem Pusu bile kurarım Duygulu ve sivri bir öğrenci oldum Ateş okudum kitap yakarak Artı-değer kavramını ve günlerce Matematik Bıçaklar edindim Bursa’ya giderek Benim şimşir Kazıklarım vardır Ne zaman seni vursalar öcünü komam İpekli dokunur gibi işliyor zaman Öfke çiçeğim, av borum, işlek çıngırak Bütün gün kan içinde yoğruluyorum Yorulmam dersem Yalan olacak Bir suç oluyorum ben de külümü karıştırınca Kimleri, kimleri, kimleri vursam Önce senden mi başlasam şakalaşmaya ...

Yaz Dörtlükleri

II Her zamanki gibi oldu gene Yalnız kaldığımda Kalemlerimle Testiler konuşmaya başladı, Perdeler kımıldadı Birazdan. Ölü annem de gelir dolaba Süt içmeye IV Biz Onunla yakın şehirlerde büyüdük Ben toz toprak içindeydim, O Mandolin çalardı Neriman Öğretmenin çok sesli korosunda Çocuktum, üzgün olurdum, saçlarım kıvırcıktı V Kuşlar savruluyor derken ortalığa Gülüyor yan odalarda birileri En yalnız adamıyım Orta Doğunun Tanrım kabul et artık şiirlerimi VIII Ömrümüzün çoğu mezarlıkta geçecek Diye şakalaşan eski Arkadaş Ne yapıyorsun sen Bandırma’da Ölsek de dinlensek biraz, bana kalırsa 1974 Ergin Günçe

Gençölmek

Ay mıdır kar mıdır pencerede Boğulmuş çocukları martılara taşıyan Kara köpek karşı kıyıda uluyor Bence o çocuk öyle gülmemeli Atları çayıra saldım diş kamaştıran erik ağaçları altına Nisan toprağı kalbimde ağarıyor Bence o çocuk öyle gülmemeli Şimdi bir kadın çay demlese Bahçemdeki korkuluk nar ağacıdır Erken ölmüş, iyi giydirilmiş Sular soğuyor ovada duran ince gölgesinde Büyük ateşler, kuytu köyler gibi Alınlarına vişne çiçekleri yağan O kızlar, delikanlılar ve lohusalar Oyulmuş bir bebektirler ıhlamurdan Kestane mangalları, masallar, talikalar Ölüm alışsın artık bize Bir dans gibi bahçemize gelsin Gelsin otursun ılık minderimize Bence o çocuk öyle gülmemeli Ay kar gibidir pencerede Ergin Günçe

Yokuş Kasaba

Ben burda onu aradım kimdi nerde tanışmıştık Herşeyi gömdüğümüz o ılık güneş İlkin mintanımı yırttım bir çalılıkta Sonra dalgın kalabalıkta dolaştım Orda silah atılır tutulan aya Çingeneler geçer, dağ köyleri Çökelek indirir, yapağı kavurma Ve dişli kar, o uzun ova yazlarına Şimdi vapurdan insem kimse tanımaz Yollar daralmış okul da küçülmüştür Yoktur bizim eşek otlakta, arkama dönsem Biber dizmişler mi tarhana sermiş kimler var Sokaklarda akan rakılı duman Akşam olsa ararlar mı Koşup bahçelere saklansam Burda bütün gün bakındım şubattı Parklarda simit yediğim o yalnızlığa Eski gözlerden biri, eski seslerden Bari şurda tavşan kanı çay olsa Ergin Günçe

Avcı

Kalbim, bu sessiz sonbaharda Bugünkü atlaslara inanma sakın Düz bir tepsidir dünya Yolun sonuna ulaştın artık Güzel bir durum kıyısındasın. Bir kırmızı fenersin bir hayli dokunaklı Uzayan kar tipisi altında Kalbim, dağların kaybolmuş senin Kurtlar falan inmiştir bembeyaz ovalara Bir ağlayışı sustuğun belli Şarkılarını söylerken Kalbim, göller bölgesindesin Ne olur gölgeli yollardan yürü Başında bir şapka güneşten sakın Gözlerinden okuyorum acını Bir aile yangınında testilerin kırılmış Kavrulmuş gitmiş sanki çocukların Kalbim benden hatırlısın bilgeler arasında Avcısın, çünkü bir orman içindesin Sulardan içiyorsun, meyvelerden yiyorsun Tırmanmak istiyorsun bir tepe daha Güleçsin nedense bir çocuk gibi Köpeğine gençliğini anlatıyorsun Güneş bir portakal çığlığıyla battı Tutukluk yapıyor kırma tüfeğin Derme çatma kulübenden uzaksın Kalbim bir telgraf çek kendi kendine Seni bekliyor son yolculuğun Tenha bir istasyonda İlk karakola teslim ol ya da Köpeği b...