Ana içeriğe atla

Kayıtlar

alper gencer etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bile Bile Çöle Öle

evlere ve şehirlere kapısından girenlere… ey çoğunluk, azalın! azalın siz çoğaldıkça muaviyeleşiyorsunuz birlik putunuz olmuş merhametten çok cezayı konuşuyorsunuz daha kendi fethiniz tamamlanmadan atlara bindirilmiş gövdeleriniz biz kendi kalbimizi etmişiz işgal toprakla son demde haşrediliriz insan korktuğunu sevemez zaten sevdiğinden korkar kaybetmemeye… ali kim deyince ‘dördüncü halife’ ‘hazreti’ dersiniz muaviyeye ilmin kapısına savaş açmış kişiye ashab olanı sakın benzetme efendime muaviye hazretse oğlu imamınızdır hüseynin  kesik başı bizim imanımızdır evlere şehirlere kapılardan gireriz alinin yolu beyt-i resulullahımızdır! ey çoğunluk, azalın! azalın siz çoğaldıkça emevileşiyorsunuz elinizde olsa herkesi cehenneme doldurursunuz çünkü cennetiniz kalbiniz kadar küçük aklınıza bir kalp uydurmuşsunuz oysa vardır her kalbin içinde aklı imanın tapusu avucunuzda ey yolları kalplere rapteden haklı sevaplar da güzel suçlarımız da… dünya kendi ...

Solarken

karaya çekilmiş, çürümeye terk edilmiş yaşlı bir gemi iskeleti gibi direniyorum zamana şimdi kimsenin hatırlamadığı alelade bir törenle sudan çıkarıldım üstelik hemen kıyısına oturtuldu gövdem suyun kederli şarkılar düz onları söyleyeceğim acıdır insanın yanıbaşındakine özlemi ölüme alışmak kolay seni öldü bilmeli dalga sesleri yalan, deniz fenerleri yalan çıkıp gidesim yok, gökte ağaç izleri yüzmeye bir uzuv bırakmamış kimseler buna sanki bir adım daha atsam ağlamayı bırakacağım uzun denizler aşasım var boğazlardan geçesim var elimin uzanmadığı dallara konan kuşlara selam ederim ölüme kavuşmak kolay, seni öldü bilmeli seni öldü bilmeli, şükredecek haldeyim Alper Gencer

Dinmeyen

Sen şimdi sabrımın taşını yuvarlarsın uzatırım saçları, tırnakları, anları beklesem büyür müsün sen çocuk? ırmaklar genişliyor, dallanıp budaklanıyor ağaç… Sen şimdi sabrımın taşını yuvarlarsın gizime bir ilmek daha atarım ben böylece bir kakül iner o çıplak alına alın o ki saçtan kırışmaz zerresi kırışır seni beklemekle geçen zaman belki hiç gelmezsin! Sen şimdi sabrımın taşını yuvarlarsın bir yeti değil mi aradığımız ortak? yangınlara alışma(!) , eğimler seni bilsin(!) ilk tılsıma vurulmuşuz seninle ikimiz yağmura şaşıyorum hala bak senelerdir yağıyor halbuki… Alper Gencer

Devrimiçi Sosyal Paylaşım

Bir etkinlik daveti: Alper gencer seni Yeni bir okuma etkinliğine davet etti. Başlıca haberler: Dünya ortadoğudan gelen ayak sesleriyle uyandı Devrilen domino taşlarına benziyor diktatörler Aradığı ümidi devrimde bulan insanlar mutlu Afrika’da devrimcilik kazandırıyor, kabileler şokta Haber kaynağı: Tunus, mısır, libya Yemen, cezayir, ve fas bekliyor sırada Bildirimler: Libya halkı büyük bir devrim yapmak istiyor Onayla Kaddafi halkı tarafından zalim bir diktatör olarak etiketlendi Altı buçuk milyon libyalı bunu beğendi. Mısır’dan giden gönderiyi gör: Hüsnü mübarek Grup kur: Devrim ve çay Uygulamalar: Zalime hakkı göstermek Mazluma omuz vermek Durmadan dua etmek Oyunlar: İs ra il ve a be de Fotoğraflar: Muhammed Buazizi kendisiyle birlikte Ortadoğu ve dünyayı ateşe veriyorken… Yorum yap Durumum: Çok şükür Ne düşünüyorsun? : Çocukları… Tümünü gör Devrim dalgası bütün dünyayı sarıyor. Alper gencer bu bağlantıyı beğendi. Mesajlar: Sakın ü...

