Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Didem Gülçin Erdem etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

demir tozu

beni su olduğuma inandırıyorlardı hikmet beni daha başka bir şey olamayacağıma beni iyi ki size inanmamaya çok söylüyorlardı hikmet, tekrar ne fena beni bir su birikintisiyle karıştırıyorlardı dağlardan inip gelmiş olanla kapalı şeylere hiç sevinmemiştim dağ yolları gibiydim kim gitse doğru yerde olmak istemiyordum hikmet bazen sende u harfini düşünüyordum olmuyordu kavram olmaya hazır değildim sizinle olmaya hazır değildim beni içinizde bir tarladan bildiniz sizi karnımda yatırdılar. o büyük boşlukta. ben de bir kadının boşluğundan doğdum ben seni geçecek sandım durunca dedim birazdan gidecek öyle bir boşluktan olduğumdan soramadım kimseye hikmet nerede ama sen o şeye inanıyordun ben yüzüne sen zalimler demiyordun ama susuyordun ayaklarını karnına çeker gibi susuyordun beni nasıl diyorsun öyle merak ediyordum birini söylerken duymuştum seni karıştıracak sakal bulamıyordun ki yine gam yükünün kervanı geldi Didem Gülçin Erdem

Salınacak

                                  “biriyim, cesurum, var mısın ellerime                                    bir başka sabaha kadar içelim.”                                                                  Edip Cansever saçımdaki örgüyü açmakla başlayacağım söze kasabalar istasyonlarından başlar, her zaman su kenarına kurulmaz çadır ve benim ayvalarım güneşte üşür, karıncalarım bir devin avucunda ne kadar yel diyorsan o kadar sağırım sana kulak arkalarım çiçeklerin tutunsun diyeydi toprağım diyorsun ben bir avucum açar mısın meyvene ellerin diyorum yeni çıkmış bahçeden içimden geçen çölle dilinden geçen işaretsiz levha şaşıralım içindi, dil...

Teselli

Bilirim iyi bir şarap çıkmayacak Bu sevdanın bağından Gözüm senin boşluğunda kaldı Benimki dar, havasız Yüreği kar toplamayana Fırtına sorulur mu Düzyazı uzatır ömrünü Şiir söz dilenmez Ellerin nar Tuttuğumda bu kadar Kalabalık değillerdi Günden güne çoğaldılar Hiç değilse dalgakıranlarla Arası iyi kağıdın Hiç değilse kiracıyız bu şiirde Uzun kalacak kadar Komşu değiliz yalanla Hiç değilse trenli hala çocukluklar Bir şiirin beş parmağı aynı olur mu Bir narın her bir tanesi Aldım gözlerini içimde gezdirdim Ipek bir şal gibi dolandı omzuma gece Aldım geceyi yıkadım taş bir avluda Sözünde mavi olmayana okyanus sorulur mu Didem Gülçin Erdem

Tehlikeli Belki

bir martı en fazla kanadından kırılır bilsen bu kadar bakmazdın saate sesimin üstüne tarçın sevmezdim dökmek dil alışkanlığındı ışığa bulanmış parmak arası perdelerin çöl kenarı avuçlarından öpmüyorum bile beni hep sormadan cevapla en çok da ellerimi sağdakini biraz daha diğerinden çünkü her acı üç harfli değil bunu taşlardan öğrendim, adını da şimdi ben ıslaksam dille kapatılmış bir zarf kadar, hepsi o Didem Gülçin Erdem