Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Enver Ercan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Şiir insanları sevmeye yarar…

Metin Altıok, yeniden Ankaralı. Bingöl ve Karaman’da geçen 12 yılın ardından, eşi Nebahat Hanım’la Ankara’ya dönüp yerleşmişler.. Şu anda felsefe öğretmenliğinden emekli ve zamanının çoğunu şiire ayırıyor. Evlerine konuk oldığımda ona sormayı düşündüğüm soruları not etmiştim ama, içeriye adımımı atar atmaz ve Metin Altıok’u tanır tanımaz öylesi bir söyleşinin fazla kuralcı olacağını düşündüm. Sohbetimiz bizi nereye çekerse oralardan sorular sormak daha açımlayıcı olacaktı çünkü. Eşi Nebahat Hanım da benim gibi bir çay tiryakisi.. Çaylarımızı yudumlarken çoktan konuşmaya başlamıştık bile.. — Hep sorarlar ya, sizi şiire yönlendiren kimler oldu, çıkış noktanız neydi diye.. Aile içinde sizi de yönlendirenler var mıydı? Hayır olmadı.. Beni yönlendiren “acı” oldu. Benim hayatımda hep bir acı vardı; hep acıdan yola çıktım. Çok fukara bir çocukluğum oldu benim.. Sevgisiz üstelik.. Bu yüzden kendimi hep garip bir leke gibi gördüm bu dünyada; ama tertemiz zamanlardan kalma bir leke.. — Pek...

Unutsaydın Arardın

ben; yaşlı ağacın yeni yeşili sen; fikrimin narin gelinciği güzelsin ama ellerin değmiyor tanrıya sözcükler tehlikelidir tabii eğer doğru sıralamadıysan arka arkaya bu aşk için elimizden gelen hiçbir şey yok ne senin güzelliğin ne benim şiirlerim üstelik şu aramızdaki unutma mesafesi korkma nasıl olsa bi daha sevmeyiz birbirimizi Enver Ercan

Manzara Gülüşlü Kız

öpüşmekte güçlük çeken bir kızdı işte üstelik düşlerimden ödü kopardı ne zaman farlar geceyi çizse teni sakallarımda yanardı soruları rahatlatan bir yanıttı belki şimdi evde olsak ne güzel yatıp uyumazdık derdi ev türkçesi ışırdı sesinde dilime dolaştıkça sözcükleri acıyı andıran bir anı artık odamın şaşkınlığı bundan düştutan akşam saatlerine usul usul damlıyor zaman gökyüzünde tuhaf bir başdönmesi Enver Ercan

Deprem Senaryosu

Aletsel büyüklüğü kaç olursa olsun Şok irisi bir artçıda Bizim evin zemin kata kadar Ineceği kesin Kapıları bile çalmadan hem de Yüzümün şekli ne hale gelir o hengâmede Bilemem ama En günahkâr ben olurum Yıllardır biriken 2-3 ton kitapla Kızım zaten ayrı alem İkide bir kitapların sonunu düşünÜyor: 'bir de yağmur yağarsa... ' benim umurumda bile değil o anda başıma ha tuğla gibi 'kitab-ı mukaddes' ha iki ciltlik 'suç ve ceza' ne çıkar hep birlikte yuvarlanıp gideriz o hızla ta en alt kata kadar Yine de etik bir sorun kurcalıyor kafamı Bana müstahak, tamam da 6 kat dolusu insanın ne günahı var canları çıkacak kitap okumaktan saatlerce enkaz altında Enver Ercan

Gökyüzünü Çevir Bana

Bende bulduğun benim de aradığımdı sarmaşıp inceldiğimiz o nokta hadi tut elimden gezdir sokaklarını ansızın yakalanan sağnağıma akşam kendini karartırken geliyorsun komşular kimbilir ne diyor günü soyunup beni giyiniyorsun parmakların ışıkları dinlendiriyor gök yüzünü çevir bana gezinsin tutkunun alevden dili uçarken çıkardığın o ses var ya bütün sözcüklerin özeti gibi tanrı bu geceyi korusun Enver Ercan

Geçtiği Her Şeyi Öpüyor Zaman

1. o gün sait faik'indi pera kimbilir hangi öyküsündendi o insan kalabalığı yüzünü seçiyordum yalnızca aklımda bir asansör yalnızlığı gümüş astarlı bir sözcük vardı dilinde hiç kullanılmamış tadı hala dudaklarımda 2. adımlarımıza uyardı bütün sokaklar evler kenara çekilirdi birden yağmur... düşerdi peşimize serin odalarda harfleri aşk ederdik birlikte 3. yıldızları havuza bakan bir bahçenin çözülmüştüm büyüsüyle o suya eğiliyordu bir kuğu beliriyordu kuğu mu benziyordu gelinciğe yoksa gelincik miydi kuğu aklıma bile gelmiyordu bu soru sözcüklerin sessizliğe çekildiği o çocuksu ikindide zaman geçtiği her şeyi öpüyordu 4. Ne zaman kapıdan girse kamaşırdı sözcükler canımı tazelerdi sesi içimde bir yalnızlık telaşı çözülürdü ellerim zamana uzanınca gölgesi usulca ayartırdık işte düzenli bir güz vaktini 5. başağın burcundaydı dünya · o da öyle · derin bir geceye terledik · yaprak serinliğinde bir güvercindi kanadı sözcükler yırtıl...