Kelimeler kırık… Babanın göz kapakları gibi Sözcükler zayıf… Babanın kanatları gibi O halde nasıl söylesin şarkıcı şarkısını? Hokkanın tamamı gözyaşlarıyla doluyken Ne yazabilirim ki oğlum? Ölümün tüm dilleri mezara koymuşken Hangi gökyüzüne uzatıyoruz ellerimizi? Londra sokaklarında bize ağlayacak kimse yokken… Her taraftan ölüm saldırırken bize Keserken bizi; iki söğüt gibi Sana bakıyorum ve hatırlıyorum Ali’yi, Bana bakıyorsun ve hatırlıyorsun Hüseyin’i Sırtımda taşıyorum seni ey oğlum İki parçaya ayrılmış bir minare gibi Saçların yağmurun ıslattığı bir buğday tarlası Başın avucumda bir Şam gülü…Ve yüzün ay ışığının yansımaları Ölümünle bir başıma yüzleşiyorum Bir başıma topluyorum kıyafetlerini Öpüyorum kokun sinmiş gömleklerini ve Pasaportun üzerindeki resmini Deliler gibi çığlık çığlığayım, öylece bir başıma Etrafımdaki herkesin yüzü donuk Herkesin gözü taş Zamanın kılıcına nasıl karşı koyacağım? Kılıcım kırılmışken Güzel prensimden bahsedeceğim size Aynalar gibiydi saflığı,...
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"