solmuş bir çiçek kadar erdemlisin sevişirken kırılgan ve biraz hafif bir tüy süzülüyor gözlerinin önünden zirveye düşer gibi ölüyorsun aniden aniden paslı bir maymuncukla açılıyor yüz yıllık kapın tastamam uyuyor deliğe ayna çünkü yüzün yansıyor ıskalanmış aşklara katili bulunana dek her ceset masumdur herkes geç kaldığı kadar aittir hayata kolay ölümler yavaşlatır zamanı ağır ağır soyunursun, göğüslerin uzaklardan bir anı kanamalı bir ilkbahar sabahı, çarpık bir hüzünle istasyona yanaşan buharlı bir kara tren bacaklarının arası nemli, hep buharlı, isli ve suskun kanattığı yerden başlar onarılmaya buruşturup atar geçtiği rayları katili bulunana dek her ceset masumdur morardıkça güzelleşir, koktukça çürütür aşkı kara bir tren kadar seviyorum, buruşmuş raylar kadar boğazını parçalayan itinalı bıçağı Altay Öktem
"Çiçeğin açması da bir tür şiir belki - Bilmiyorum"