Ana içeriğe atla

Kayıtlar

isa karaaslan etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Anlatılmayan

I. bahçemde, kanayan; ama sessizce kanayan bir ağacın melali kuşanan yapraklarını iki güvercin okşuyor kanatlarıyla ben bu ara / yorgun ve duyuyorum hüznün gövdenden yayılan müziğini II. kendini, her gün başka şehirlerde unutan ülkesinde dağları olan, bazen kırlara giden anlatılmamış bir masalı gibi çocukluğumun III. şimdi gittikçe yaklaşıyor şehre İsa siliyor keman seslerini bir yağmur düşümde hep o gücenik karartı ve saçlarında anneme giden trenler olurdu İsa Karaaslan

Kışbahar Hüzün

"Allah kar gibi gökten yağınca / karlar sıcak sıcak saçlarına değince..." Ben kışa bu mısralarla hazırlanırım. Sezai Karakoç’un Kar şiiri hatırlandığında ne güzeldir kış. Karlar içimize dokunur sıcak sıcak ve hemen ardından bizi bir baharın beklediği duyulur, baharı hatırlatan mısralar da olur zihnimde: "Gece artık hiç dönülmeyecek yerlerdeki o sevgiliye / Çocuklara kekik toplayan o sevgiliye..." Ne kadar kalabalıksa insan bir o kadar tenhâdır aslında. İnsan unutmaya ayarlı bir saat gibi, geriye dönüp baktığımızda ne az şey hatırlıyoruz ve silinmeyen tek şey çocukluk. İsmet özel'in dokuz yaşında yazdığı kar şiirini hatırladım: "iki taraf olsak, kar topu oynasak" dizeleri vardı o şiirde. Kar hatıralarla doludur... İki taraf olsak şimdi yeniden ve baharı karşılasak. Evimizin hemen önündeki genişçe arsada çocuklar kar topu oynuyor, o hiç eskimeyen çocukluğu çağırıp katılsam onlara, fakat çağırmak istemiyorum bir taraftan da o hiç dinmeyen çocukluğu, ...