Hz. Ali’ye Mektup

sen belki tanımazsın ama ben senin için ölürüm! sen beni tanımazsan ben zaten ölüyüm! bir Allah’a bir anneme sonsuz itimadım var herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali herkes beni yarı yolda bırakıyor bu çok zor! sana bu mektubu pişirilmiş çamurun içerisinden yazıyorum ağaçların otların ortasında yaşıyorum cayır cayır yanan bir orman ne kadar uzun yaşar? Allah’ım benim yanmayan yerlerimden yangın çıkar yanan öd ağacının külü olmak istiyorum yanan bir öd ağacı gibi yanmak istiyorum çakmağın varsa çak tutuştur kalbimi kılıcın varsa çek yatıştır nefsimi sebebin varsa çık karıştır derdimi bir kez yüzün görmeye bu can kurban ya Ali yürüdün kınında kılıç yüreğinde aşk dünya atlıların hışmına uğramış gibi toz ve duman ortalık putlarla dolu İbrahim yorgun düşmüş olmalı ve bu açıdan bakınca Yakup kör olmakta son derece haklı Yusuf doğuran bir kuyum yok Davudi bir sesim yok Zebur söylemek için İsa’nın yakışıklı alnından kilise duvarlarına çakılan grotesk bir çarmıh kal...

Kara sessiz gemiler geçiyor geceden

kara sessiz gemiler geçiyor gecenin üzerinden, ağır ağır… göğün alnacında yaşıyorum nicedir yapayalnız bir korkuluk gibi. çok süredir bakmıyorum aynalara, bilmiyorum, çok süredir nasıl görünüyorum acaba? neremden tutuşturmaya başlamış beni bu hızla büyüyen yangın? sıcağın tenimde çığırından çıktığı o ilk anı unuttum sıcağın teminde geciktiğini görüyorum nasıl duruyorum mezar mezar hatıralarımla yüklü karşısında birbirine yaslanmış onlarca konteynerin? kendimin dayandığı çürük bir asa gibiyim, sanki öldüğümü bir ağaç kurdu haber verecek dünyaya. gemiler geçiyor, kara sessiz, ağır ağır gemiler… kulaklarım tanıma gelebilecek bütün kalıntılardan uzak, uzak beni çeperlerimden dışarı zerk edebilecek bir yağmur sesinden bile! halbuki ayın kendini gizlediği bulutlardan rahmet boşansa bir boşansa göğsümü kilitleyen bu kalın zincirlerden halkalar… niçin bütün yıldızları kaçıran bir korkuluk görevi verildi bana? neden gökte bir korkuluktan kaçan değilim? ay tutuk, yüzleşmemi ist...

Büyük Kurban

sen varken ben günaha inanmadım hiç olup biten şeyler var bir de feci pişmanım kal yanımda çöl hala yağmur yağmasın köprü koydum aşımız hep dinamit kokuyor bu şehri ellerinle düzeltemezsin kovan yasta kraliçe vefat etti az önce çiçeklere bu durumu anlatamazsın bir tren bir tünele girer sonra kaybolur ellerin dert görmesin durma beni yağmala durma beni yağmala çiçekler ümitlenir sevgilim kaktüs kes çölün işi rast gitsin ürkme akacak kandan hayat kılçığıyla yenir sen varken billahi varamadım günaha çok aradım çok aradım çok aradım çok gökten Zülfikar yağsa yeryüzü temizlenir beni nefsimden tutma susuzluğum geçiyor sevgilim ağlamayı ben bu çölde öğrendim çok ağladım çok ağladım çok ağladım çok sevgilim bundan böyle günah falan yok sen yoksun ben yokum onlar hele hiç yoklar beni annem merhamete doğru doğurdu Ali’yi gözlerine bakarak yenemezsin çünkü Ali Zülfikar’ı düşmanın hep nefsine hep nefsine doğru savurur ve saplardı Hüseyn’e ağlamayan ağlamayı ne bilsin keder büyür yokuş birden aşağı...

