Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nevzat Çelik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Yağmur Yağmasaydı

önce yağmur vardı adam içerden kekeme adımlarla çıktı burnunun ucuna düşen gözlüğünü düzeltti arkadan bağlı değildi kolları ama o bunu farketmedi baktı bir ufka yatıp bakar gibi bir ufka görüşçülerin arasına karıştım oysa ben değildim aradığı sarıldılar boynuna adamın sarılanları tanıyordum çok iyi tanıyordum adam öptü onları kokladı adam birini aradı durmadan ben değildim aradığı sendin usulca ellerimi tutan seni yağmurların aldığını biliyordu belki bilmiyordu adam durmadan seni aradı adını bağırdım duymadı beni benden başka kimse duymadı barbaros kafe'nin balkonunda oturuyorduk masada bir eylemin başlangıcı duruyordu yağmurun altında akşam oluyordu yağmur yağmasa akşam olmayacaktı belki bunların hiçbiri olmayacaktı şiirden ayrılan bir dize gibi kalktın bir dizesi eksik şiir gibi kalktın onsekiz yaşını alıp masadan arabaya bindirdiler adamı buğulu cama dayadı ıslak burnunu kolları bağlı değildi farkına varmadı seni yağmurların aldı...

Sunu

Sunu-I-II I güneşi hiç görmedim pemceremde ne ay doğdu geceme ne bir yıldız hem sıkış sıkış hem çöl kadar ıssız beş yıldır bir şeyler soluyor içimde II dal olsun diye kuşa uzattımdı kolumu omuzlarıma kadar ekmek ufaladımdı yanılıp da bir kez bile konmadı inip üç adımda bitirdim yolumu evet üç adımda bir tokat gibi çarptı yüzüme duvar dibine çöküp avuçlarımı açtım fakat hangisine sapsam ne çok yol var el eli çoğaltmayınca bir yerde uçurumlaşıyor avuç çizgisi de tek başıma yürüsem şimdi barbaros bulvarından beşiktaşa bir vapura binsem ya da motora -kaptan dümen kır üsküdara- düşteki gibi ansısam birden koyun gibi yatırılıp kazınmış saçımla ayakkabısızlığım. pantolonsuz bacaklarımla içinizde aykırı bir yaşamın ben ihbar polis filan. güvertede tutuklanmadan balığın üstüne martının altına yarı yolda kaldırıp gövdemi atsam bulurdum kendimi ayaklarımın dibinde beş yıldır bir şeyler sürükleniyor içimde yıllarca mektupsuz kitapsız bırakıldım bir elimle yazdı...

Şafak Türküsü

1 Beni burada arama anne Kapıda adımı sorma Saçlarına yıldız düşmüş Koparma anne Ağlama Kaç zamandır yüzüm tıraşlı Gözlerim şafak bekledim Uzarken ellerim Kulağım kirişte Ölümü özledim anne Yaşamak isterken delice 2 Bugün görüş günü Günlerden salı Islak Sarı bir yağmur Ülkemin neresine bakarsa ay Orada yitik bir anne ağlıyor Sen aralıyorsun yağmuru Acıdan sırılsıklam alnına siper edip elini Sonra bir umut koşuyorsun Yüreğin avcunda ısırırken çırpıntı gözlerini (ah verebilseydim keşke yüreği avcunda koşan herbir anneye tepeden tırnağa oğula ve kıza kesmiş bir ülkeyi armağan koşma anne birdenbire batacak olan düş denizinde yarattığın umut sandalıdır oysa benim için gece ışık hızıyla koşan kısa ve soğuk bir zamandır bu yüzden boğuk seslerle geldiler bir şafak uykusuz yorgun ve korkak 3 sanırım baytardı yüreğimin depreminde rihter ölçeği çatlarken ölebilir raporu veren beyaz önlüklü doktor boşver hipokrat amca üzülme ne olur sen de anne se...