Onbinküsürüncükez

"Allah doğru yolu seçenleri, daha derin bir doğru yol bilinci ile destekler." Meryem/76 güneş batıyor onbinküsuruncukez ve doğuyor sabahı garantiye alan ümit akşama radyoyu açıyorsun kuşlardan kalan bir şarkı başlıyor bize gök hapsinden kaçıp kaçıp konduğumuz kadar özgürlük biliyorum sen de yıldızları sevmiyorsun öylece duruyorlar o iyi dilekler de kaçırdığımız demlerin içinde duruyorlar derken hiç tanımadığımız bir yerden es(!) hayat bu kadar tutuk işte biz bu kadar çaresizken ağlıyorsun onbinküsuruncukez göle yeni bir gemi gibi indirilirken o ressamın yaptığı o resimde olmayan ve yeterince yontulmayan bir heykelse taş ancak bir şarkıyla tamamlanandan kulaklarımıza dönerken işimiz hep mi bu kadar yaş! durdurmam imkan dahilinde değil kalbimi ve sen... varsın bir zaaf olarak geçsin kayıtlara evden kaçmak isteyen çocuklarla büyüdüm ben sorun değil kaldırımları şehirlerin içinden tartışabiliriz bu da bizim kusurumuz olsun: açlığımıza kavgamızı bahane etme...

Aslı’nı inkar etmek istiyorum Kerem!

Yârin kaşları keman olsa, içimdeki yayları paramparça ederim hemen. İçime çanlar çakana inat, zehirlerim zangoçlarımı. Durur ve limanları yakılan bir kentin, gemisiz kalmasını kutsarım kıyılarımla. Dönecek bir tek yolcusu bile yoktur uğurladığım günlerin. Erken gelenleri kurşunlarım, suya sererim leşlerini. Bekleyenler kazansın istiyorum bütün dünya harplerini! Beklemek, bir mektuba başlayıp yarım bırakmak kadar asil bir niyettir. Ki bir mektuba başlamak, her şeyden sevip vazgeçmek gibi bir kifayettir! Eliiiif, miiiim ve eliiiif… Ant olsun harflerine harekeler serpeceğim. Döneceksin dönecekler döneceğim. Gecikmeyen yerlerimi vurmalısın sevgilim. Gecik ve ertelen sen de! Vaktinde gömüleceksin ne etsen de! Kalkacak dakik olanların da bir bir naaşı. Kazanmak istemiyorum hayata karşı! Karşılıksız çıksam, ümidim nasıl olsa korunmuştur cürmümden. Beni, vur! Benden, kurşunlar sapsın! Bana, çarmıhta iki odun bir haç… Bırakana kadar ıskalar çak! Bana bir ergen ölüsü mikta...

Büyüteçle Kağıt Yakan Çocuklar

en eski kelimeleriyle yağıyor çocuk seslerinden bu yağmur unutulmuş sözlerin üstünde çıkacak yangını bekliyoruz köyler var kulakları paslı çoğul cümleler kurarken cesur gök var onu bir türlü anlatamıyor olmaktan bütün yorgunluğumuz seni seviyor oluşumu kutluyorum kendimle dünya bir şamdansa güneşe atlılar ölüp gitmişse kendi omzunu benim omzumdan tanıyorsan eğer hatırlamak pişmanlığı peşinen kabullenmek demektir yola çıkmak erkekliği bir kenara bırakıp göz yaşını namluya sürebilmektir şehre saçlarından yapılmış bir rüzgar çıkıyor garson adisyon açıyor sana bakar bakmaz masama ve gözlerini ödeyecek kadar yaram çıkmıyor tuz işine giren bir tabibe sürüyorlar kalbimi öpsem iz bırakmak suç sevişmek zatî surette yasak elini tutsam tabip bir kamyon tuzu üzerime boşaltacak dünya biz için dönmüyorsa dursun kalsın yaşamak biri şu gazete kağıtlarından bize sofralar kursun ölüme ramak… yalan değil kalbim fena çarpıyor sana şarabı açıyorum rakı dökülüyor zemzem sehpasına...

Sıradaki Ezan Sevip de Kavuşamayanlar İçin Gelsin

sevdiğini alamayan bütün müezzinlere... bir trapezin durması gibi suya içime çok yüksek bir yerden atlar mısın leyla başın kaşın yarılsa diplerime çarparak kanın karışsa suyuma yerin bütün kanunlarına kusarak ben sana bulanayım sen bana... kapımı çalmanı istiyorum leyla o kadar evde yokum ki anlatamam insan insana aşık olmaz güzelim insan insanın yanında bile durmaz bak hala görmedin mi yoksa mecnunu sen sanıp çölün öpmedi mi kumunu şundandır her dem kalbe yayılan sızı neyi sevdiysek dolandı kanatarak dikenli bir tel olup seven her tarafımızı elbet her fani gibi ben de bir faniyim sen de bir fanisin leyla jiletin varsa göstereyim yine de kapımı çalmanı istiyorum leyla evde yokum evim yok dışardayız cümbür cemaat seni de istemiyorum beni de bu başka öyle bir yol ki nasıl güzel nasıl dar benim de bu dünyada ödünç bir kapım var olmuyor tutamıyorum kendimi leyla kapımı çalmanı istiyorum hepsi bu kadar alper gencer

Çok Zor

bir omzum yoktu seni görmüyordu gözlerim akıyordu su bazen rakıya abdest gibi şehri yakacak kadar tövbe biriktirmiştim sonra içecek kadar çay bir de sigara sonra ben durdum sen benim durduğum yerden indin sokağın ortasında patladı bir fesleğen şakaklarına başka payandalar devşirdin isyan etmek kolaydı nasip demek en zoru çöle bir cenin gibi kıvrılarak inandım sen Meryem olursan bana göre bir rol yok develeri kurşuna dizdim gömdüm onları sen Meryem olursan bana göre bir yol yok bir sabah uyandım ve uyumadım bir daha ben Meryem olursam hiç durma gebe bırak! bilseydim bu kadar günaha batacağım bari çocuk olmazdım, böyle müzmin solmazdım inat diyorsan işte gece... birazdan gün bitecek ve senin ellerin sende kalacak yine! sana hemen farz olmak istiyorum benden geç istiyorum Allah'a ve tövbeye beni cumaya bırak kapatalım dükkanı felek seni kaldığın asansörde kıstırdı dumura uğradım sana selamımı söylerler öldüğünü sır tuttuk söylemedik kimseye kustuğun ...

Sana Bir Ara Aklımda Kalanları Anlatırım

ne sular geçti böyle buzla buhar arası ne kısa bir yazken o niçin hala bitmiyor durmuş bir vakit bende sisli gece yarısı çektirdiğin fotoğraf neden hiç konuşmuyor geç kaldık ve yanlışları güzeltemedik erken varsak doğrular bakışı yakacaktı çok sarhoştum yani hak ettim yaşamayı evden kaçmıştım eve tuza yara saçmıştım bütün randevulara düzenli olarak geç kalmakta haklıydım gök bana göre değildi yeri zaten hiç sorma gök de kendine göreydi yerde zaten hiç durma çıktım bir kapısını bulup yaşadıklarımdan vardım ki seni sevdim seni sevdim evler arasından bir evdin döndüm ve dönüşümle düştü aniden dekor sen yükseldin elinde kara bir kalem vardı say ki her yanım ihanet kadar yazdı ve çeşitli organlar olarak insanı yar eden vardı var eden vardı aşkı kelebek küllerinden bir şaraba yazarak okumak budur yani yağmur bekleyen toprağın durmaksızın kuruması sana çok şeyler anlatmak istemem kendi sesime kavuşasım kadardı senaryo gereği doğdum çocuklarım oldu her an öl...

seni eksik seviyorsam tamamlarsın değil mi?

ey kovmayan kapı! ey büyük mükerrer! bu hicap kokuları hatalarımdan geliyor işte yine aynı yol, yine aynı adres yanıldığım yerin biraz ötesinde ezbere bildiğim dua, terk ettiğim mukaddes seni eksik seviyorsam tamamlarsın değil mi? senin affın yeniden başlamaya çilingir! geceye az evvel dolunaydan inmişsin korkmayayım değil mi, bu karanlık alengir! bu kıyafet cümbüşünde ellerimi bırakma aczimi aynama yapıştır, dursun bu bana verdiğin kadarıyla sevda aşk olup içimdeki zemheriyle kudursun Alper Gencer

Kral Pornografik

yalanım yok dünyada en çok sana hiddetlendim çünkü sevdim çok sevdim buna inandırdım imamı Allah ve şahitler huzurunda sevgilim belediye ikimizi topluma inandırdı çoğu zaman bir öpücük kâfi mutabakattır öyleyse attığımız imzaya ne gerek vardı aşkımız hukuki bir gerekçeyle vurulmuştur o imza devleti üstümüze bulaştırdı ben seninle müşterek bir dert içindeyim bizi yakan ateşe odun toplar gibiyiz ben sana emir üzre esasen rezerveyim seni türkçe düşünerek seviyorum sevgilim anlıyorum ve derdimi anlatacak miktarda seseni kekeleyebibiliyorumm öyle çok kuş vurduk ki öyle çok havada vurulacak kuşu dalından tanıyoruz bak bu senden yaptığım uçurtmayla sevgilim göğe kurşun sıkmayı artık yasaklıyorum iç içe iki bozkır susuzluktan kudurmuş bir seyyar pilavcı, bir zabıta ve köpek çok şiddetli şeyler oluyor aramızda seni bazen parçalara ayırmak istiyorum sevgilim seninle pilav yemek istiyorum kuş yerine bir zabıta vurabiliriz bu tüm pilavcıları çok sevindirir zabıta dü...

Şirk Edenler İçin Tövbe Euzubillah!

ben kalbimle secdenin yerini değiştirmeye gidiyorum el ve taş ve şeytan nefsimle beraber sokağa oynamaya çıkıyorlar sen ve seni ve seviyorum mahrem bir denklem olarak evde kalıyorsunuz günlerden cuma bugün vertigosu olan bir yetim için dünyayı durdurmalıyım şehri şerheden şahane bir yağmur vururken kaldırımlara gel de cuma mesailerine saldır ayalarımla gel bileklerimi soy omuzlarımdan gel kayboluşlar söyleyen kara bir dudaksa da zenci nasıl olsa güney atlantik ve angola güneş batarken hepimizden daha köktendinci yaşamak bir avurt kadar içerimdedir bensiz durmaktadır orada onunla ancak güzel bir fotoğrafımız olabilir o fotoğrafa bakıp ağlayabiliriz mesela seni tarih atabilirim zenciliğimin miladına şuramda izin duruyor hala ve yağmurlu yüzün yüzünden boynunun yoldan çıkarak gözlerinin kalbimde attığı taklalar… sana doğru kambura yatarak öpemeyeceğim bir uzaklıkta durur yaşamak ve sana dokunmam beni son duraktan önce indirir sana dokunamam çünkü yaşamak bir ...

günahlar da dönüyor tövbe edildikleri yere

katilin dönmesi gibi olay mahalline günahlar da dönüyor tövbe edildikleri yere aynı delikten en az iki kez ısırıldım Rabbim, Mümin ne büyük kelime! ey kovmayan kapı! ey büyük mükerrer! bu hicap kokuları hatalarımdan geliyor işte yine aynı yol, yine aynı adres yanıldığım yerin biraz ötesinde ezbere bildiğim dua, terk ettiğim mukaddes seni eksik seviyorsam tamamlarsın değil mi? senin affın yeniden başlamaya çilingir! geceye az evvel dolunaydan inmişsin korkmayayım değil mi, bu karanlık alengir! bu kıyafet cümbüşünde ellerimi bırakma aczimi aynama yapıştır, dursun bu bana verdiğin kadarıyla sevda aşk olup içimdeki zemheriyle kudursun Alper Gencer